Yıllar yıllar önceydi. Sevgili dostumuz, erken yitirdiğimiz, İzmirlilerin, "Modist Esin" diye tanıdıkları Modacı Esin Yılmaz'ın Alsancak'taki modaevinde oturuyoruz. Akşam. Gelen giden yok. Haliyle çay filan da içmiyor, uzun uzadıya söyleşiyoruz: Esin, Avukat Senih Özay ve ben.

Senih Özay, özellikle Bergama'da siyanürlü altın aramaya karşı verdiği uzun soluklu yasal mücadeleden dolayı İzmirlilerce yakından tanınan "yaman" bir avukat.
Muhabbetin uzayan yerinde söz sözü aralayınca o Bergama direnişi sonrası hakkında ortaya atılan "Alman casusu" zırvasını meze niyetine gündemimize taşıyoruz. Avukat Senih, oturduğu rahat koltuktan ayağa kalkıyor, eline rakı bardağını alıyor ve tam anlamıyla bir tirada başlıyor. İş nasıl başladı, bu altın aramaya karşı uzun mücadele kamuoyuna aktarılırken perde arkasında neler oldu bitti anlatıyor. Anlattıkça açılıyor, açıldıkça anlatıyor. Bence, sevgili kızı Gupse daha sinemada yokken babası Avukat Senih, tiyatro sahnesinin tozunu çoktan yutmuş dev bir aktör. O anlattıkça Esin ve ben, gülmekten öteye geçiyor, gözyaşlarımızı tutamıyoruz. Nihayet soluklanma için kısacık bir mola ve Senih'e öneri:                  
-Üstat, bu anlattıkların belgedir. Kitaba dönüştürmelisin!
-Sahi mi söylüyorsunuz çocuklar? Ama ben yazar değil avukatım!
-Geç bunları Üstat, geç!
Geçiyor Üstat ve bir süre sonra kitap, anıları olarak çıkıyor.
Onun dışında Avukat Senih Özay ile ilgili daha başka neler yapıp ettiği konusunda bilgilenmek isteyen varsa, işte, "hal ve gidiş karnesi" ekşi sözlük. Oradan mesleğiyle ilgili yaptığı tanımlamayı aktarayım, gerisini okumak size kalsın:
"Ben bütün kötülüklerin anası olarak devleti bulurum. O yüzden devlete karşı bir avukatım. Mesela eskiden hâkim olmak isterdim ama dedim ki; yok, devletin çok fazla gücü kuvveti var, yurttaşın gücü az diye avukatlığı tercih ettim!"
               
Bu kez savunma konusu eski Elektrik Fabrikası

Evet, rant çevrelerinin "istemezükçü" diye adlandırdıkları muhalif kimliğiyle tanıdığımız Avukat Senih Özay ve arkadaşları Ali Ercan Özgür, Osman Betal Özay, Emel Çoban, Ahu Tahmilci, Oğuz Dönmez, Nefne Atik ve Nart Atik, bu kez Alsancak'ın simge tarihi yapılarından olan eski Elektrik Fabrikası'nı korumak görevinden hareketle; "püskürtme hareketi" tanımlamasını içselleştirdikleri, "İzmir Elektrik Fabrikası Yerine Kurulacak Kötücül Yapıyı Engellemek Üzere Halka Sorarak Yerine Modern Sanat ve Çocuk Merkezi Kurdurma Platformu" adıyla örgütlenmeye gittiler ve Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı aleyhine, İzmir İdare Mahkemesi Başkanlığı düzleminde yürütmenin durdurulması ve duruşma günü verilmesi istemiyle dava açtılar.
              
Tüm İzmirlileri ilgilendiren ve sahip çıkarak destek olmaları gereken davanın somut nedeni şu: İstanbul'dan Konya, Zonguldak'a uzanan muhtelif taşınmazların ihaleyle satışı listesine bir satır olarak da İzmir Alsancak'taki, SİT onaylı tarihi yapı eski İzmir Elektrik Fabrikası'nın da eklenmiş olması. Avukat Senih Özay ve arkadaşları, yangından mal kaçırırcasına bir özelleştirmeyle karşı karşıya olduğumuzu belirtiyorlar ve bu tarihi yapının ranta kurban edilerek yerine çok çok katlı betonarme AVM'nin yapılabileceği tehlikesine dikkati çekiyorlar, ki bence haklılar!
               
İzmirliler bilir; eski Elektrik Fabrikası, Alsancak Limanı'nın karşısında ve rant çevrelerinin göz diktikleri alandadır. 1928 yılında kurularak, İzmir'in o dönem elektrik gereksinmesini karşılayan bu tesis, 1989'da, işlevinin bitmesi dolayısıyla kapatılır ve metruk olmaya terk edilir. 11 bin metrekarelik alana kurulu bu yer ayrıca korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı onaylıdır. Şimdi itiraz edilen özelleştirme ihalesi kimselere duyurulmadan, gizlilik içinde yapılmaya çalışılmaktadır.
            
Oysa; bu tarihsel yapı elden geçirilse neler mi olur? İzmir'in büyük eksiği Modern Sanatlar Müzesi olur. Kültür sanat etkinlikleri için yeni bir üsse dönüşür. Dahası çocuklara açık mekanlar elde edilir. Ve de Alsanacak'ı Alsancak yapan tarihi siluet bozulmamış olur.
            
Avukat Senih Özay ve arkadaşları, şimdi herkesin huzurunda şu soruları soruyorlar:
1) Agresif bir iş insanı burasını alırsa yıkıp 50, 70 katlı gökdelen yapmaz mı?
2) İnsaflı iş insanı ya da özel üniversite alır, korursa da mekan yine de kamudan koparılmış olmaz mı?
3) Burayı İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin alıp yine kültür mekanı bağlamında kullanması en doğru olanı değil mi?
Bakalım, İdare Mahkemesi sürecinde neler olacak...
                         *
Avukat Senih ile ilgili olarak biz yine "hal ve gidiş karnesi" ekşi sözlük satırlarına dönelim mi?
Şöyle bir satırı tırnak içine aldım:
"Dünyanın belki de en komik avukatıdır. Kendine hastır. Devletle arası iyi değildir. Devlet kurumlarına açtığı davalarla ünlüdür. Çoğunu da kazanmayı bilmiştir."
Kentin çıkarına olan bu yasal ölçekli direnişin İzmirliler tarafından şimdiden sahiplenilmesi ilk koşul.
Haydi İzmir, Avukat Senih Özay ve arkadaşlarının yanında olmaya, Alsancak Elektrik Fabrikası'na doğru uzanacak el ele zincirde yer almaya!