Ali Budak-Hayatının 15 yılını bankacılık yaparak geçiren ama ilgisinin çocukluğunda başladığı şiiri seçerek kendine başka bir hayatın kapılarını aralayan İzmirli şair ve yazar Halim Yazıcı, 'Hayatta bugüne kadar ne yaşadıysam ve ne gördüysem onları yazmaya çalıştım. Yaşadıklarım, yazdıklarımı hep etkiledi. Şiirleri olan biri olarak sürekli öğrenmeye ve yazmaya çalışıyorum. Hep öğrenen olarak kalmak için mücadelemi sürdüreceğim' dedi
Hayatta olup biten ne varsa onu algılamak ve onu yorumlamak adına kişinin alıcılarını yani antenlerini sürekli açık tutması gerektiğini ve kendisinin de öyle yaptığını belirten İzmirli şair ve yazar Halim Yazıcı ile sanata bakışını, gençlerin ortaya koyduğu sanata olan desteğini, şiir ve edebiyata nasıl başladığını, kendisini nasıl sanatın bir parçası haline getirdiğini konuştuk.
*Küçüklüğünüzden itibaren şiire karşı bir yakınlığınız olduğunu biliyorum. Bu yakınlığı nasıl kurdunuz? Şiirle ilk tanışmanız nasıl başladı? 
Şiire olan ilgim ve okuma alışkanlığım ilkokul çağlarında başladı. Evimizde sürekli kitap okunuyordu. Bir yerde kitapla büyüdüm. Mesela babamın elinden kitap düşmezdi. Her türlü felsefe, şiir ve roman kitabını okurdu. Okuldaki öğretmenim de bana şiiri çok sevdirdi. Ayten Hanım, Bergama Zübeyde Hanım İlkokulu'nda benim öğretmenimdi. Şiiri, okumayı ve sanatı bana o sevdirdi diyebilirim. Hatta ilk şiirimi ona adamıştım. İlk şiirim, 'Öğretmenime' adlı şiirimdi. Tabii daha sonra müzik, tiyatro ve her türlü sanat dalı ile görev gereği değil isteyerek, sevdiğim için ilgilendim. Sanatla uğraşan insanların antenlerinin açık olması gerekiyor. Galiba benim biraz antenlerim açık. Her sanatçının duyargalarının açık olması gerekiyor. Hayatta olup biten ne varsa onu algılamak, onu yorumlamak adına diyebilirim.  

*Yazın hayatına geçmeden önce bankacılık yaptığınızı öğrendim. Kısa sayılamayacak bu bankacılıktan şiir ve yazıya geçiş süreciniz nasıl gerçekleşti? Sancılı bir süreç olduğunu söyleyebilir misiniz?
Hayatımın 15 yıllık döneminde bankacılık yaptım. Bir gün Denizli'de iken o zamanın Belediye Başkanı Sayın Ali Marım, 'Halim gel seninle çalışmak istiyorum. Denizli Belediyesi'nde Kültür Müdürlüğü'nü kuracağım' dedi. Ben de severek kabul ettim. İki günde istifa ettim. Hemen Denizli Belediyesi'nde göreve başladım. Çünkü severek, isteyerek ve mutlu olabileceğim bir işte çalışmak istiyordum. 15 sene bir fiil çalıştığım işi gözümü kırpmadan arkamda bıraktım. Benim biraz deli dolu yanım ve ani kararlar verme durumum her zaman vardı. Çünkü bu işi hem seviyordum hem de sevdiğim bir işin mesleğim olması mutluluk kaynağımdı. Süreç aslında böyle başladı. Ancak öncesinde de sanat alanında üreten biriydim. 
*Bankacılığınız zamanında da ürettiğinizi söylediniz. Bu konuyu biraz daha açabilir miyiz?
