Seçim bitti, yine AKP hem cumhurbaşkanlığını kazandı hem de müttefiki MHP ile Meclis çoğunluğunu kazandı. Bu seçimle birlikte 2017 yılında yapılan anayasa değişikliği bütün hükümleriyle yürürlüğe girdi.

Seçim sonuçlarına ilişkin daha fazla hayıflanmaya, yılgınlığa yer yok. Evet yeni bir dönem başlıyor, yeni dönemde bilinen yol ve yöntemlerle demokrasi ve yaşam alanlarını koruma mücadelesi daha zor olacak, onun için yeni yol ve yöntemler geliştirmek gerekecek.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olduğu söylenen, dünyada demokrasi iddiasında olan hiçbir yerde eşi benzeri olmayan yeni sistem uygulanmaya başlanacak.

Bu sistemin neler getirip, neler götüreceğini 16 Nisan 2017 referandumundan önce defalarca bu köşede yazmıştım. Yeni sistemde cumhurbaşkanının belli başlı yetkilerini hatırlayalım:

  •  Bakanlıkları kapatabilecek, yeni bakanlıklar kurabilecek, dilediğini cumhurbaşkanı yardımcısı, dilediğini bakan ve dilediğini üst düzey yönetici olarak atayacak,
  •  Olağan hallerde, çevre hakkı, sendikal haklar, grev hakkı, mülkiyet hakkı, kıyıların, tarih ve kültürel varlıkların korunması, sosyal güvenlik hakları gibi sosyal ve ekonomik haklar da dahil olmak üzere yürütmeye ilişkin konularda kararname çıkartabilecek,
  •  Altı aya kadar OHAL ilan edilmesine karar verebilecek, bu süre içinde temel insan hakları ve siyasi haklar dahil olmak üzere her konuda Kanun Hükmünde Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkartılabilecek, bunlar hakkında Anayasa Mahkemesi'ne dahi başvurulamayacak.
  •  Dilediği konuda yönetmelikler çıkartabilecek.
  •  Milli güvenlik politikalarını belirleyecek, bu politikaların uygulanması için gerekli tedbirlerin almasına ve silahlı kuvvetlerin kullanmasına karar verebilecek.
  •  Cumhurbaşkanının yaptığı işlem ve eylemler için Meclis'te soru dahi sorulamayacak.
  •  Bütçe kanunu teklifi ile merkezi yönetim kesin hesap kanunu teklifini verecek.
  •  Mesleğe kabul, meslekten çıkarma dahil olmak üzere hakimler ve savcılar için her türlü kararı almaya yetkili olan Hakimler ve Savcılar Kurulu, Cumhurbaşkanı tarafından atanmış Adalet Bakanı'nın başkanlığında, yine Cumhurbaşkanı tarafından atanan Adalet Bakanlığı Müsteşarı ile Cumhurbaşkanı tarafından doğrudan seçilen 4 üye ile Meclis çoğunluğu tarafından seçilen 7 üye olmak üzere 13 üyeden oluşuyor.

Sözün kısası; ülke yönetiminin Meclis'in etkisinin ortadan kaldırıldığı, yürütme yetkisini tek başına kullanan, yasama ve yargıyı etkileme gücü olan tek kişiye Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan'a bırakıldığı bir döneme girdik.

Denetimsiz yeni dönemde; AKP'ye ve Recep Tayyip Erdoğan'a oy verenler de dahil, hiç birimizin hakkı güvencede olmayacak. O nedenle bu ülkenin yurttaşları olarak, seçme seçilmenin dışında daha başka mücadele yolları bulmak zorundayız. Aslında demokrasi ve yaşamı koruma alanında epeyce biriktirdiğimiz şiddetsiz meşru direnme ve mücadele deneyimimiz var. Bunları artırmalı ve zenginleştirmeliyiz. Kaldı ki ille de seçme ve seçilme diyenler için 9 ay sonra yerel seçimler var, haydi o zaman yerel seçimler için kolları sıvayalım.

Demokrasi ve yaşamın korunması mücadelesini, yaşam biçimi haline getirenlere selam olsun.

Bugün 2 Temmuz; Sivas yangınının 25. yıl dönümü; 2 Temmuz 1993'te Sivas'ta Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri'ne katılmak için Sivas'a gelenlerin konakladığı Madımak Oteli'nin ateşe verilmesi sonucu 33 aydın, 2 otel görevlisi diri diri yakılarak öldürüldü. İnsanlığa karşı suç olduğu tartışmasız olan Sivas Katliamı suçu cezasız kaldı. 'Sivas yangın'ı sönmedi, halen devam ediyor, adalet sağlanıncaya dek sönmeyecek. Hayatını kaybedenlerin anısı önünde saygı ile eğiliyorum, katliamı önlemeyenleri kınıyorum, katliam faillerini lanetliyorum.