İzmir Korosu kurmayı en büyük hayali olarak tanımlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu Şefi Yolcu Bilginç, 'Sadece müzik değil sanat da evrenseldir. Sanat; kapsayıcıdır, dışlayıcı değil. Sanata hangi gözle bakarsanız öyle üretim yaparsınız. Ancak şimdi sanat para için yapılır oldu' diye konuştu.

Elinde bağlaması ve güzel sesinin yanı sıra hoş muhabbetiyle bizi bağlama dersleri verdiği ofisinde güler yüzüyle karşılayan Yolcu Bilginç'le, Türk Halk Müziği'nin sorunlarını, geliştiril(e)meyen devlet politikalarını, yerel yönetimlerin bu konudaki tutumunu ve kültür sanat alanında yapılması gerekenleri konuştuk.
Cumhuriyet'in kuruluşuyla ilk halk ve sanat müziği veren okulun açılışı arasında 56 yıl olduğunu belirten İzmir Büyükşehir Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu Şefi Yolcu Bilginç, 'İlk konservatuar 1976 yılında Süleyman Demirel tarafından açılıyor. Atatürk zamanında vals da yapıyor, zeybek de oynuyor. Aslında orada mesajını veriyor. Bu mesajı biz 50 sene geçtikten sonra alıyoruz. Sanat, bilim, spor cebindeki parayla alabileceğin bir şey değildir. Çok büyük emek, yetenek ve hırs ister. Bilimde daha ileri toplum istiyorsak; dindar nesil yetiştirmek için açılan kurslar kadar, pozitif bilimlerin de desteklenmesi gerekiyor. Karacaoğlan'ı, Âşık Veysel'i, Pir Sultan'ı tanıyan nesil her şeye başka bakar. Çocuklara bunları tanıtacak mıyız ya da televizyonda her şeyi izlemelerine izin mi vereceğiz?' diye soruyor.


*Türk Halk Müziği'nin hem alaylısı hem de eğitimlisisiniz. Sanata olan ilginiz ne zaman başladı? Bu süreçte geldiğiniz kültürün etkileri oldu mu?

Aslında bu süreç annemizin, babamızın türkü dinlediğindeki yüz hareketlerinden başlayarak, sonraki süreçlerde de devam etti. Benim çocukluğumda televizyon çok yaygınlaşmamıştı. Hatta bizim orada hiç yoktu. İlk televizyonu köyümüzdeki ebe hanımın evinde görmüştüm zaten tüm köylü sırayla oturmaya gidiyorduk. Radyo kültürüyle büyümüş olmanın avantajı çok fazla oldu. Tütün tarlalarında radyoda dinlediğimiz türkülerle bu işe merak sardık. İlkokulda mandolin kursu, sonrasında bağlama çalanlardan heveslenerek iyice artan merakımla konservatuara gittim. Tabi kültürümün de çok etkisi var. Biz de bağlama önemlidir. Sanırım en önemli nedeni, güzel sese olan merakımdı. Ben güzel sesi hâlâ çok severim. Ne sesi olduğu önemli değil. Güzel olması yani bana hitap etmesini çok seviyorum. Zaten sevmesem sanırım bu işe devam edemezdim.




Halk müziğinde derleme sorunumuz var

*Türk Halk Müziği ya da folklorunda Türkiye'de verilen eğitim sizce yeterli mi? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Halk Müziği sadece eğlence için çalınıp, söylenen bir müzik türü değildir. Sürekli eğitim şart diyoruz ya aslında eğitimci yani iyi eğitimci şart. Ülkemizde her alanda doğru insanların eğitimci olması gerekiyor. Ama alanda hala ciddi sorunlarımız var. Türk Halk Müziği, konservatuarlarda artık türkü barlar için çalgıcı yetiştiriyor. Halk müziğinde derleme sorunumuz var. Eskiden köy köy gezilerek bunlar tespit ediliyordu ama şimdi bırakıldı. Halk müziğinde beste adı altında arabesk yapılıyor. İnanın Ferdi Tayfur'u dinlediğimde daha çok keyif alıyorum çünkü müziğinde kalite var. Halk müziğinin ozanı belli değildir. Bu kadar sanatsal kaliteden yoksunlaşarak sokak ağzına düşmesini anlayamıyorum. Bağlama bildiğimiz bağlama, melodi hadi tamam diyoruz ama çalıp söylediğinin anlamını bilmeyen, Pir Sultan Abdal'ın türküsünün ne anlattığını, Aşık Veysel'i kavramamış bir çok gencimiz halk müziği yaptığını sanıyor. 'Sanat, sanat içindir ve sanat toplum içindir' anlayışlarını çöpe attılar ve 'sanat, para içindir' oldu. Hoş değil ama bir taraftan da müzik liseleri ve konservatuarlara da güveniyorum. Yaşadıklarımızın geçiş dönemi olduğunu düşünüyorum ve gelecekten daha umutluyum. Eskiden gençler dedelerini ya da çevresindekileri örnek alıyordu ama şimdi çağımızda bir sürü örnek alabileceği kişi buluyor. Devir değiştiği için artık kimsenin dış görünüşüne bakarak yorum yapmıyorum. Öyle gençler geliyor ki halk müziğinin geleceği için umut vadediyor.

