Referandumlar, toplum bilim uzmanlarınca demokratik bir demokratik bir yöntem sayılmıyor. Hatta salt demokrasinin bile büyük toplumun yararına olup olmadığı sorgulanıyor. Sadece, daha iyi bir çözüm bulunamadığı için uygulanıyor.
Referandum oylaması kamuoyuna demokrasinin en katıksız hali gibi sunuluyor. Oysa durum farklı...
Bir çok hükümet yakın geçmişte halklarına 'sorup' cevaplar aldı. Kolombiya, barış anlaşması sorusuna ret cevabı aldı. İngiltere AB'den çıkma yönünde oy kullandı. Tayland'da demokrasiyi kısıtlayan anayasa onaylandı. Macaristan'da seçmenler sığınmacıların ülkeye girişini kısıtlamak isteyen hükümete destek verdi.
Bazılarında referandum ile seçmenler kendi haklarını kısıtladı. Diğerlerinde hükümetle beklentilerinin tersi sonuçlar aldı.
Dublin Üniversitesi'nden Michael Marsh'a göre referandum basit cevap ister. Sorunu çözmez. Oysa basit cevaplar hemen hiçbir zaman mümkün değildir. Hatta İrlanda'da olduğu gibi bazı referandumlar tehlikelidir.

Referandumlar öngörülemez sonuçlar doğurabilir. Konu ile alakasız siyasi akımlardan ve hatta Kolombiya'daki gibi hava koşullarından bile etkilenebilir.
Seçmenler nispeten kısıtlı bilgiyle karar vermek durumunda kalır. Oylanan konu karmaşıktır ya anlamaz ya da anlamaya çalışma çabasına, zahmetine bile girmez. Siyasi mesajlara kulak vermek zorunda kalır. Sonunda yine siyasi sloganlar oylanır.
Londra Ekonomi Okulu'ndan Alexandra Cirone'a göre referandum başlatan için bile riskli bir rulettir. Ancak bu siyasi kumarda kazanacaklarını düşünürler. Oysa referandum sonucu yeni sorunlar çıkar. Hatta bazı hükümetler için Rus ruleti sonucu bile doğurur.
Referandum, çoklu ve karmaşık sorulara çok kısa bir cevap ister. Oysa çoğu zaman çoklu soruların çoğunluğu anlaşılmaz. Ya da anlaşılsa bile tek cevap seçmenin düşüncesini yansıtmaz.

Uzmanlara göre seçmenler, bu durumda problemi genellikle güvendikleri otorite figürlerinin tavsiyesini dinlemeye yönelir ya da tanıdık anlatıları çağrıştıran seçeneğe yönelirler.
Toronto Üniversite'sinden Lawrence LeDuc'un araştırmasına göre hükümet ortaya referandum seçeneği attığında, insanlar mevcut yönetime evet ya da hayır der. Beğeniyorsa evet, beğenmiyorsa hayır.

İngiltere'de AB'de kalma ya da ayrılma konusu tartışılırken taraflardan hiçbiri üyeliğin detaylarına girmedi, bunun yerine değerlere vurgu yaptı. 'Kalalım' kampanyası üyeliği ekonomik istikrar çerçevesinde sundu, 'ayrılalım' kanadı ise göç konusuna yoğunlaştı. Bu da başarılı oldu. AB'de kalmak isteyen seçmenler ekonomi konusunda endişelerini dile getirirken göç konusunu o kadar önemsemiyordu. Ayrılmak isteyenler ise göç konusunda endişeliyken, ekonomi konusunda o kadar endişelenmiyordu.
Kolombiya'da Başkan Santos referandumu 'barış oylaması' olarak sunarken, muhalefet meseleyi ülkenin en büyük isyancı grubu Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri'ne 'müsamaha' gösterilmesi olarak betimledi. Bu anlatılardan hiçbiri barış anlaşmasının yararlı olup olmayacağına değinmedi.
Tayland'da askeri hükümetin Ağustos ayında yaptığı referandum, hükümetin gücünü genişletmek demokratik öğelerin kısıtlanmasıyla ilgiliydi. Askeri hükümet, seçimlerin yeni anayasa onandıktan sonra yapılacağı vaadini sundu, yani antidemokratik bir anayasayı seçim yanlısı bir seçenek gibi sundu. Anayasa referandum ile kabul edildi.
Gücü insanlara teslim etmek gibi sunulsa da, referandumlar genelde liderlerin hali hazırda akıllarına koydukları planlara 'popüler destek' meşruiyeti kazandırmak için kullanılır.

Macaristan Başbakanı Viktor  Orban göçmen kabulü üzerine AB yönetmeliklerinin reddedilmesiyle ilgili olan referandumu muhtemelen göçmen-karşıtı politikalarına karşı çıkan sesleri yolun başında susturmak için tasarlamıştı. Referandum koltuk sağlamlaştırma yöntemiydi.
Uzmanların birleştiği nokta: Referandum Cumhuriyetler için 'Rus ruleti' gibidir. Katılım yüksek olmazsa ve sonucunda kararlı bir uçurum olmazsa, yeni sorunlar filizlenmeye başlar.

Büyük bir seçmen grubu referandumlarda nihai kararlarını asıl oylamaya kadar vermez, ya da son dakikada karar değiştirebilir.  
Dublin Üniversitesi'nden Profesör Marsh'ın bazı araştırmalarda elde ettiği sonuçlara göre insanlar oylamadan bir hafta sonra 'evet' ya da 'hayır' argümanlarını bile hatırlamakta zorlanabiliyor, neden evet ya da hayır oyu verdiğini bilemeyebiliyor. Bu tür bulgular referandum seçeneğine güveni azaltıyor
Harvard Üniversitesi'nden iktisat profesörü Kenneth Rogoff, 'Çoğunluk oyuyla herhangi bir yerde herhangi bir zamanda verilmiş her kararın kendiliğinden 'demokratik' olduğu fikri, bu kavramın çarpıtılmasıdır' diyor.

Bizim referanduma odaklanacak olursak, anayasa değişikliğine bu ülkenin ihtiyacı olabilir. Ancak değişikliğin her maddesi oylanmıyor ki bazılarına evet, bazılarına hayır diyelim.
Bana kalırsa hiçbir sorumlu ve bilinçli vatandaşın oyu yüzde 100 evet veya yüzde 100 hayır değildir. Bu bakımdan ben referandum sistemine hayır diyorum ancak yapıldığına göre tabii ki oyumu kullanacağım.

Mesela aslında gerçek oylar yüzde 57 evet veya yüzde 63 hayır gibidir. Böyle cevaplar verilebilseydi farklı olurdu. İleride teknoloji bu tip cevaplara da imkan verecek.
Pazar günü her maddeyi oylayamadığımıza, hatta büyük çoğunluk ayrıntılardan bihaber olduğuna göre, karmaşık soru basit cevaba zorlanıyor. Erdoğan'a evet mi, hayır mı?