İnsanoğlu tarih boyunca savaştı. Kimsenin ona vermediği zararı kendine verdi. Öldü, öldürdü, eziyet etti. Modern, çağdaş dünyaya ulaştığımızı söylediğimiz bugünlerde bile her gün onlarca insan, başka insanlarca öldürülüyor. Oysa ölmek veya öldürmek, büyük bir törenin veya dramatik bir oyunun bir sahnesi durumunda somutlaştığında kolay görünür. Gözünü kırpmadan ölümün karşısına çıkabilmek için şu veya bu şekilde bir inandırma gereklidir. Gerçek nefsimiz için, ne bu dünyada ne de öbür dünyada uğrunda ölmeye değecek hiçbir şey yoktur. Ne zaman ki biz kendimizi sahnede rol yapan bir aktör gibi görürsek ancak o zaman ölüm, korkunçluğunu kaybeder ve bir inandırma hareketi olur. Başarılı bir liderin en önemli özelliklerinden birisi, taraftarlarında muhteşem bir görev yaptıkları hayalini yaratmakla ölmenin ve öldürmenin acı gerçeğini maskelemektir.

Hitler, 80 milyon Alman'a üniformalar giydirerek, onlara muhteşem ve kanlı bir opera oynatmıştır. Kahramanlık rolleri, büyük bir seyirci topluluğu önünde, yangınlarla aydınlatılmış bir sahnede, toplar ve bomba sesleriyle oluşan bir müzik eşliğinde oynamışlardır. Savaş meydanı ve savaş sahnelerinden hep söz edilir. Komutanlar savaş düzenine geçtikleri zaman, kendi askerlerine bütün dünyanın gözlerinin onların üstünde olduğunu, atalarının onlara baktığını ve gelecek nesillerin onları her fırsatta anacağını devamlı olarak hatırlatırlar. Etrafta bize bakan seyirciler bulunduğu açıkça belli değilse, şöhret için çaba sarf etmeyiz. Kahramanca işler yapmak yoluyla başkalarının gözünde yaratmak istediğimiz 'ölümsüz hayali benliğimiz' uğruna, geçici gerçek benliğimizi feda etmeye hazırızdır.

Kitle hareketlerinin uygulanmasında inandırma etkeni, belki de diğer etkenlerden daha uzun süreli bir rol oynar. Resmi geçitlerde ve törenlerde etkileyici hava nüfus eder. Gerek seyredenlerde, gerekse törene katılanlarda bir neşe, bir içine sığamama duygusu belirir. Bu törenlerde, kendi hayatlarında yetersiz kalmış kişilerin daha fazla duygulanması olasıdır. Yetersiz benliklerinden kaçmak veya bu benliklerini kamufle etmek isteği, yetersiz kişilerde bir rol yapma isteği oluşturur.

İnsanoğlu sanki doğuştan itibaren bir tiyatro sahnesinde. Bu sahnede hayatları, ömürleri, medeniyetleri, sevgiyi ve aşkı yok edebiliyor. Keşke bu sahnede sevgiye, dayanışmaya, güzelliklere daha çok prim verilse. Hepimiz daha mutlu bir dünyada nefes almaz mıydık?