Koro'ya 40 yaşından büyükleri almıyorum


*İzmir Büyükşehir Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu'nun kuruluş sürecini ve koronun gelecek planları hakkında bilgi verir misiniz?

Burada dershaneyle uğraşıyordum. Ders vermem için belediyeden de gelenler oluyordu. Sonra İzmir Büyükşehir de olup olmadığını araştırdım ve olmadığı bilgisine ulaştım. İzmir'in tarihinde de böyle bir şey olmadığını öğrendim. Bir dilekçe yazarak Kültür Sanat Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Hülya Nalbantoğlu'na gittim. Durumu anlattım ve dilekçeyi kendisine vererek, böyle bir koro kurmak istediğimi belirttim. 1,5 yıl sonra beni aradılar ve Türk Halk Müziği Korosu kurmak istediklerini söylediler. Sonrasında özgeçmişi istediler ve beni araştırmışlar ve 8 yıl önce koro kuruldu ve devam ediyor. Ama özellikle son 3 yıldır İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin konservatuar kurması için çabalıyorum. Aliağa ve Karşıyaka belediyelerinin var. Küçük-büyük, eksik-fazla olması önemli değildir. Bunun başlaması gerekir. Aziz Başkan'dan bu konu için randevu istedim önümüzdeki dönemlerde görüşebilirsem, bu isteğimi kendisine ileteceğim. İzmir Büyükşehir Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu'na 40 yaşından büyük kimseyi almıyorum. Çünkü gençlere daha çok yer vermeye çalışıyorum. Halk müziğinin geleceği gençlerin elinde olduğu için önem veriyorum ve onları özendirmeye çalışıyorum.


Devletin kültür-sanat politikası yok


*Türk Halk Müziği'nin en önemli sorunları nelerdir? Sizce sanatın gelişmemesinde yetkililerin sorumluluğu var mı? Bunların çözüme kavuşturulması ve toplumun ilgisinin ve katılımının arttırılması için neler yapılabilir?

Halk müziğinin devlet politikası olarak desteklenmesi gerekiyor. Bizim ilkokul 4'üncü sınıftan itibaren mutlaka farklı enstürmanların seçmeli ders olması lazım. Aslında bizim ana sazımız bağlama değildir. Doğuda ya da batıda nereye giderseniz gidin taşıyıcı saz zurnadır. Bizim müzikal kültürümüzün temeli davul-zurnadır. Zurnanın çaldığı bütün melodileri diğer enstrümanlarla iyi taklit edebilmemiz gerekiyor. Bana kalsa ilkokul diplomasını almadan öğrencilerden Aşık Veysel'den, Pir Sultan Abdal'dan, Yunus Emre'den ve Karacaoğlan'dan 3'er tane şiiri ya da türküyü ezbere okumalarını isterim. Çocukların kendi yöresinden ye farklı yörelerin halk oyunlarını oynayabilmesi gerekir. Diploma her şey demek değildir. Cebimizdeki kimlik kâğıdının dışında bir de kültürel kimliğimiz var. Bunu da taşımamız ve bunun da kontrolünün yapılması gerekir. Devletin kültür-sanat politikası yok. Bu ülke her sene her enstrüman dalında 15-20 tane virtüöz çıkarmalıdır. Dünyanın her yerinde sanat eğitimi alan sanatçılarımız olması gerekiyor. Bu sadece çalgı-çengi olayı değildir. Bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor. Yetkililer kültür-sanata yeteri kadar ilgi bile göstermiyor. Örneğin; Başkan Aziz Kocaoğlu döneminde 48 konser gerçekleştirdik ancak sayın Kocaoğlu daha bir kere gelmedi.

*Bir sanatçı olarak siyasete atılma nedenleriniz nelerdir? Bize bu süreç hakkında bilgi verir misiniz?

