Ali Budak- Sağlık Bakanlığı tarafından geçtiğimiz günlerde 19 Aralık’tan itibaren geçerli olmak üzere ile 945 ilaca zam uygulaması yapılırken 917 ilacın da fiyatında düşüş gerçekleşeceğini yönünde bir açıklama yapılmıştı. Bakanlığın Türkiye’deki yasa ve kararnamelerden dolayı ilaçlara zam kararını alırken 45 gün öncesinden kamuoyuna paylaşılmasını doğru bulmadığını söyleyen İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, 45 gün öncesinden ilaçlara zam geleceği veya düşürüleceği konusunda kamuoyuna bildirilmesiyle gereksiz yere kaotik bir ortam oluşturulduğunu, bu durumdan da en çok vatandaşın ve eczacının zarar gördüğünü dile getirdi. Sayılkan, soruna da şu öneride bulundu: Euro kuruna bağlı bir zam yöntemi vardı. Orada 45 günlük süre 5 güne çekildi. Bu düzenli zamlarda da aynı yöntemi yapmak lazım. Yani 45 gün önceden değil 5 gün önceden zam veya indirim olacağı açıklamalı.


45 gün önceden açılama yapılmasın


915 ilaca yeni yılda zam geldiğini ancak indirim de olduğuna dikkat çeken Sayılkan, ‘Aslında hep zam gelen ilaçlar konuşuluyor. Ancak bir de 900 küsur ilaca da yüzde 14,6 indirim var. Bin 200 kalemde fiyat değişmiyor. Bu kısmi bir zam. Ama bine yakın ilaca zam geleceği için zam gelme kısmını bakıyoruz. Bir de Türkiye’deki yasa ve kararname ilgili 45 gün önce açıklanıyor. Bu 45 gün önce zam olacağının açıklanması doğru bir durum değil. 45 gün önce siz birine her gün kullandığı veya sattığı bir ürünü işaret edip bunun fiyatını 45 gün önceden artıracağım ya da bir grup ilacın fiyatını düşüreceğim demek yanlış. Önceden bu tarihi verdiğinizde fiyatı düşecek ürünleri insanlar tüketmeye çalışır. Çünkü o tarihten itibaren ilaçları indirimli alacaksınız. Zam gelecek olanlara da ihtiyaç fazlası olarak bulundurmaya çalışır ki zam geldiğinde elindekiler hiç olmazsa bir miktar zararını kurtarsın. İşin içinde konu ilaç olunca gereksiz yere kaotik bir ortam oluşuyor. Bunun nedeni ise İlk olarak 45 gün önce de bu bilgi kamu ile paylaşıldığında bu ilaçları üretenler, depolayanlar, saklayanlar, satanlar herkeste bir tedirginlik oluşuyor. Buna vatandaşlar da dahil. Vatandaş zam gelecek diye alayım kenara koyayım derdine düşüyor’ ifadelerini kullandı.


Karekod sistemiyle her şey tespit edilebilir


Türkiye’de özel bir sistemin var olduğunu söyleyen Sayılkan, şöyle devam etti: İlacın kutusunun üzerinde karekod diye tabir edilen bir sistem var. Dünyada da ilk defa Türkiye’de uygulanan bir sistemdir. Bu bir takip sistemi. Hangi ilaçtan kaç tane var, hangi tarihte üretilmiş hangi depoya gelmiş ve hangi depodan hangi eczaneye geçmiş ve vatandaşa ne zaman satılmış bunların hepsini kaydeden bir sistem. Dolayısıyla bunu izleme ve takip etme şansı var. Burada bazen işin kolayını kaçıp eczaneleri zan altında tutacak açıklamalar yapılıyor. Eczanelerin stok yaptığı söyleniyor. Bu sistemle stok yapma ihtimali olmayan yer olarak birinci sırada eczaneler vardır. İlaç olsa eczane neden satmasın. Zaten olup olmadığı sistemde kayıtlı. İkinci olarak yıllardır eczanesine gelen hastasını mağdur etmek eczacıları etmiş oldukları yeminle bağdaşmaz. Üçüncü olarak eczacı ilaçları satmalı ki para kazansın.


Devlet yokluk yaşatır


Zam veya indirimin siyasi karar olduğunu dile getiren Sayılkan, ‘Muhakkak bunlar için bir hesap vardır. Firmaların haklı olduğu, haksız olduğu yerler de vardır. Ama bir gerçek var. Türkiye’de 4,50 lirayı geçen Euro kurunu belirlerken 2 liraya sabitlerseniz, ilaç zam fiyatlarını 45 gün önceden açıklarsanız devlet eliyle vatandaşa bir ilaç yokluğu yaşatırsınız. Başka bir sektörde bunu yapabilirsiniz. Ama söz konusu ilaç olunca milyonlarca insanı mağdur edersiniz. Tedaviler aksar, bugüne kadar yapılan tedaviler boşa döner ve tekrar başa dönersiniz’ şeklinde konuştu.


Sağlıkta tasarruf olmaz


‘Zaten bir sürü ilaç Türkiye’de yok, gelmiyor. Hiç kimse de bunu kabul etmez. Almanya’dan 5 liraya mal ettiği bir ürünü Türkiye’de 2 liraya nasıl satacak? Bu durumda devlet eliyle yokluk yaşatılmış oluyor’ diyen Sayılkan, şöyle devam etti: Bu politikanın gözden geçirilmesi gerekiyor. Euro kurunda mağduruz. İthal ilaçların çoğu, önemli olan ilaçlar belli durumlarda bulunmuyor. Mesela bir kanser ilaçları belli aralıkla ortadan kayboluyor. Çünkü Türkiye’de satılan ilaçların yüzde 60’ı ithal. Üretici milyonlarca kutu üretim yapıyor. Neredeyse yarı fiyatından altında ilacı satmak istemiyor. Burada ilaca ihtiyaç olanlar cezalandırılıyor. Peki, buradaki amaç ne? Devletin ilaç harcamalarını azaltmak, sağlık harcamalarını düşürmek gibi çok radikal bir finans uzmanı yaklaşımı olabilir. Söz konusu ilaç, sağlık olunca bu iş böyle yönetilmez. Bu doğru bir politika değil. Sağlıkta tasarruf olmaz.