Kurban Bayramı tatilinin on güne uzatılması, birçok dostumuza tatil yapma fırsatı sağladı. Yine birçok dostumuzun rotası, benim de her fırsat bulduğumda ziyaret ettiğim Sakız Adası olacak. Sakız Adası ve Türkiye arasında turistik ve ticari iletişimin gelişmesi için büyük çaba göstermiş, 2013 yılında 51 yaşında vefat eden Andonis Palios sadece 4 yıl sonra bu iletişim ve etkileşimin bu kadar yoğunlaşarak artacağını öngörebilir miydi, bilemiyorum. Andonis, karşı kıyıları gören deniz kenarında bir evde doğup büyümüştü. Küçük Asya dağlarının ardından çıkan güneşin görüntüsüyle büyüleniyordu. Güneş gökyüzünde yükselip her yeri aydınlattığında gördükleri karşısında heyecan duyuyordu. Çeşme'ye yolculuk ediyor, Sakız Adası'nı diğer kıyıdan seyrediyordu. Güneş ışığıyla aydınlanmış Sakız Adası'nın dağlarını karşıdan görünce bir an kendinden geçiyordu. Nerede olduğunu bilmiyordu. Sakız'dan mı Türkiye'ye bakıyor, Türkiye'den mi Sakız'a bakıyordu, bilmiyordu. 'Aynıyız biz' diyordu. Böylece Türklerin Sakızlıları, Sakızlıların Türkleri daha iyi tanıması için çalışmayı kendine hedef edinmişti.

Andonis'in bu duygularını okuduğumda, 2 Ağustos 2015'te Haber Ekspres gazetesinde yazmış olduğum 'Karşı kıyıdan' isimli köşe yazısındaki duygularımla ne kadar çok yakınlık gösterdiğini hissettim. O yazımda, Şırnak'ta askerlik yaparken, Cudi Dağı'na bakıp, ardındaki çok uzaklardaki İzmir'in ışıklarını hayal ettiğimi, Sakız Adası'nda ise kadehimi kaldırdığımda karşımda Çeşme'nin ışıklarını görebildiğimi ifade ediyordum. Ne çok benziyorduk birbirimize. Bizi kimler, yabancı kılmıştı? Şimdi, kimler Kürtleri yabancılaştırmaya çalışıyor diye soruyordum. Aynı coğrafyayı paylaşan halklar olarak ne kadar çok birbirimize benziyoruz. Ne kadar çok iç içeyiz. Emperyalist ülkeler ve her iki ülkenin politikacıları yıllarca iki kıyının insanlarının yüreklerine nefretle düşmanlık tohumları ekmişlerdi. Bir o kadar yakınken, bu tohumlar bizleri bir o kadar uzak kılıyordu. Oysa aynı güneş bizi ısıtıyor, Ege Denizi'nin aynı suyuyla ıslanıyor ve aynı bulutlar bize yağmuru getiriyordu.

Sakız Adası'na giden birçok dostumuz nerede ne yenir, nerede denize girilir diye sorup duruyorlar. Sakız Adası'nda her yerde yemek yer, her yerde denize girer ve her yerde mutlu olabilirsiniz. Ama Sakız Adası'nda belki de en çok ayırt etmeniz gereken şey, orada sen, ben olmadığıdır. Orada sadece bizler olduğumuzdur. Bunu ayırt edebilmek, sadece kısa tatil ziyaretinizde değil, bir ömür kalbinizde ve benliğinizde güzel bir tat ve huzur hissi bırakır. Bu tadı, huzuru ve benzerlikleri ziyaret ettiğiniz başka yerlerde de keşfettiğinizde aldığınız tatlar, algılarınız artar. İnsanları, sadece insan oldukları için sever, acılarımızın ve mutluluklarımızın nasıl da birbirininin aynı olduğunu keşfedersiniz.

İnsanoğlunun her biri farklı birini seviyor, farklı birine aşık. İyi ki de öyle. Düşünsenize herkes tek kişiye aşık olsa, dünya ne kadar zor olurdu herkes için. Aslında farklı şeyleri, farklı yerleri sevmek zenginliklerimizi arttırır. Sen Kos Adası'nı, o Paris'i, bir diğeri Bodrum'u sever. Ama yeter ki hepimiz birilerini sevelim, bir şeyleri sevelim. O zaman, benzerliklerimiz, hoşgörümüz, sevgimiz artar. O zaman da bayramlar gerçek bayram olmaz mı?