Belki 100 paralı gerçek okuyucusu bile olmayan, ama yandaş olduğu için adı belli sözde gazetelerle birlikte sürekli duyurulmaya çalışılan, daha doğrusu okunmayan haberlerini duyurma görevini üstlenenlerin sayıları iyice arttı. Bunlar da artık iyice zıvanadan çıktı...
Bir güncel örnek vereyim:
Zararları; belli bankalar, büyük şirketler tarafından verilen büyük ve pahalı ilanlarla kapatılan bu gazetelerden birinin sözde yazarı 'evlilik yaşının, dinen baliğ olma yaş aralığına indirilmesini talep eden, aksi takdirde tecavüzcülerin mağdur olduğunu iddia eden, insanlık dışı, laik Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na tümüyle aykırı yazısını bir akıl tutulması olarak nitelendirenlere' katılıyorum.
Bir katıldığım nokta da şu:
'Söz konusu kişi, asla saygın mesleğimizin bir temsilcisi olamaz!' cümlesi. Zaten son zamanlarda 'platform' adı altında, üç beş kişi birleşip, medyayı kullanıyor...
Bunların kendilerine güvenleri yok, şöyle ki, yasalar dernek kurmaya açık, 'tip' dediğimiz  'dernek tüzükleri' bile hazır...
Sayıları mantar gibi çoğalan, sadece menfaat üzerine kurulan ve yasal olarak hiçbir değeri bulunmayan bu sözde platform üyelerinin, 'Türk medyasına yönelik son günlerde giderek artan tehdit, soruşturma, hedef gösterme ve çağdaş-laik Türkiye Cumhuriyeti ile asla bağdaşmayan söylemler' ile ilgili nedense hiçbir düşünceleri yok...
Ya şuna ne demeli?
Siirt Müftüsü Ahmet Altıok, bir muhalif medya kuruluşunu hedef göstererek 'katliam tehdidinde' bulunuyor. Bu nasıl olur?
Herhalde önümüzdeki günlerde resmi açıklama ile durum hakkında bilgimiz olur. Güvencemiz bazı savcılarımız gerekeni yaparlar...

Nerede harcanacak?

Yeni yılla birlikte tanesi 25 kuruştan verilmeye başlanan poşet satışları ile ilgili tepkileri biliyoruz...
Hemen herkes bu konuda bir şeyler söylüyor ama yetkililerden henüz doyurucu bir açıklama gelmedi. CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, 'Her sözleri gibi çevrecilikleri de yalan: vatandaşa poşet 25 kuruş, yandaşa orman bedava!' diyor...
Gülizar Biçer Karaca açıklamasını şöyle sürdürüyor: 'Meclis'te ormanlara ve milli parklara enerji projeleri yapma ve şirketlere 2022'ye kadar gönlünce kirletebilirsin izni veren iktidar, bir yandan da çöp ithalatı yaparak ülkemizi yabancı ülkelerin çöplüğüne dönüştürüyor ama poşet için vatandaştan para alarak çevrecilik oynuyor.'
'Ülkemizin tüm akarsuları, meraları, ormanları ve tarım alanlarıyla birlikte insanımızın temiz hava hakkı tehdit altında...'
Bunu biliyoruz;
Ama;
Torba yasa teklifinin 44. maddesiyle çevre mevzuatına uygun atık yönetimi yapmayan tesislere açıkça '2022 yılına kadar istediğiniz gibi kirletebilirsiniz' denildiğini çoğumuz bilmiyoruz...
Maaşının yüzde 20'sini vergi olarak veren asgari ücretli, çevreyi korumak içim poşete de 25 kuruş ödeyecek ama iktidara yandaş şirketler devlet ihalelerinden kazandıkları milyarlarca lira yetmiyor gibi ormanları da bedava kullanacak. Vatandaştan toplanan 25 kuruşlar da genel bütçeye gelir kaydedilecek.
Bunu da kaç kişi biliyor?
İsterseniz çevrenizdekilere sorun bakalım, nasıl yanıt verecekler?
'Paralı poşet ile çevrecilik bahane mi?'
Bunu bilmiyorum ama 'Hazineye milyonlarca lira gelir şahane!' diyebilirim...
Gerçek görüşüm şu: 'Naylon ya da plastik, ne deniyorsa denilsin ama bunlarla yapılan poşet üretimi yasaklansın...'

DİP EKSPRES

Çevremiz için kullanılsın

Ergin Demiroğlu, mektubunda şöyle diyor: 'Ücretli poşet uygulamasını destekliyoruz.
Doğada, denizde, şehirde karşılaştığımız pet şişe, plastik poşet ve ambalaj atıklarının çevreye verdiği hasar gün geçtikçe telafi edilemez boyutlara ulaşıyor. Fakat kuruluşların poşetten zengin olmasını istemiyoruz. Poşet gelirlerinin çevre konulu dernek ve vakıflara aktarılmasını veya firmaların kendi bünyelerinde elde edilen gelirle 'Çevre Projeleri' gerçekleştirmesini istiyoruz.
Kimse poşetten zengin olmasın. Amaç hedefine daha doğru ulaşsın...'