Üniversite bittikten sonra yüksek lisansımı sosyal bilimlerde halk bilimi araştırmacılığı üzerine yaptım. Eğitimim ve mesleğimle ilgili bir şeyler yapmak istedim ve en güzeli de kendi kapımızın önünü süpürelim anlayışından hareketle Tahtacılar Alevilerini örgütlemek ve folklar araştırmacılığı yapmaya başladım. Derneği kurduk ve İzmir'de 26 köy, Çanakkale'de 29 köy çıktı. Bunların her birini tek tek gezdik. Tahtacıların Türkiye'ye gelişinin tarihsel sürecini, inanç biçimleri, kültürel özellikleri gibi bütün özellikleri konusunda tarama yaptık ve bunları ortaya çıkardık. Bu insanlarla tek tek görüşmek için köylerin hepsini gezdim. Dernek başkanı olarak gittiğimiz her yerde sorunları görünce ve bu konuyla ilgili siyasilerden cevap alamayınca, siyasete atılma kararı aldım. Ön seçimden girebilmek için ekonomik bütçemiz yoktu ve CHP örgütünün içinden değildim. Telif hakları konusunda sorunları bilen biri olduğum için Edip Akbayram, Onur Akın gibi sanatçılardan destek gördüm. Türkiye'deki bütün Tahtacılar'da destekleyince bu 3'lü saç ayağıyla başvurumuzu yaptık. Başvurumuz olumlu karşılandı hatta 2'inci bölge 5'inci sıra için adımız geçiyordu ama nasip olmadı. 1 Kasım'da ise 7 Haziran'daki listelerin yüzde 90'ının geçerli olacağı söylenince tekrar başvurmadım. Siyaseti aktif olarak sürdüreceğim. Siyasete girmeyi bir şeyleri değiştirmek için istiyorum.


Sürekli bir kavga ortamında yaşıyoruz

*Bizde sanat alanında yeterli destek verilmiyor. Hiçbir siyasi partinin kültür-sanat mekânları inşa edeceğiz diye seçmene hitap ettiğini görmedim. Bu süreç bu şekilde devam ederek, yerleşmiyor mu? Bunları değiştirmek için siyasetten başlayarak neler yapılabilir?

Bizim siyasetimizde sürekli şiddet var. Herkes birbirine bağırıyor, çağırıyor. İşte bunlar hep sorun teşkil ediyor. Bunları bitirebilmek için daha fazla sanatla ilgilenilmesi gerekiyor. Bu çocuklarımıza da sirayet ediyor. Sürekli bir kavga ortamında yaşıyoruz. Bunu bitirmek ve birbirimizi dinlememiz gerekiyor. Siyasete sanatla ilgilenen daha çok insan girmesi gerekiyor. Herkes müteahhit, gazeteci, ekonomist ya da eski bürokrat olmak zorunda mı? Aslında değil. Her kesimden eşit oranda temsilci olması gerekir. Bizi yönetenlerin içinde sanatçı ya da sanatla ilgilenen birini söyleyebiliyor musunuz? Bunları aşmamız gerekir. Aslında sadece müzik evrensel değildir. Sanat da evrenseldir. Zaten müziğe Yunan mitolojisinde meleklerin sanatı denir. İnsanüstü bir şeydir. Sanat; kapsayıcıdır, dışlayıcı değil. Sanata hangi gözle bakarsanız öyle üretirsiniz. Burada öyle türküler söylersiniz ki, insanlar dışarıya çıkıp insan öldürmek isteyebilir. Bunun karşısında da öyle türküler söylersiniz ki, insanlar her gördüğünü kucaklamak isterler. Sanat, bıçak gibidir. Ne yapmak istersen, ona karşılık verir.

*Siyasete de ucundan giren biri olarak sizce siyasi partilerin kültür-sanat alanında projeleri yeterli seviyede midir? Ya da projeleri daha da geliştirmeleri için neler yapmaları gerekir?

