İnsan bir canlı, doğar, bir süre yaşar ve sonunda ölür, geriye hikâyesi kalır. Herkesin bir hayat hikâyesi vardır. Asıl önemli olanın, o hikâyenin ne kadarını hayatı yaşayanın yazdığıdır. Hikâyesini kendinizin yazdığı, sağlıklı ve güzel bir ömür diliyorum.
Sağlıklı yaşam için yaşayanın bunu tercih etmesi ve öyle yaşaması gerekir, ancak bu yetmez insanın kendisinin dışındaki etkenler de sağlık durumunu etkiliyor. Sağlıklı yaşam için sağlıklı bir ortama ihtiyaç var. Hekim değilim, o yüzden bir sağlık yazısı yazacak halim yok, benimkisi sadece bir gözlem. Örneğin, şiddetin, gerilimin, umutsuzluğun hâkim olduğu, havanın, suyun, gıdanın temiz olmadığı bir ortamda sağlıklı yaşamdan söz edilebilir mi?
Sağlıklı yaşamın bir bölümünden söz edeceğim. Yaşamak için sağlıklı suya ihtiyacımız var. İzmir'de sağlıklı yaşam ve sağlıklı su deyince ister istemez Efemçukuru Altın Madeni akla geliyor. Bu konuyu çok yazdım ama sorun devam ettiği sürece de yazmaya devam edeceğim. Efemçukuru ile ilgili son yazım 23 Ekim 2017'de yayınlanmıştı, 'Yine Efemçukuru' başlıklı yazımda, devam eden kapasite artırımı davasından söz etmiş; "İzmirli" olmayan bilirkişilerin düzenlediği bilimsel inceleme ve değerlendirme içermeyen 7 sayfalık rapor üzerine mahkemenin kararının beklendiğini yazmıştım.[1]
Yazıdan sonra, bilirkişi raporu doğrultusunda dava reddedildi, yani Mahkeme, Efemçukuru Altın Madeni'nin kapasitesini artırmasına onay verdi. Karar temyiz edildi, şimdi temyiz incelemesinde.

Bu arada mevzuat değişiklikleri oluyor, bu değişikler ile Efemçukuru davası süreci karşılaştırıldığında hukuki bir karmaşa ile karşılaşıyoruz. Daha önceki iptal kararının Danıştayca bozulma gerekçelerinden birisi; kararın dayanağını oluşturan ağır metal kirliliği tespitini yapan 107 sayfalık raporu düzenleyen bilirkişilerin İzmir Üniversitelerinden olmasıydı. Şimdi bilirkişilik mevzuatında yapılan değişiklikle "Bilirkişiler, bölge adliye mahkemelerinin yargı çevreleri esas alınmak suretiyle bilirkişilik bölge kurulu tarafından hazırlanan listede yer alan kişiler arasından seçilir. Ancak kendi bölge listesinde ilgili uzmanlık alanında bilirkişi olmasına rağmen diğer bir bölgedeki bilirkişinin, görevlendirme yapılan yere daha yakın bir mesafede bulunması durumunda, bu listeden de görevlendirme yapılabilir"[2] kuralı getirildi. Şimdi ne olacak? Kanuna aykırı biçimde seçilen bilirkişiler tarafından düzenlenen rapora dayanılarak Efemçukuru Altın Madeni'nin kapasite artırımının "çevreyi kirletmeyeceğine" karar verildi. Büyük olasılıkla davanın reddi kararı Danıştay'dan yeniden bozularak dönecek, yeni bilirkişiler belirlenecek, yeniden keşif yapılacak, raporlar düzenlenecek, itirazlar yapılacak, yeni mahkeme kararları çıkacak. Yani dava daha devam edecek. Bu arada İzmir'in su havzası için büyük risk yaratan Efemçukuru Altın Madeni de çalışmaya devam edecek. Efemçukuru köylülerinin bildirdiğine göre, yeni araziler satın alıyor, hem yer altında hem de yer üstünde daha geniş alana yayılmaya hazırlanıyor.
İzmirliler sahip çıkmazsa bu süreç devam edecek, altıncı şirket bölgede maden cevherinin kar edeceği miktarın altına düşünceye kadar çalışmasını sürdürecek, ardından çekip gidecek, kirlenen havza İzmir'e miras kalacak. Yani mesele sadece davaya bırakılmayacak kadar önemli ve kapsamlı.

Bu yıl İzmir'in su sıkıntısı çekeceğine dair bugünlerde sıkça haberler yayınlanıyor, am nedense o haberlerde Efemçukuru Altın Madeni sorunu hiç dile getirilmiyor.
Resmi Gazete'nin 14 Şubat 2018 tarihli sayısında yayınlanan yönetmelikle suya ilgili bir mevzuat değişikliği oldu. Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile söz konusu yönetmeliğin 16.,17.,18.,19. ve 20. maddeleri yürürlükten kaldırıldı. Bu maddeler su kalitesine ilişkin planlama esasları ve yasaklar başlığı altındaki; içme ve kullanma suyu temin edilen kıtaiçi yüzeysel sularla ilgili kirletme yasakları, mutlak koruma alanı, kısa mesafeli koruma alanı, orta mesafeli koruma alanı, uzun mesafeli koruma alanına ilişkin düzenlemeleri içeriyordu. Kaldırılan düzenlemeler 28 Ekim 2017 tarihli İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmeliğe aktarılmış. Bunun ne anlama geldiği bir başka yazının konusu olabilir.

Şimdilik bu kadar yeter; mevzuatlar değişiyor, ama İzmirlilerin sağlıklı yaşamını bozan ortamda bir iyileşme yok.
Bir kez daha vurgulamak istiyorum; Efemçukuru Altın Madeni yüzünde İzmir'in suyunun en büyük kısmını sağlayan en temiz su havzası tehlike altında, o maden yüzünden Yarımadanın ihtiyacı olan suyu sağlamak için İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin 2015-2019 tarihli Stratejik Planına konulan Çamlı Barajı projesi hayata geçirilemiyor.
İzmirlilerin kendi hayat hikâyelerine müdahale etmelerinin zamanı geldi de geçiyor.

[1] http://www.haberekspres.com.tr/yine-efemcukuru-makale,6108.html
[2] 6100 Sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunun Madde 269/1