Geçenlerde  okuduğum  John Brockman' ın “Senin Tehlikeli Fikrin Ne ?” adlı kitabında    "Hepimiz Sanalız" şeklinde bir başlığa rastlayıncaya kadar bu konu üzerinde düşünme fırsatı bulamamıştım. Belki de düşünmüştüm ama bu bilgi o esnada bir işe yaramadığı için sadece bir kenara not etmekle yetinmiştim  ancak şimdi bu başlığın  bir yazı konusu olabileceği düşündüğümde bu bilgi  işe yarar hale geldi. İş bununla kalmadı daha sonra Clifford Pickover adlı bir matematikçinin yazdığı makaleyi okuyunca işin çehresi biraz daha değişti ama benim işimin yani  her ikisinden oldukça farklı  olduğunu varsayarak şunu söylemeliyim, çünkü bu konu çerçevesinde okuyucuyu sıkmadan meseleyi anlaşılabilir bir halde sunmanın yanında  bazı mesajlar verebilme çabası kolay gözükmüyordu  ama  sonunda  kendimi tatmin etmek için verdiğim savaşı kazandığımda kendi adıma olduğu kadar bunu okuyucularımızla paylaşacak olmanın heyecanı da kaplıyor içimi. İşte bu da bir bakıma sanal bir heyecan olsa gerek, çünkü beynimizdeki 100 milyar nöronun sinapsis denilen yüzbinlerce bağlantılardan sadece biri ile kendimi bulunduğum ortamdan çıkarıp başka bir paralel boyuta geçebiliyorum  ve ben bunu önemli bulmaktan çok eğlenceli buluyorum.

Başlığımızda gelirsek benim bu soruya cevabım evet olacak. Facebook, Twitter ve İnstagram gibi belli başlı sosyal  ağların;özellikle, içine kapanık ve kendi halinde diyebileceğimiz insanların hangi yaş ve konumda olurlarsa olsunlar, bazen kendilerini ortaya koyarak bazen de bir ego savaşına girerek  duygusal bir ritimde herşeye meydan okuyan tavırları ile yorum yapabilmelerine olanak sağladığını düşünüyorum. Hiç kuşkusuz burası genellikle büyük bir yetenek olmayan ortalama pop şarkıcılarından, kendilerini tanıtmaya çalışan iddialı ve  amatör yeni yetme sanatçıların, orta yaşlarını geçmiş ama yaşamlarında aradığı mutluluğu ve huzuru bulamamış insanların sevgili  ve gelecek aradıkları bir  platform olarak görülebilirse de  bu insanlar icin her sabah lanet okuyarak kalkıp gittikleri işlerinden veya kendilerini hiç ilgilendirmeyen tüm toplumsal sorunlardan kaçıp geldikleri bir fantezi dünyası görünümünde.

Ne yapmaya çalışıyorlar acaba diye düşündüğünüzde bu fantezilerle dolu dünyaya yapılan yolculukta bir an için kendilerini iyi hissetmelerine neden olacak, daha önemlisi kurulan çeşitli grup ve organizasyonlarda yer alarak kimsenin ölüp gitse farkına varmayacak bu insanların  bir bakıma yeni kimlik kazandıkların ve böylece yeni bir mutluluk yörüngesinde her şeyden uzak ve gerçekten kendileri olabildikleri bir dünyada huzur bulduklarını da düşünebiliriz. Bunu bir çeşit terapi gibi ele alırsak bu açıdan kişilerin kendilerini değerlendirme ve anlama fırsatını da sunuyor diyebiliriz.

Burası bu insanların yaşamın anlamını ararken okudukları kişisel gelişim   kitaplarında kaybolmaktan veya kendilerini yaşam koçu ilan eden yeni çağ düşünürlerinin  veya sağlık gurularının onu yapın bunu yapmayın tarzı fetvalarından kaçıp her şeyin ve tüm güzel şeylerin aslında  yasaklanmış olan çılgınca şeylerde olduğunu keşfettikleri bir yerdir.

Halkın daha muhafazakar kesimlerinde ise din adamalarının vaizlerinden veya kutsal kıitaplarda yazılan her türlü fantastik öykülerden uzak ama bugünün eğlence dünyasının gerçekliğini yaşamak isteyen her yaşta insan için çok farklı fantastik kurgulamaları da barındıran bir dijital platform olarak görülebilir.
 Paylaşılan her tür yazınsal ve görsel şeylerin içeriğine baktığımzda neler görüyoruz ?Kimsenin dikkatini fazla çekmemesine rağmen biraz daha entelektüel kesimin sanatsal ve bilimsel içerikli  tüm verileri paylaşmakta ısrar ettikleri ,hayatın anlamına dair filozofların söyledikleri güzel sözlerin yanısıra ,kariklatürlerler,aşk şiirleri , vatansever nutuklarla herkesin ülkesini birbirinden daha çok sevdiğine yönelik milliyetçi söylemler  ve ortalama insanların birbirlerine karşı daha değerli gözükme çabalarına kanıt olabilecek her türlü resim veya doküman bu sanal dünyada paylaşılırken bir an için bu insanların bir belediye otobüsünde derli toplu oturan ya da suya sabuna dokunmadan hayatlarını sürdürmeye çalışan sıradan insanlar olduklarına inanmak çok zor.Bu insanların çoğu  günlük yaşamlarında pek de sevmedikleri kişilerle  maddi ve manevi çıkarlarla sürdürmek zorunda oldukları mutsuz evliliklerinde sade ve  silik bir ev kadını veya koca  rolündeyken burada  dolaylı yoldan da olsa ruhlarındaki çılgınlıkları sergilediklerine tanık olabilmek hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı gerçeği ile bir kez daha yüzleşmemizi sağlıyor.

