"Coming of Age on Zoloft" isimli kitabın yazarı Katherine Sharpe, 1990'lı yılların başından bu yana bilinçsizce tüketilen antidepresanların hazırladığı neslin kimliğini ABD'de yayımlanan dünyanın saygın gazetelerinden Wall Street Journal için sorguladı.
Kendisi de "Prozac", "Paxil" gibi antidepresanlarla 1990'lı yıllarda üniversite öğrencisiyken tanışan Sharpe'ın analizine göre, o dönemlerde düzenli olarak sakinleştirici ilaç kullanımı doktorlar tarafından da tek başına etkili bir tedavi gibi algılanıyordu ve çoğunlukla sohbet terapisiyle desteklenmiyordu. Tüm bunlar, bugünün yetişkinlerini hayatının büyük bölümünü ilaçlara bağımlı yaşayan bireylere çevirdi. Fakat, hiperaktivite sorununun yaygınlaşmasıyla antidepresan kullanım yaşının henüz gelişimin tamamlanmadığı ergenliğin altına inmesi "duygusal hayatın körleşmesi" gibi birtakım endişeler doğuruyor.

İliçlara başlamasaydım, bugünkü ben olur muydum?
ABD'nin Ulusal Sağlık İstatistikleri Kurumu'nun araştırmalarına göre, 12 ila 19 yaş aralığında antidepresan kullanım oranı yüzde 5'e, 18-39 yaş arası kullanım oranı ise yüzde 6'ya çıktı. 12 yaş ve üzerinde antidepresan kullananların yüzde 62'si ise, ilaçları en az iki yıldır düzenli kullanıyor.  Antidepresan kullanımı, kimlik karmaşasına düşme riski içeriyor. Depresyon veya anksiyete tedavisi için küçük yaşlarda tedavi görenlerin çoğu, ilaçların kişilikleri üzerindeki etkisini idrak edemiyor. İlerleyen yaşlarda da "İlaçlara hiç başlamasaydım, yine bugünkü ben olur muydum?" sorusuyla yüzleştiklerini itiraf ediyorlar.

Acıyı bilmiyorlar
Yaşamı dengelemek için güçlü bir karakter ve irade arayışında olmak bugün herkes için geçerli. Fakat, erken yaşlarda ilaçlarla yapılan dışardan müdahale, karakterin belirleyicisi olan özfarkındalık gelişiminin zarar görmesiyle sonuçlanıyor. Keza, Harvard Üniversitesi'nden Profesör Timothy Dugan antidepresanların arzuyu köreltme ve performansı düşürme gibi yan etkileri nedeniyle cinsellik gelişimine de zarar verdiğine dikkat çekiyor.     Sharpe, kendi deneyiminden yola çıkarak, antidepresanların onu kötü duygulardan uzaklaştırıp neşeli birine dönüştürdüğü halde içinde bir boşluk yarattığını söylüyor. Sharpe, bu boşluğu, kendini kötü hissettiren duyguların ve tercihlerin nedenlerini aramaktan uzaklaştıran "duygusal cahillik" olarak tanımlıyor. Pennsylvania Üniversitesi'nden klinik psikolog David Ramirez ise, duygusal cahilliği "Stres, endişe, mutsuzluk gibi ruh halleri tedavi edilmesi gereken hastalıklar gibi görülüyor. Gençler, bu yüzden acıları nasıl algılamaları gerektiğini öğrenemiyor" diye açıklıyor.
Uzmanların, antidepresan kullanımıyla ilgili ortak görüşü, ilaçların çok fazla ve bilinçsizce kullanımına ilişkin reçeteyle sınırlandırılması veya belli aralıklarla verilmesi gibi önlemler alınması.