Aranızda bir müzik enstrümanı çalanlar bu duyguyu daha iyi anlayacaktır. Hani havayollarının check-in kontuarındaki görevlinin enstrümanınızın uçak kabinine alınamayacağını ve kargo alanında taşınacağını söylediğinde sizde bir çökme duygusu yaratan an. Hani sevdiğiniz taciz edilecekmiş hatta işkence yapılacakmış gibi yürek burkan bir endişe ve korku.

İstanbul Atatürk Havalimanı THY görevlisinin gitarımın sert bir çantası olduğuna göre kabine alınmayacağını ve check-inde teslim edilmesi gerektiğini söylediği anı ve bu duyguyu çok iyi hatırlıyorum.

O kadar pahalı bir enstrüman değildi ama önemli olan da bu değildi. Müzisyenler fiyatı ne olursa olsun müzik aletlerine bağlanırlar. Bu alet de benimdi... Tünel'de birçok müzik aletleri satış yerinden bir tanesinden satın aldığım Takamine akustik gitardı. Bu model yüksek kaliteli akustik gitar üreticilerinin devi, Golyat'ı, sayılan Martin Guitar Company tarafından 1970'lerde dava edilmişti.

Hikayeye göre Martin, Japonya'da üretilen, hem kalite olarak hem de ödenen paranın karşılığı olarak çok iyi buldukları bu gitar modelleri için Takamine ile temasa geçip bir teklif yapmıştı. Nispeten düşük fiyatlı yeni modellerini üretmesi için kendilerine tasarım projelerini veriyor ve kendileri için Japonya'da üretmesini istiyorlardı. (Martin gitarları genellikle bu piyasanın en pahalılarıdır). Takamine Şirketi, Japonya'da satılınca, Martin bu anlaşmayı iptal etti. Fakat Takamine biraz da yüzsüzce ve aldırmadan 1980'lerin başlarında piyasaya yeni birkaç gitar serisi çıkarttı (ki bunlara piyasada davalı gitarlar deniyordu).

Gitar boynunun en ucundaki akort sapı neredeyse Martin'inkinin tıpatıp aynı idi. Hatta Takamine logo için kullandığı yazı fontunda bile Martin'i taklit etmişti. Sonunda dev şirketin dava tehdidi bile yetti ve Takamine bu benzerlikleri değiştirmek zorunda kaldı.

Biraz konu dışına çıkacağım ama 1970'lerin ya da 1980'lerin Takamine akustik gitarlarından birine rastlarsanız bunun davalık olup olmadığına bakmaktaki yarara dikkat çekmek isterim. Çünkü bu gitarlar koleksiyoncular tarafından çok değerli kabul edilmekte ve müzayedelerde çok iyi fiyatlar elde etmekte.

Havaalanına dönelim. Gitar boyunda müzik aletleri ile seyahat etmiş olanlarınız bilirler ki Türk Hava Yolları makul boyda, mesela saz ya da ut boyunda, bir çalgı aletini kabine almayı asla reddetmez. Maalesef benim ki o kadar küçük değildi. Ama her olasılığa karşı da koruyucu sert çantasını da getirmiştim. Ve işte 'müzisyenin ikilemi' adını vereceğim yol ayrımının başlangıcındaydım.

Havaalanına bir enstrüman uçuş çantası (hava yolculuğu için darbe testi yapılmış, dolgu malzemesi ile desteklenmiş sert çanta)  ile gelirseniz, görevliler size bunun çok büyük olduğunu söyleyecekler ve kabine almayı ret edeceklerdir. Eğer bir yumuşak çanta ile gelirseniz ve o havayolu (örneğin 2016'dan beri British Airways) kabine hiç gitar almıyorsa, bu kez gitarınızı bagaj taşıyıcıların şiddetinden ve bagaj konteynerindeki diğer sert cisimlerden korumak için sert çantaya ihtiyacınız ortaya çıkar.

Sorunu fark ediyorsunuz. Her duruma karşı tek formül, havaalanına yumuşak çanta ile gitmek, havayolu kabul ederse yanınızda ayrıca getirdiğiniz sert koruyucu çantayı uçağın kargo alanına vermektir. Ama bunlar da tam çözüm sayılmaz.
Birçok havayolu müzisyenlerin seyahat etme gereklerine ve enstrümanları ile birlikte yolculuk ettiklerindeki streslerine anlayışlıdır. Belki de konuda United Airlines en iyi örnek.

2008 yılında Kanadalı müzisyen Dave Carroll, Kanada'nın Halifax kentinden ABD'nin Omaha kentine seyahat etmekte idi ve Chicago O'Hare Havalimanı'nda aktarmada kabinde beklemekte idi. Uçaktaki yolculardan birinin bir bagaj taşıyıcısının bir gitarı bir konteynerden diğerine attığını söylediğini duymuştu. Size yazı girişimde sözünü ettiğim çökme duygusu ile hemen bir kabin memurunu bu konuda uyardı. Ancak kabin memuru da, bilinen yaklaşımla, yapacak herhangi bir şeylerinin olmadığını söyledi ve müzisyenin huzursuzluğuna karşı kayıtsız kaldı. Ve tabii beklenildiği gibi, Omaha, Nebraska'ya indiğinde, 3500 dolar değerindeki Taylor gitarının büyük zarar gördüğüne tanık oldu.

Müzisyen havayolundan zararının karşılanması talebinde bulunduğunda United Airlines, talebin uçuştan sonraki 24 saat içerisinde yapılmadığını söyleyerek talebini reddetti. Öfkeli ve üzgün Carroll, 9 ay boyunca United ile konuyu çözebilmek için uğraştı. Sonunda aklına bir çözüm geldi.

'United Havayolu gitar parçalar' adlı ve temalı bir şarkı besteledi ve YouTube'a yükledi. 24 saat içerisinde videoyu izleyen 150 bin kişi konu üzerinde görüşlerini belirtti. İzleyici rakamı 18 milyona kadar yükseldi. United tabii ki hemen tavır değiştirdi ve tazminat ödemeyi teklif etti. Hemen ardından üretici Taylor firması kendisine yeni bir gitar hediye etti. Carroll şimdi müziğinden ziyade şirketlerin kurumsal etkinliklerinde müşteri hizmetleri konusunda uzman olarak konuşarak para kazanıyor.  

2012 yılında Obama yönetimi çıkardığı yönetmelikle ABD'de bütün uçuşlarda gitarların kabinde taşınma zorunluğunu getirdi.
Gitar, aslında bir müzisyenin kabinde taşıyabileceği en büyük müzik aleti değil. Var mı tahmin eden? Kontrbas mı dediniz? Kontrbaslar her zaman kargo konteynerlerinde taşınır, ancak yine de yakın bir tahmin. Doğrusu viyolonsel. Ona kabinde izin var. Ancak sevgili çellonuza da bir bilet almak zorundasınız.

Babam bunu gerçekten yaşadı. Benim kiralık enstrümanım yerine müzik eğitimim için bir çello almaya karar vermişti. Bir Türk usta tarafından elle imal edilmiş çelloyu İzmir'den Londra'ya getirirken yaşamıştı.

Hep merak ederim acaba diğer yolcular babamın yanındaki koltukta kemerleri bağlanmış olarak oturan bu ahşap enstrüman için neler düşünmüşlerdir. British Airways için kolay. Rezervasyonu yaparken 'Mr. Çello' yazarsınız olur biter...