Erkekler bir kadına ne söylenmesi  veya nasıl yaklaşılması gerektiğini burada öğreniyorlar, çünkü aldıkları reaksiyonları analiz ederek nasıl bir strateji gelistirebileceklerini öğreniyorlar ,tabi ikinci bir şansı bulabilirlerse ancak öyle yada böyle bu insanların kabahatı değil bu durum çünkü okullarda eğtimden çok öğretim olduğu için en işe yaramaz bilgileri  sürpriz bir şekilde ansızın söylemelerine şaşırsanız bile  nezaket dediğimiz inceliği öğrenemiyorlar, çünkü bu eğitim önce ailede başlar ve okullarda devam eder ama  böyle bir ortamı oluşturmak için okullarda önce sanat,müzik ve felsefe öğrenimine ağırlık vermek gerekiyor. Ancak tüm bunlara rağmen  bu insanların birbirlerini dolaylı veya dolaysız olarak uyarmaları ile birbirlerini eğitme çabaları içinde olmalarını takdir etmek gerek.

Bir yerde okumuştum “Hiç kimse ne vesikalık fotoğrafındaki  kadar kötü ne de başka bir  fotoğraftaki kadar güzeldir” Bu ifade sadece sanal dünyada doğrulanır, çünkü burada kullanılan resimlerin hemen tamamı kişiyi sadece o resimde olduğundan daha iyi gösteren resimlerdir ama o resimlerde kişiler asimetrik anlamda ne kadar uyumlu bir yüz ve vucuda sahipmiş gibi gözükseler de aramızdaki ilk anlaşmanın güzellikle başladığını kabul etmeliyiz.

Paylaşılan herşey ve orada dijital olarak gözüken basit bir beğeninin bile bu insanları mutlu etmeye yettiği bir sanal dünyada mutlu olmak bu kadar da  kolay aslında diye düşünmeden edemiyorsunuz ama adına ne derseniz deyin   yapılacak tüm beğeniler derin bir yalnızlığı ve melankoliyi bir gecenin tüm çirkinlikleri örttüğü  büyülü bir örtü gibi kaplıyor ve böylelikle hayata tutunabilmek adına onları bir sonraki güne hazırlıyor.Onlara savaşma gücü veren bu küçük sevimli anlar aynı zamanda bir sorumluluk bilinci de yaratıyor ve bu insanlar daha anlayıslı, daha nazik ve daha akılcı  yorumlarda bulunmak gereğini duyuyorlar.

Bu esnada beynimizde farklı şeyler olduğu açık. Örneğin kendinizi daha popüler hissedebileceğiniz bu sanal dünyada beyin nasıl çalışıyor? Clifford Pickover sahte anıların geçici bir süre gerçek anılarınızı bastıracak şekilde beyinlerimize yerleştirebileceğimizi yazıyor ve şimdiden DMT (dimetiltriptamin) ki bu beynimizde uyku sırasında salgılanan bir çeşit  halüsinojen yani olmayan şeyleri algılamamıza yarayan madde-kullanarak ihtişamlı saraylar ve tuhaf yaratıklarla dolu ayrıntılı sanal dünyalar yaratması için beynimizi kandırabileceğimiz kanıtlanmış bile. Şöyle devam ediyor : “DMT alan insanların beyni çoğunlukla değerli taşlarla süslü kent ve tapınaklar,melek benzeri yaratıklar, kedi gibi şekiller, yılanlar ve parlak metallerin görüntüleri ve deneyimleri ile dolu bir hazine sandığına girmiş gibi görünüyor.”

Bu tıpkı aşık olan insanın beyninde salgılanan seratonin,dopamin hormonlarının artışına paralel bir şekilde asıl aşkı yaratan oksitosin hormonundan kaynaklanıyor.Bu durumda beynimizdeki hormon dengesi ile oynayarak farklı sanal dünyalar yaratmak mümkün gözüküyor.Hatta konu dişilik olsa da söz etmemiz gereken bazı anti depresanların bu hormon dengesini bozarak sizin aşık olmanızı veya nefret etmenizi sağlayarak her türlü duygudan yoksun kalabileceğinizi iddia ediyor bilim insanları.
Sonuç olarak kimbilir belki de o sanal dünyalar sizin olmanız gereken ama olamadığınız ve belki gerçekten ait olduğunuz ama her nedense yanlış yerlerde olduğunuz bir dünyadan sizi bir an için koparıp yelkeni fırtınada parçalanmış bir teknede küreklere asılarak bile olsa yolunuzu bulmaya çalışırken size  yardımcı olan bir fenerin ışığı gibi sizi olmanız gereken harikalar dünyasına yönlendiren bir masallar diyarıdır.Öyle ise   ne fark eder, önemli olan mutlu olmak değil mi ? Bu yüzden sadece kürekleri bile kalsa hedefine varan herkes aslında mutludur bir bakıma.