Araştırmada, şiddete uğrayan annelerin çocuklarının da şiddete meyilli olduğu sonucu ortaya çıktı. Araştırma sonuçlarına göre erkeklerin üçte birinin eşlerine yönelik fiziki şiddete başvurduğu, şiddete uğrayan annelerini gören erkek çocuklarda ise bu oranın yarıya yakın olduğu vurgulandı. Yaşar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Elif Durgel Jagtap, annesi ya da kendisi aile içi şiddete maruz kalan çocukların, yalnızca şiddete meyilli olmakla kalmayıp hayatlarının her döneminde içe kapanıklık, saldırganlık gibi davranış bozuklukları, sosyal, sözel ve bilişsel becerilerde düşüş, uyku düzensizlikleri, dil ve bilişsel becerilerdeki düşük performans gibi büyük sıkıntılar yaşayabileceklerini söyledi.

Yrd. Doç. Dr. Jagtap, Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’nın, annesi şiddete uğrayan çocuklar açısından bakıldığında endişe verici rakamlar ortaya koyduğunu belirtti. Araştırmaya göre şiddete maruz kalmış kadınların çocuklarının yüzde 30’unda anneye veya başka çocuklara saldırganlık gösterme, yüzde 52’sinde hırçınlaşarak ağlamak gibi davranış problemleri görüldüğünün tespit edildiğini belirten Jagtap, “Aile içi şiddete maruz kalan ya da tanıklık eden çocuklar, ilerleyen dönemlerde de çeşitli sorunlar yaşayabilir. Sorunların saldırganlıkla çözülmeye çalışıldığı ailelerde yetişen çocuklar, duygularını ifade edebilme, kontrol edebilme gibi sosyal becerileri yeterince geliştirecek ortamı bulamayabilir. Aynı bu araştırmada da ortaya çıktığı gibi dolayısıyla kendi yetişkinliklerinde de duygularını kontrol edemiyor ve şiddete başvurabiliyor.” dedi.

BU ÇOCUKLARI NE GİBİ TEHLİKELER BEKLİYOR?

Çocuğun normal gelişimi, kişisel becerilerini ve potansiyelini geliştirmesi için duygusal güven ve yaşam ortamı gerektiğinin altını çizen Jagtap, “Ancak şiddetin yaşandığı ailelerde, çocuk gelişimi için önemli bu iki noktada eksiklikler vardır. Çocuklar, evde kendilerini güvenli ve huzurlu hissedemezler. Anne babaların da çocuklarına bilişsel, sosyal, fiziksel gelişimlerini destekleyecek uygun ortamı sağlamakta zorluk yaşama ihtimali yüksektir. Annesi şiddete maruz kalan okul öncesi yaştaki çocukların, içe kapanıklık ya da saldırganlık gibi davranış bozuklukları, sosyal, sözel ve bilişsel becerilerde düşüş, uyku düzensizlikleri sergileme ihtimalleri, şiddete maruz kalmayan ailelerden gelen çocuklara göre daha yüksektir. Çocuklardaki dil ve bilişsel becerilerdeki düşük performansın bir nedeni de annenin depresyon gibi psikolojik sorunlar yaşaması veya ev ortamının çocuk gelişimini destekleyici nitelikte olmamasıdır.” diye konuştu.

ANNELER ÇARESİZ KALIYOR

Annenin, yaşadığı şiddet sebebiyle kendi rahatsızlıklarıyla meşgulken çocukla yeterince ilgilenemeyeceğini kaydeden Jagtap, “Çocuğun gelişimi için gerekli destek, anne ve babadan ya daha az ya da hiç gelmediği için gelişimsel becerilerinde düşüş görülür. Şiddete tanık olmuş çocukların, ileride kendi evlilik ya da romantik ilişkilerinde ve çocuklarına karşı şiddet uygulama olasılıklarının arttığı, birçok araştırmayla ortaya çıkmıştır. Saldırganlığın kabul edilemez, yanlış bir davranış olduğunun çocuklara öğretilmesi, sıklıkla tanık olsa bile her defasında ona bu durumun yanlışlığının açıklanması şarttır. Sorunların saldırganlıkla çözülmeye çalışıldığı ailelerde yetişen çocuklar, duygularını ifade ve kontrol edebilme gibi sosyal becerilerini yeterince geliştirecek ortamı bulamaz. Dolayısıyla kendi yetişkinliklerinde de duygularını kontrol edemez ve şiddete başvurabilirler.” dedi.

BU ÇOCUKLAR İÇİN NE YAPILABİLİR?

Şiddete tanıklık etmiş ya da maruz kalmış çocuklar için yapılabilecekleri de anlatan Jagtap, “Öncelikle aileden ya da yakınlardan, çocuğun güvenebileceği, sıcak bir ilişki kurabileceği bir yetişkinin varlığı çok önemli. Bu kişi anne ya da baba olabileceği gibi akraba, komşu, öğretmen de olabilir. Yeter ki sevgi ve güveni çocuğa sunabilsin. Aile içi şiddet konusunda, çocuğun gelişimi açısından koruyucu faktörlerden birisi de annenin psikolojik sağlığı. Anneye verilecek psikolojik ve sosyal destek, dolaylı yoldan çocuğun da daha olumlu bir gelişimsel yol izlemesini sağlayacaktır. Anne babaların, çocuğa karşı olabildiğince demokratik ve sıcak davranmaları, onun hayatına daha katılımcı ve paylaşımcı yaklaşmaları, şiddete tanıklığın olumsuz etkilerinden onu koruyabilir. En önemlisi, çocuğa duygularını kontrol edebilme becerileri aşılanmalıdır.” şeklinde konuştu.

ARAŞTIRMA RAPORUNUN BAZI SONUÇLARI

Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması-2014 sonuçlarına göre eş veya birlikte olduğu erkeklerin fiziki ve/veya cinsel şiddetine maruz kalmış ve kalmamış kadınların 6-14 yaşları arasındaki çocuklarında görülen bazı davranış problemleri incelendiğinde, şiddete maruz kalmış kadınların yüzde 30,6’sının çocuğunda, anneye veya diğer çocuklara saldırgan olma davranışı görülüyor. Aynı davranış için bu oran, şiddete maruz kalmamış kadınların çocuklarında yüzde 17,2. Davranış problemleri içerisinde hırçınlaşarak ağlama incelendiğinde ise şiddete maruz kalmış kadınların yüzde 51,9’unun çocuğunda bu davranış görülürken şiddete maruz kalmamış kadınların çocukları arasında aynı davranışın oranı yüzde 35. Bütün erkeklerin üçte biri, eşlerine yönelik fiziki şiddete başvuruyor. Şiddete uğrayan annelerini gören erkek çocuklarıa ise bu oran yarıya yakın. Erkekleri aile içi şiddete yönelten diğer bir sebep ise yüzde 27 ile çocukluğunda ailesinden gördüğü şiddet.