Hiçbirinin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Örneğin, CHP'nin kültür-sanat kitapçığı altında 4 tane kitabı var. Hepsini bir gecede okudum ve notlarımı alarak, kenara koydum. CHP sanatçılarla buluşma yaptığında Sayın Kılıçdaroğlu'na bu kitapçıkların içinde maalesef türkü, halk oyunu, zeybek, halay ya da şarkı ile ilgili başlık, paragraf, cümle ve sözcük bulamadığımı söyledim. CHP'ye oy veren kitlenin yüzde kaçının opera, bale, resim ya da heykel yaptığını sordum. Bu kadar yoğun bilinen sanat dalının nasıl yok sayıldığını sordum. CHP'li olmaktan utandığımı söyledim. Cevap olarak kitapçıkların yenileneceği söylendi ama hala daha yenilenme olmadı. Diğer partilerde de bu yok. Mecliste bunun dillendirilmesi gerekiyor. Aşık Veysel'in ölüm yıldönümünde 4 siyasi parti liderinin birlikte 'Uzun İnce Bir Yoldayım'ı söylemesi gerektiğini düşünüyorum. Belediyelerin kaldırım taşına verdikleri değer bu ülkenin sanatçılarına verilmiyor. Devlet kaldırım taşından yüzde 18 vergi alıyor ama sanatçıdan yüzde 18'in üzerine stopaj diye yüzde 22 vergi alıyor. Düşünüldüğünde aslında sanatın cezalandırıldığını görüyoruz. n Ali Budak
 
Konak Meydanı'nda konser vermek istiyorum

Bundan sonraki süreçte de öğrenci yetiştirmeye devam edecek misiniz? Bir de gelecek planlarınız hakkında bilgi verir misiniz?

Müzikte özellikle küçük yaştaki çocukları yetiştirmek istiyorum. Gençlere de dersler vermeyi sürdüreceğim ama asıl amacım küçüklerin arada sivrilmesini sağlamak. Çok fazla bestem birikti ve bunlara albüm çıkarmak istiyorum. Tahtacılar Derneği'ndeki gençlerin içinden sesi güzel olan ve bir enstrüman çalabilenleri biraraya getirerek karma bir albüm yapmak istiyorum. Müzik çok zaman ister. Gün içinde sürekli çalışman gerekir. Artık siyasetin genelinde ya da yerelinde fark etmeksizin Türk Halk Müziği'nin gelişmesi için çalışacağım. İzmir'i çok sevdiğim için İstanbul'dan kaçıp geldim. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin bütün ilçelerde ve köylerde kültür-sanat çalışmalarına destek ve eğitim vermesini sağlamak için çalışacağım. En iyi seslerden oluşan bir koroyla, İzmir Konak Meydanı'nda konser vermek istiyorum. Hala Rus Kızıl Ordu Korosu konuşuluyor. Bunun yerine İzmir korosunu yetiştirmek ve dünyaca bunun konuşulmasını sağlamak istiyorum. Bunun için çalışmalarımı sürdüreceğim. İzmir'de dünya kadar yetenek var ve bunların ortaya çıkmasını sağlamalıyız. O nedenle aktif siyasetle uğraşmayı sürdüreceğim. Ulusalda ve yerelde kültür-sanatla ilgili kafaların değişmesi ve geliştirilmesi için bununla yakından ilgili insanların siyasette olması için mücadele edeceğim.


Özgeçmiş

1966'da Urla Bademler Köyü'nde doğdum. 1987 İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı mezunuyum. 1990 yılında da İTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzik Bölümü'nde yüksek lisansımı tamamladım. 1987-1990 yılları arasında sanatçı Arif Sağ'ın Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı özel dershanesinde bağlama, Türk Halk Müziği repertuarı ve solfej derslerinde öğretmenlik görevi yaptım. Bağlama, Türk Halk Müziği repertuarı ve solfej derslerinde uzman, stajyerliği kalkmış resmi öğretmenlik hakkına sahibim. 1992-1995 yıllarında sanatçı Ahmet Kaya ile konserler ve albüm çalışmalarında bağlama icracısı olarak çalıştım. 1988-2004 yılları arası sanatçı Suavi ile konserler ve albüm çalışmalarında birlikte çalıştım. 1998 yılından beri hala sanatçı Edip Akbayram ile birlikte konser çalışmalarımı sürdürmekteyim. Profesyonel sahne tecrübesine sahibim. THM konusunda eğitmenlik vasfına sahip olduğumdan dolayı 2000 yılından itibaren Konak'ta çalıştırdığım Müzik Eğitim Merkezi'nde, Türk Halk Müziği'ne yeni neferler kazandırma çabasını devam ettiriyorum. İzmir Defterdarlığı Korosu'nu ve Bolçova Halk Eğitim Merkezi Türk Halk Müziği Korosu'nu çalıştırdım ve bu koro ile geçen yıl Türkiye çapında yapılan yarışmada Türkiye 2'incisi olduk. 2007 Mart ayından itibaren de İzmir Büyükşehir Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu çalıştırıcılığı ve şefliği görevimi sürdürmekteyim. Bunun yanı sıra İzmir İli ve ilçelerinde birçok dernek ve kuruluşlarda eğitmenlik ve çalıştırıcılık yaptım.