Tabii ki, bankacılık yaptığım dönemde de üretkenliğimi sürdürmeye çalışıyordum.  Şöyle ki ilk kitabımı 1982 yılında yayımladım. İlk kitabım, Türkiye Yazıları Yayınevi'nden 'O Güzel Narin Gelin' adıyla çıktı. İlk kitabımın editörü, yayınevinin genel yayın yönetmeni Ahmet Say'dır. Ahmet Say, Fazıl Say'ın babasıdır. Fazıl, o zamanlarda 9-10 yaşlarında bir çocuktu. Kitabımı yayımlamak üzere Ankara'ya arkadaşım Veysel Çolak'la birlikte gittik. Ankara'da Ahmet Say'ın evini bulduk. Ahmet Ağabey evde yoktu, kapıyı küçük bir çocuk açtı bize, 'Buyurun içeri girebilirsiniz' dedi ve 'Babam gelinceye kadar arzu ederseniz size biraz piyano çalabilirim' dedi. Çocuk döndü piyanonun başına geçti ve Yunus Emre adlı kendi bestesini çalmak istediğini söyledi. Biz çocuğun okul şarkıları çalmasını beklerken o bize kendi bestesini çalmıştı. 45 dakika boyunca kapının zili çalıncaya kadar sürekli piyanonun başında bize bestesini çalmayı sürdürdü. Durum karşısında adeta büyülenmiştim ve şaşkınlıktan hiçbir şey söyleyemedim. Uzun lafın kısası ilk kitabımı yayımlatmadan önce Fazıl Say'ın çocukken yaptığı bestelerden birini dinleme şansına sahip oldum. O çocuk büyüdü, eğitimini tamamladı ve şimdiki bildiğimiz Fazıl Say oldu. 
*Sizin için çok güzel bir tesadüf olmuş. Belediyedeki işiniz gereği de sanat alanında farklı sanatçılarla da çeşitli şekillerde yolunuz kesişti. Bu kesişmelerin sanatınıza desteği olmadı mı? 
Sanatçı, müzisyen ve yazarlarla hem mesleğim gereği hem de sanatı çok sevdiğim için çok yakın temaslar kurdum. Onlarla insani ve sanatsal boyutta ilişkilerim oldu. Mesleğimin de kültür sanat ile ilgili olmasından dolayı Denizli'de Uluslararası Plastik Sanatlar Kolonisi, Uluslararası Caz Festivali, Uluslararası Tiyatrolar Festivali gibi üç önemli festivali 90'lı yılların başında gerçekleştirdik. Denizli'ye ilk opera ve baleyi de biz getirdik. Uluslararası Amatör Tiyatrolar Festivali şu anda da yapılmaya devam ediyor. Onların bu etkinliklerinden, varlıklarından ve ürettiklerinden ben de beslendim. Onlarla tanışma sürecim, üretimlerini görme ve bire bir bu sürecin içinde olmam beni de çok fazla besledi. Sanat, masa başında öğrenilemez. Her nokta onu besler. Bu noktada da sanatı pratiğe dökmeden hiç öğrenemezsiniz. Doğal olarak yaşadıklarım sanatımı da doğrudan etkiledi.
*Peki, bu süreçte sanatla olan ilişkinizi zayıflatan ya da güçlendiren bir olay yaşadınız mı?
Öyle bir olay yaşadım. Bundan 8 yıl kadar önce İsveç'te Baltık Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak İsveç'e gittik. Ben şiirimi okuyup sahneden indikten sonra bir genç yanıma yaklaştı. Kendini tanıttı ve 'Halim Bey sizi gördüğüme çok sevindim' diyerek konuşmasına başladı. Cebinden 'O Güzel Narin Gelin' adlı 1982'de yayınlanan ilk kitabımı çıkardı. 1980 sonrası yurtdışına giden bir öğretmen olduğunu söyledikten sonra, 'Ben yurtdışına giderken iki bavul kitap yanıma aldım. Sizin bu kitabınızı da kütüphanede fark edip yanıma almıştım. Lütfen imzalar mısınız?' Binlerce kilometre kitabımı taşıyıp bunca sene saklamış o insanı görünce kendi kendime dedim ki; Oğlum Halim, bu zamana kadar ne yapıyorsan, nasıl yaşıyorsan aynı şekilde devam et. Doğru yoldasın. İnsanların yaptığınız sanatı mutlaka bir yerde bulduğunu ve bir şekilde de hayatın karşılaştırdığına inanmaya başladım. Tabii böyle olaylarla karşılaşınca da bir başka mutlu oluyorsunuz.
