Belki hatırlarsınız.. İlk kez, Haber Ekspres yazarı Gülseren E. Yeniçay, Moskova gezisinden sonra Rusya pazarına dikkat çekerek, zaman geçirmeden ikili anlaşmaların yapılmasını, aksi taktirde çok önemli bir pazarı elimizden kaçıracağımızı yazarak, gündeme getirmişti.
Son günlerde ise Rusya'nın Batılı ülkelere ambargo kararının ardından başlayan Türkiye ile gıda ve tarım ürünleri ithalatını artırmaya yönelik sertifikasyon güncelleme çalışmalarında sona yaklaşıldı.

İhracatın artırılması için Rusya'daki yöneticilerle görüşmelerini sürdüren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yetkilileri, geçen hafta çalışmalarını tamamladı ve ilgili dosyayı onay için Rusya'ya gönderdi.

Rus yetkililerin, kısa süre içerisinde iki ülke heyetlerinin mutabakatını onaylaması, ardından da özellikle süt ve su ürünleri ile yumurta ve beyaz et sektörlerinde bu ülkeye ihracatın önemli ölçüde artması öngörülüyor.

 
Örnek vermek gerekirse

Türkiye'nin geçen yıl kültür balıkçılığı üretimi 230 bin ton idi. Bunun yaklaşık yüzde 40'ı ise Avrupa ülkelerine ihraç ediliyor.
Alabalık, çupra ve levrek ihracatını gerçekleştiren su ürünleri firma sayısının bir elin parmaklarını geçmezken, boykot kararı sonrası 19'a ulaşması bekleniyor. Sabah kahvaltılarında bile eksik etmedikleri için, Rusya bizden kültür balığı istiyor.
Gelecek yıl Rusya'ya kültür balığı ihracatımızın birkaç bin tondan 30 bin tona çıkarması da bekleniyor.
Burada tek sorun ise Sağlık Sertifikası...
Firmalardan biri hileye kaçarsa, sonuç hepimiz için hüsran oluyor.
Halbuki Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Rusya'da ihracatın devamlılığı konusunda garanti verecek gibi...
Rusya'ya yapılacak ihracat Türkiye'ye zarar verecek mi, sorusu da sık sık gündeme geliyor.

Stokçular beklemede!

Ancak unutmamak gerekir:
Daha doğrusu notumuzu almıştık.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker, 'Stokçulara fırsat verilmeyecek. Rusya Federasyonu'na yapılacak ihracatın Türkiye'ye zarar vermesine müsade etmeyeceğiz' demişti.

Ama sıkıntı yaşanırsa, 'Dün dündü, bugün ise bugün!' gibi sözler ederlerse, yandım gülüm keten helva...

Bir hatırlatma yapayım:
Rusya'ya ihracatın artırılmasına yönelik çalışmaların paralelinde yeni bir sorun tespit ettiklerini bildiren Eker, bazı kişilerin, ihracatın artması halinde fiyatların yükseleceği beklentisiyle stok yaptıklarına yönelik duyumlar aldıklarını belirtmişti.
Yani Bakan bile bunları biliyor ama nedense hesap sorulamıyor.
Hesapları kontrol edilebilir, İzmir'in CHP'li belediyelerine gönderilen müfettişlerden bir ikisi bu firmalara yönlendirilebilir.
Üretici- tüketici fiyat dengesini toplum yararına dengede tutacak mekanizmalar arada değil her zaman işletilmeli, tedbirler alınmalı.

Sonuç ne oldu?

Eker, 'Bunlar da raf ömrü uzun, saklaması kolay ürünler. Ürün ismi vermiyorum. Onların haberlerini alıyoruz. İlgisiz insanların bile bu manada buna tenezzül ettiğine dair bilgiler geliyor. Onları değerlendiriyoruz. Buna fırsat vermeyeceğiz. Onları takip ediyoruz, izliyoruz' diye konuşmuştu.

Zam ateşini düşüren öneriler

Uzmanlara göre; Tüketicilerin, yüzde 9 oranındaki elektrik ve doğalgaz zammından, evlerinde uygulayabilecekleri birkaç tasarruf yöntemiyle etkilenmemeleri mümkün.
Tasarrufun ilk kuralını yalıtım oluşturuyor.

