Türkiye genel seçimlere giderken ilginç bir siyaset mühendisliği çalışması ile karşı karşıyayız. MHP, bir milletvekilinin ağzından Fethullah Gülen ile aynı çizgide açıklamalar yapıyor. YCHP, CHP'nin antitezi olmak yolunda ilerliyor. Bu ortamda medyada HDP ön plana çıkarılıyor. Bu siyasi hareket sütten çıkmış ak kaşıkmışçasına yüceltiliyor. Ülkede demokrasinin geleceği, sanki HDP'nin meclise girmesine bağlıymış gibi sunuluyor.
Oysa HDP daha bugünden AKP'nin görünmez koalisyon ortağıdır. AKP'nin yanında HDP'nin güçlenmesinin, PKK çizgisini Ankara'da daha görünür kılmanın ötesinde hangi sonucu olabilir? Kimse bana HDP'nin sol bir vizyonu olduğu masalından söz etmesin. HDP'nin muhafazakar Kürt seçmeni yanına çekmek için muhafazakarlaşan, solculuğu ise farklı etnik kökenden kişilerle aynı platformları paylaşmadan ibaret gören sığ bir anlayışa sahip olduğu ortadayken...
HDP'nin YCHP ile benzeştiği noktalar tam da bunlar. YCHP, biraz Kürtçü, biraz neo-liberal, biraz cemaatçi, biraz AB'ci, biraz Amerikancı, biraz mezhepçi bir siyasal hareket oldu Kılıçdaroğlu yönetiminde. Altı ok fiilen değiştirildi. Parti bukalemunvari bir yapıya büründü. Çelişkileri o kadar arttı ki AKP'yi eleştiremez hale geldi. Atatürk, sadece geniş tabanını elde tutmak için ara ara seslendirilen bir sembole dönüştürüldü.
MHP, CHP'nin aksine dönüşümünü bir lider değişikliğine gitmeden gerçekleştirdi. Kendine bir seçim önce kumpas kuranları dolaylı yoldan aklamaya yeltenecek kadar gerçeklikten koptu.

* * *

2015 seçimlerine giderken tarih bizlere üç önemli soru soruyor:
1. Türkiye'yi Türkiye'den yönetebilmek bu kadar zor mudur?
2. Böylesine birbirine benzeyen siyasi aktörler arasında gerçekleşecek seçim ne sonuç verebilir?
3. Peki ya çözüm nedir?