Sokaklarımızı sadece insanlarla paylaştığımızı sanırsanız yanılırsınız.  İnsanın önceliği karşısında çoğu zaman dikkat çekmeyen bir arka plandan ibaret kalsalar da; sokakların başka sahipleri de vardır. Kediler, köpekler, kuşlar örneğin. Aslında bizden çok onlar sahiptir sokaklara. Çünkü sokaklar insanın ikamet dışı mekânıyken sadece, onların vazgeçilmez evleridir... 
Bir minik sokak köpeği örneğin; mahallemizin yaşayan bir parçası değil midir? Hanginiz, evinizin önünde bir yavru kedinin sevimli bakışlarına şahit olmadınız? 
Onları görmezlikten gelebilir miyiz? Peki ya yok sayabilir miyiz?
Nasıl ki biz insanlar yememize, içmemize, güvenliğimize, sevmemize ve sevilmemize önem veriyorsak unutmamalıyız ki sokak hayvanlarının da yemeye, içmeye, güvenliğe, sevilmeye ve sevmeye hak ve ihtiyaçları vardır. Biz insanlar hayati ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz veya en azından ifade edebiliyoruz. Çoğu zaman "yoksulluk ya da açlık sınırında" yaşamlara sahip olsak da... Ama onlar kendi ihtiyaçlarını karşılamakta bizler kadar bile şanslı değiller. Gelin o şansı onlara bizler verelim. Çünkü onların da en az bizim kadar bu dünyanın nimetlerinden faydalanmaya; yaşamaya hakları vardır. 
Nasıl ki biz insan haklarından, hak ve özgürlükten, demokrasiden yararlanmak istiyorsak, onların da hayvan haklarından yararlanmasını sağlamalıyız. 
Eğer onlara "gören gözlerle" bakarsak bu gerçeği görürüz ve tabiî ki gerekeni yaparız. Haydi, şimdi vakit geçirmeden onları görmeye, tanımaya ve onlarla dost olmaya çalışalım... Göreceksiniz sevgiyle verilen bir tas su, bir dilim ekmek ve bir tas yiyecek sizi nasıl mutlu edecektir... Bu mutluluğu mutlaka tadın. 
Biz insanlar iyi bir yaşam için kendi hak ve özgürlüklerimizi savunuyor; hak ve özgürlüklerimiz uğruna mücadele edebiliyoruz. Peki, kendi hak ve özgürlüklerini savunamayan sokak dostlarımızın haklarını savunmak, onlar için de mücadele etmek biz insanlara düşmez mi? Onların da güven içinde karınlarının doyurulmasına, susuzluklarının giderilmesine hakları yok mu? Ya bu hakkı bulamadıkları, aç ve susuz kaldıkları zaman?... 
İşte sorun burada; ya bulamadıkları zaman?... 
Bu Ağustos ayının yakıcı sıcağında sevgiyle verilen bir yudum su veya bir avuç yiyecek hayvan dostlarımızı olduğu gibi sizi de mutluluğa taşıyabilir...
Hele bu aşırı sıcaklarda oruç tutmuş milyonlarca insanların açlığın ve susuzluğun nasıl bir şey olduğunun bilincini yaşadığı bir sırada...
Aç ve susuz olduklarını dile getiremeyen sokak dostlarımızın halini daha iyi anlayacaklardır... 
...Çünkü sevmek yaşatmaktır aynı zamanda.  Mutluluk da sevginin bir türevi değil midir?
Öyle ise...