Çatı izolasyonunun uygun bir şekilde yaptırılması, çatıdaki yüzde 20'lik ısı kaybını aşağıya düşürüyor.
Konutlardaki tüm ısı kaybını oluşturan pencere ve kapıların kenarlarındaki boşlukların sünger ile kaplanması tasarrufun öncelikli ilkelerinden.
Doğalgaz sobası kullanılıyorsa, soba filtresinin cihazı kullanmaya başladığınız mevsime girdikten sonra her ay kontrol edilmeli, gerekiyorsa değiştirilmesi paranın cepte kalmasını sağlıyor.
Verimli kullanma oda konforu, 19 derece. Oda termostatı olduğunda 1 derece düşer ve yakıt tüketiminde yüzde 6 tasarruf sağlanır. Termostatınızı, bir günden fazla evden uzak kalacaksanız kapatmanız gerekiyor. Sıcaklığın içeride kalması için geceleri perdelerinizin örtülü olması da büyük enerji tasarrufu sağlıyor.

1 derecelik artış bile!

Konutların enerji giderlerini ısıtma, sıcak su, aydınlatma, pişirme, çamaşır yıkama gibi tüketimler oluşturuyor.
Oransal olarak kullanılan enerjinin yüzde 81'i konutun ısıtılmasında, yüzde 11'i banyo ve mutfakta, yüzde 8'i ise elektrikli aletlerde harcanıyor. Kışın en soğuk günlerinde evin iç sıcaklığının en çok 19 dereceye ayarlanması gerekiyor.
Konfor sıcaklığından sonra 1 derecelik iç sıcaklık artışı yüzde 6 civarında enerji kaybına neden oluyor.
Odalarda masa, sandalye ve yataklarınızı dış duvarlardan uzak tutmanız, Güney cephesindeki pencerelerden gündüzleri güneş girmesini sağlamanız, geceleri bu pencereleri panjur, perde ve rüzgârlık ile kapatmanız, gece, gündüz ısınan evleri yüzde 50-55 nemlendirmeniz sonucu 18 derece ısınan bir odanın sıcaklığı 19 derecenin üstünde olacaktır.

El yakmasın, diye!

Ev aletlerinin bilinçli ve yerinde kullanılması, hem onların ömrünü uzatıyor hem de enerji tasarrufuna katkıda bulunulmasını sağlıyor. Kullanacağınız ev aletlerini satın alırken sadece fiyat olarak değil, enerji tasarrufu açısından da karşılaştırmanız, enerji verimliliği seviyesi yönetmeliklerine uygun belgelenmiş bir cihaza yapacağınız yatırımın maliyeti yüksek olsa bile cihazın 10-15 yıllık kullanım ömrü boyunca sağlayacağı enerji tasarrufu ödediğiniz parayı size geri kazandırıyor.
Cihaz alırken 'A' ve 'A +' işaretli ürünlerin en verimli cihazlar olduğunu bilmeniz, yüksek verimli ve çok düşük verimli cihazlar arasında yüzde 60'ın üzerinde enerji tüketim farkı olduğunu unutmamanız, elektrik tasarrufunda altın değerindeki kuralı oluşturuyor.

Genelde uygulamıyoruz...

Cihazlar üzerindeki 'stand by' ışıklarının 1 watt harcadığı kabul edilse yılda 8,7 kwh enerji tükettiği, 'stand by' ışıkları açık beklemedeki 10 cihazın yılda 87 kwh enerji harcadığı, bu enerjinin de neredeyse bir evin 1 aylık elektrik tüketiminin yarısına denk gelmesi tasarruf tedbirlerini bir kez daha akıllara getiriyor.
Bu ışıkların genellikle 1 watt değil 3-5 watt enerji tüketmesi, kullanmadığınız zamanlarda DVD oynatıcı, radyo, televizyon gibi elektrikli cihazların düğmesini kapatmamız gerektiğini gösteriyor.
Bu yazdıklarıma birçok kişi gülmüş, bazıları da 'doğru' demiştir.
Ama sonuçta hepimiz yine bildiğimizi okuyacağız.
Yani zamlara alışacağız...