Uzmanlar, güneş ışınlarından insana zararlı olanların ozon tabakasında süzüldüğünü ama yüzde 5'lik bir bölümünün yeryüzüne yansıdığını belirtiyor. Bu kısmın bile insan sağlığı açısından zararları olduğuna dikkat çekilirken, güneşte fazla kalanların göz rahatsızlıklarının arttığı ifade ediliyor. Yaz aylarında bu kişilerin, halk arasında et büyümesi diye bilinen pterjiyum, lensin içindeki proteinlerin yapısını bozarak katarakt oluşumu ve sinir tabakası üzerinde de etkilerine bağlı şikayetlerinde artış olduğu bildirildi.

 Maya Göz Merkezi doktorlarından Opr. Dr. M. Birgi Sönmezer, yaz aylarında göz sağlığına dikkat edilmesini isteyerek, birçok kişinin bu dönemde göz rahatsızlıkları ile ilgili şikayetlerinin arttığına dikkat çekti. Dr. Birgi Sönmezer, gözün, çeşitli değerler arasında dalga boylarına sahip ışıkları gördüğünü hatırlatarak, "Dalga boyu küçüldükçe mavimsi, dalga boyu büyüdükçe kırmızımsı renkler görülür. 760 nm'nin üzerinde infrared, 400 nm altında ise ultraviyole (UV) yani mor ötesi radyasyon başlar. UV radyasyon, güneş ışınlarının yüzde 5'ini oluşturmasına rağmen çok tehlikelidir. UV ışını, tamamına yakını ozon tabakası tarafından tutulan en zararlı ışın türüdür. Diğer taraftan UV ışığın çoğu atmosfer tarafından emilmektedir ve çok küçük dalga boyları yeryüzüne ulaşamamaktadır. Bulutlu havalarda emilim daha da artmaktadır." dedi.

"UV ışık yeryüzünden yansıtılır, toprak ve çimen yüzde 1-5, su yüzde 3-13 arası yansıtırken kar yüzde 88'e kadar yansıma yapabilir" diyen Birgi Sönmezer, şu bilgileri verdi: "UV etkisi yükseklerde artar, zira filtre edecek atmosfer azalmaktadır. Dağcılarda tırmanma sırasında, güneşin sıcaklık etkisinin azalmasına rağmen güneş yanığı olma olasılığı daha fazladır. Dağa tırmananlar ve kar kayağı yapanlar, UV radyasyona en fazla maruz kalanlardır. Gözün yapısındaki belli özellikler UV'ye karşı koruma sağlar. Gözlerin yatay düzlemde yerleşmiş olması ve kemik yapısı önemli koruma faktörleridir. Daha ileri anatomik korunma burun, kaş ve yanakla sağlanır. Göz kapaklarının fazla ışıkta kapanması da koruyucu faktörlerden birisidir. Göze ulaşan UV ışınlarının da ancak bir kısmı gözün iç kısmındaki retinaya ulaşabilmektedir. Zira kornea ve lenste oldukça fazla emilim gerçekleşmektedir. UV'ye yüksek dozda ve uzun süreli maruz kalma durumlarında klinik etkiler ortaya çıkmaya başlamaktadır."

Dr. Birgi Sönmezer, uzun süre güneşe maruz kalanlarda halk arasında et büyümesi diye bilinen pterjiyum veya pinguekula geliştiğini hatırlatarak, lensin içindeki proteinlerin yapısını bozarak, katarakt oluşumuna yol açabildiği gibi sinir tabakası üzerinde de esaslı tesirleri olduğunu açıkladı. Birgi Sönmezer, UV ışığın tüm bu zararları göz önüne alındığında milyonlarca insanın bundan korunması gündeme geldiğini kaydetti. Sönmezer, "Halk sağlığı açısından insanların en azından 10.00-14.00 saatleri arasında güneş gözlüğü kullanması gerekmektedir. UV emen kontakt lens ve göz içi lensler de mevcuttur." dedi.

Sönmezer, UV'den korunmanın en kolay yolunun kapalı alanlarda kalmak olduğunu ve bunun mutlaka yapılması gerektiğini açıkladı. Sönmezer, şöyle devam etti: "Gün içinde açık ortamlarda bulunurken, giyilen şapka ve uygun şekilde kullanılan güneş gözlükleriyle göze gelen UV'den yüzde 95 oranında korunabilir. Kullanılan gözlüklerde özel UV ışınları engelleyen elemanlar olmaksızın sadece cam yerine plastik gözlük seçilmesi bile UV'nin göze girmesini engelleyen önemli bir faktördür."