Eskiden bir çocuğun yeri, evlenip kendi yuvasını kurana kadar anne-babasının dizinin dibiymiş. Sadece kızlar değil, durum erkekler için de böyleymiş. Değişen hayat şartlarıyla birlikte bırakın erkekleri kızlar bile on sekizine varmadan yuvadan uçuveriyor. Çoğunlukla başka bir şehirde üniversite eğitimiyle başlıyor ayrılık. Seneler geçiyor, siz farkına varmadan birçok şey değişiyor. Mesela artık günlük hayat şartlarınızı kendiniz belirliyorsunuz. İstediğiniz saatte kalkıyor, kahvaltıyı kafanıza göre, ne zaman canınız isterse öyle yapıyorsunuz. Odanız sizin en özgür alanınız! Günlerce toplamasanız kimsenin karışmaya hakkı yok. Zaten karışacak birileri de yok. Anne-baba eş-dost gidilen rutin akraba ziyaretlerine, aile kahvaltılarına, gezilere de iyice yabancısınız artık. Eskisi kadar içinizi açtığı da söylenemez bunların. Kısacası kafanıza uygun arkadaş çevrenizle gayet uyumlu ve mutlusunuz. Ta ki gün gelip rüya bitene kadar!
Evet, aileden ayrı geçen uzun yıllar sonunda yeniden eve dönüş fikri başlarda heyecan verici olsa da biraz zaman geçince işler değişiyor. Aradan geçen yıllar, sizi ailenize ve evinizin hayat şartlarına yabancılaştırabiliyor. Aynı şekilde aileler de çocuğu anlamakta güçlük çekiyor ve bir süre sonra evde bir kaos ortamı oluşuyor. Aslında mesele sadece üniversite sonrasında ailesinin yanına dönenlerle ilgili değil. Çalışmak için evden ayrılanlar ya da anne-babası yaşlandığı için artık onlarla yaşamak zorunda olanlar da benzer problemleri yaşayabiliyor. Çünkü çocuk ne kadar büyüse de anne-babanın gözündeki yeri değişmiyor ve korumacı tavrını her zaman devam ettiriyor.
Aile, çocuğuyla bağlarını koparmamalı
Tabii bu yaşananların sağlıklı olduğu söylenemez. Peki, sorun nereden kaynaklanıyor ve aşılması için nasıl davranmak gerekiyor? Konuştuğumuz gençlere göre aileler hassasiyet göstermeli, yaşanan değişime saygı duymalı. Anne-babalarda ise bakış açısı farklılık gösteriyor. Kimi biraz daha korumacı ve kuralcı, "Çocuk kaç yaşına gelirse gelsin evin kurallarına ayak uydurmalı." diyor. Kimi de fazla ilgisinin çocuğunu rahatsız ettiğini, amacının onu sıkmak olmadığını söylüyor. Uzmanlar ise her iki tarafa da görev düştüğünü anlatıyor. Bir de ailenin ayrılık döneminde de bazı şeylere dikkat etmesi gerektiğinden bahsediyorlar. Çocuklarıyla, onları sıkmadan uzaktan ilgilenmenin bir yolunu bulmak gibi... Mesela üniversite eğitimi süresince özellikle aileyle geçirilen tatil dönemlerinin iyi değerlendirilmesi, ilişkilerin pekiştirilip paylaşımın yoğun olacağı etkinliklerde bulunulması öneriliyor. Tüm aile tatile gitmek ve büyükleri ziyaret gibi... Aksi takdirde üniversite eğitimi dönemindeki bireyselleşme, bağımsızlaşma isteği, gencin ailesiyle bağlarını zayıflatıp yok edecek düzeye gelebiliyor. Önce dertlilerin dilinden eve dönüş sendromunu dinleyelim, uzmanların ailelere ve gençlere tavsiyelerine kulak verelim. [email protected]
***
Gençler, ailelerine zaman vermeli
"Bu sürece genç açısından bakacak olursak, aile yaşamının üniversitedeki yaşamı kadar hızlı ve değişken olamayacağının farkında olmalı. Ailesinin dinamikleri ve yapısı daha yavaş değişiyor veya hiç değişmiyor olabilir. Bazı kuralları bağımsızlığına müdahale olarak algılayıp sık sık çatışmaya düşmemeli." Fatih Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi (FÜREDAM) psikologlarından Hasan Ali Göncü, gençlerin dikkat etmesi gerekenleri böyle anlatıyor.
Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Önen Ünsalver ise bu süreçte gencin daha sabırlı olması ve ailesine biraz zaman vermesi gerektiğini söylüyor. Ünsalver'e göre bu dönemde yaşananlar ne gencin ailesine sırt dönmesiyle ilgili ne de aileden kopmasıyla. Sadece gençlerin kendi kimliğini özgürleştirdiğini belirtiyor. Üniversiteyi tamamladığında artık elinde bir mesleği olan, aileden uzak hayatta kalmayı başarmış bir yetişkin oluyor. Sorumluluklarını almayı ve sorunları kendi başına çözmeyi öğreniyor. Uzakta geçirdiği süre boyunca başkalarının deneyimlerini de görüyor ve onların sorun çözme şekillerini de öğrenerek ailesinden farklı bir yapı edinebiliyor. Aile ise bunu kendilerinden uzaklaşma ve reddetme olarak algılıyor.
Ünsalver'e göre gençler, yaşanan bu sürecin farkında olmalı ve ailenin değişiklikleri sindirmesi için onlara zaman vermeli. Genç, doğrularını nazik bir dille aileyle paylaşmayı denemeli ancak onların her şeyi tamamen kabullenmesi beklentisi içine de girmemeli. Bunun sebebini şöyle anlatıyor: "Farklı yapıdaki ailelerde sorun farklı sebeplerden kaynaklanabilir. Aileler, çocuklarının büyüdüğünü kabullenmekte güçlük yaşayabiliyor. Bazen çocuğu kendisinin narsistik bir uzantısı gibi görüyor ve onu istediği gibi şekillendirmeyi hayal ediyor. Fakat bu, gerçek dışı beklenti, çatışmalarla sonuçlanıyor. Özellikle otoriter ailelerde gençten beklenen itaatkâr olmasıdır, bu nedenle gencin bağımsızlaşması bir meydan okuma gibi algılanıp ebeveyn tarafından bastırılmaya çalışılabilir."

Aileler çocukların büyüdüğünü fark etsin!
Öğütler de büyümeli!
Şerife Çalışkan (Öğretmen): Üniversiteyi Ankara'da okudum. Bir yıldır İstanbul'da ailemleyim. İnsan ayrı olunca anne-baba korumasını arıyor. Şimdi sanki hiçbir sorumluluğum yok. Onlar yapılacak her şeyi yapıyor, bana sadece kendi işlerim kalıyor. Bir yandan da zor. Dört sene boyunca istediğin zaman istediğini yaparken şimdi onların koruma içgüdüsüyle öğütlerde bulunması bazen ağır geliyor. Benim söylemek istediğim bazı değerlerden ödün değil. Sadece ailelerin artık çocuklarının büyüdüğünü fark etmesi. Yoksa ailelerimizin öğütlerine her yaşta ihtiyacımız var.
***
Basit sorunlar ama aynı evde olunca zor
Halime Kaya (Bankacı): Ailemden ayrıldığımda 18 yaşımdaydım. Onlarla tekrar yaşamaya başladığımda ise 30. İlk başta güzel görünen birleşme, zamanla zorlaştı. Bir gün iş dönüşü eve gittiğimde odamdaki kitaplarım ortadan kaybolmuştu. Meğer annem dağınık görünüyor diye saklamış. Yoğun çalıştığım için akşam eve gelince odamda dinlenmeyi seviyorum. Rahatsız edilmekten hoşlanmıyorum. Bu tür pek çok meseleyi anneme anlatmam zor oldu. Bunlar basit görünebilir ama aynı evde yaşayınca yorucu.
***
Şimdiden dönüşümü düşünüyorum
Feyzanur Ülger (Üniversite öğrencisi): Ailem Çankırı'da. İlköğretim beşinci sınıftan sonra Ankara'da özel bir okulu burslu kazandığım için evden ayrıldım. Şimdi de başka bir şehirde üniversite okuyorum. Uzaktayken özlüyorum ama uzun süreliğine geldiğimde özgür olamıyorum ve izin almak zoruma gidiyor. Bazı şeylere neden izin vermediklerini gerçekten anlamıyorum! Ailemle vakit geçirmek çok keyifli ama bazı zamanlarda birbirimizi anlayamıyoruz. Şimdiden mezun olunca ne yapacağımı düşünüyorum.
***
Güzel günleri düşünmek üzüyor
Elif Büşra Korkmaz (Mezun): Üniversiteyi İstanbul'da okuduktan sonra istediğim gibi bir iş bulamadım, Bursa'ya döndüm. Ailemin yanında her şey iyi ama okul zamanları kadar keyifli değil. İlk aylar özellikle zor geçti. Ailemin baskısı değil, yaşadığım güzel günleri özlediğim için sıkıntıya girdim. Okul hayatın boyunca, hele ki İstanbul gibi bir yerde okurken bambaşka günler geçiriyorsun. Hayaller orada kurulmaya başlanıyor. Şimdi hem açıköğretimden okula devam ediyorum, hem de kafama göre bir iş bulmak için çabalıyorum.