*Kendinizi 'Hala bu yaşta şiir öğrenmeye çalışıyorum' diye tanımlıyorsunuz. Bunu söyleme nedeniniz sadece tevazumu yoksa kendini sürekli öğrenen olarak tanımlayanlardan mısınız?
Evet, Ben hala bu yaşta şiiri öğrenmeye çalışıyorum. Çünkü şiiri yaşamaya, şiirin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ben şair diyemem kendime. Ancak birileri bana şair derse şair diyebilirim. Ben sadece şiiri bulmaya çalışıyorum. Zaten şair olmak bir yaşam biçimiydi. Ben her kitabımı yayınlamadan önce en az iki arkadaşıma okutup onların eleştirilerinden ve editöryal bilgisinden destek aldıktan sona kitabıma son şeklini veriyorum. Örneğin son kitabımı yayınlamadan önce 3 arkadaşıma okuttum. Tabii ki öncelikle sürekli öğrenmek istiyorum. Bilgiye, sanata aç biri olarak sürekli öğrenme ihtiyacımı gidermeye ya da açlığımı doyurmaya çalışıyorum.
*Gençlere karşı da oldukça destekleyicisiniz. 
Gençlerin çok önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü gençler gerçekten iyi şeyler üretiyor. Bazı kendinden başka kimseyi görmeyen insanlar, gençlerle aralarına mesafe koydukları için gençler korkar oldu. Gençlerin, bir şairle bir yazarla bir araya gelip konuşmaktan kaçınır olduğunu tespit ettik. Dolayısıyla birkaç arkadaşım ile birlikte İzmir Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde şiir okulu açtık. Gençlere şiir konusunda ders veriyoruz. Her yaştan gençlere şiiri sevdirmeye çalışıyoruz. Kaliteli şiir okurunu artırmak adına bu çalışmaları yürütüyoruz. Bir de Caz kedisi adı altında bir şiir dergisi çıkarıyoruz. Genç şiiri teşvik etmek adına ve gençlerin şiirleriyle birlikte yürümek adına bu dergiyi çıkardık. Dergimize gelen genç şiirlerle ilgili görüşlerimizi ve eleştirilerimizi yapıyoruz. Bu sayede de yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bir yerde bu hayatın devamlılığıyla ilgili. Çünkü biz de genç olduk ve zamanında bizim de elimizden tuttular. Şimdi biz de gençlerin elinden tutuyoruz. Gördüğüm kadarıyla hem Türkiye'de hem de İzmir'de çok iyi bir genç şiir damarı var. Bu gençlere ne kadar kucak açar ne kadar sahip çıkarsak o kadar mutlu olacağımız düşüncesindeyim. 

'Attila İlhan bana yeni ufuklar açtı'
*Yazılarınız da var ancak 'Şiir yanım biraz daha ağır basıyor' diyerek bir anlamda da alanınızı belirlemiş oldunuz diyebilir miyiz? 
Bu konuda sizinle bir anımı paylaşmak isterim. 1977 senesinde Ankara'ya dershane eğitimi almaya gittim. O zamanlar defterlere şiir yazıp karalıyordum. Ankara'ya giderken onları da yanımda götürmüştüm. Ustanın, Attila İlhan'ın o zaman Ankara'da Bilgi Yayınevi'nde editörlük yaptığını öğrendim. Bir gün gidip Attila İlhan'ın kapısını çaldım. Kendisine yazdıklarımı gösterdim. İzmir'den de geldiğimi duyunca memnun oldu. 'Yazdıklarını bırak bir hafta sonra tekrar yanıma uğra' dedi. Attila İlhan o sözü söyleyince uçarak çıktım yanından ve bir hafta sonra tekrar yanına uğradım. Bana 'Halim kardeşim, anladım sende damar var. Ancak ben ne yapıyorum biliyor musun?' Bir tarafta şiir antolojileri bir tarafta da sözlüklerin olduğu masasını bana göstererek, 'Ben bir şiiri yazarken çalışarak yazıyorum. Bir dizeye bir imgeye takılıyorum. Onun yerine bir şey mi bulmam lazım diye hemen dersime çalışıyorum. Ben bir üniversite öğrencisinin bitirme tezini hazırlayacakmış gibi kapanır, şiire çalışırım' dedi. Sonra da bana 'Sadece Nazım Hikmet'i, Ahmet Arif'i okumuşsun. Galiba başka şair de okumamışsın. Bu çok eksik ve yanlış bir yol' diyerek tek bir pencereden bakmamamı ve birçok noktadan bakarak şiirimin perspektifini genişletmemi söyledi. Zaten zaman da Attila İlhan'ın bana haklı olduğunu gösterdi. Dünyada şiirimi besleyecek ne kadar çok renk varsa hiçbir ayrım yapmadan alabildiğim kadarını almaya çalıştım ve çalışmaya da devam ediyorum. O nedenle de şiir diyorum.
'İlk kitabım ve son kitabım arasındaki Halim Yazıcı arasında fark vardır'
*En son çıkan şiir kitabınız 'Beraber ve Solo Ölümler'de yaşadıklarınızdan çok etkilenmiş gibi bir durum söz konusu. 
Evet, öyle bir durum var. Aslında bu da normal. İnsanız sonuçta ve yaşadıklarımız bir şekilde yaptıklarımıza yansıyor. Aslına bakarsak yansımaması oldukça sorunlu olur. Son yıllarda yakınlarımı çok kaybettim. Sanırım farkında olmadan da bilinçaltında çok yer edindi. Biraz da hassasiyetimden dolayı bu ölümler beni biraz sarstı. Sonra genç ölümler çok olmaya başladı. Her yaş grubundan genç çocuklar dünyada ve Türkiye'de yaşamını yitirdi. Ölüm çok acı bir şeydir. Ben aslında bu kitabın adını Beraber ve Solo Aşklar olarak düşünüyordum. Fakat son yıllardaki acılar ve ölümleri ben farkında olmadan hep betimlemişim. Kitabı tekrar okuduktan sonra ölüm temasını çok fazla işlediğimden dolayı kitabın adını Beraber ve Solo Ölümler koymayı uygun buldum. Bu on beşinci kitabım oldu. Hangi dönemde ne yaşıyorsam genelde onu yazıyorum. O yüzden ilk kitabım ve son kitabım arasındaki Halim Yazıcı arasında yaşadıklarımdan dolayı mutlaka fark vardır. Ne yaşıyorsam onu yazıyorum. Son yıllarda basit ve sade yaşıyorum. 
Kimdir? 
İzmir İktisat Fakültesi'ni bitirdi. 1978 yılında Dönemeç dergisinin bir süre sahipliğini ve sorumlu yönetmenliğini yaptı. Küçücük, Körfez, Akrapol, Yamaç, Ünlem dergilerinin kurucuları arasında yer aldı. İlk şiir ve inceleme yazılarını Dönemeç, Türkiye Yazıları, Küçücük, Sanat Edebiyat 81 ve Kocatepe'de yayımladı. Denizli Belediyesi Kültür Müdürlüğü (10 yıl), İzmir Çiğli Belediyesi Kültür Müdürlüğü (5 yıl), İzmir Konak Belediyesi Kültür Müdürlüğü (5 yıl) görevlerinde bulundu. Temmuz 2009 - Ekim 2010 tarihleri arasında İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü, Kent Konseyi Şube Müdürlüğü, Bornova Belediye Başkanlığı Kültür-Sanat Danışmanlığı görevlerinde bulundu. Çalışma hayatını Konak Belediyesi'nde sürdürüyor. Yayın hayatına Nisan 2015'te başlayan Caz Kedisi şiir dergisinin genel yayın yönetmenidir. Birçok festival ve panelde konuşmacı olarak bulunmaya devam etmektedir. Pen Yazarlar Derneği, Edebiyatçılar Derneği, Ankara Caz Derneği Onur Üyesi ve Uluslararası Aktivist Sanatçılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi'dir.
Eserleri
O Güzel Narin Gelin, Cevahir Kalbiyle Dolunay, Aşk Cazdır, Beyaz Atların Yelesinde, Âşıkhava Sineması, Deliceler Aşkına, İpek Tin, Aşkhâlim - Seçme Şiirler, Küçük Taşlar İklimi, Körfez Vapurları, Küçük Bir Harf, Kuş Oyunları, Avluda Kuş Sesleri, Beyaz Caz Sokağı - Toplu Şiirler, Beraber ve Solo Ölümler