Nereye kaçar insan? Hani yıkıldığında duvarlar, aynalarda her gün kederli bir yüz gördüğünde, büyük bir acıya tanık olduğunda... Hangi sözün sakinliğine sığınır? Bir babanın, eve hiç gelmeyecek olmasını haber vermek için gelenlere, 'Babamız evde yok' diyerek kapıyı açmayan çocukların sözlerindeki acıdan...
Hangi söz doldurur o çocukların ömründeki boşluğu şimdi, hangi söz teselli eder babasızlığın verdiği, o ömürlük eksikliği.

Hiçbir yere kaçamıyoruz kendi içimizden, sessizliğimizden başka. Ne söylesek boş, anlamsız. Ölümden başka bir şey konuşmuyoruz günlerdir. Bir ölümün ağırlığını başka bir ölümle sırtlıyoruz. Oysa yeni sözler biriktirmiştik.
'Gülemiyorsun ya, gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir' diyen şairin 'Umudu dürt umutsuzluğu yatıştır' dizelerine sığınmıştık yeni yıla girerken, umudumuzu bile öldürdüler. Önce Reina'da, ardından 'Neden hiç patlama olmuyor' diye hedef gösterilen güzel İzmir'de... Yine insanlarımızı kaybettik.

'Uzun uzun susuyoruz sözün kıyılarında/ Hangi kapıyı aralasak bir uzaklık esiyor' diyor Şükrü Erbaş, 'Aykırı Yaşamak' adlı şiirinde. Evet, uzun uzun susuyoruz sözün, acının, ölümlerin kıyısında.
Adliye'deki terör saldırısında birçok insanın hayatını kurtaran kahraman polisimiz Fethi Sekin'in polis okulundaki arkadaşları yıllığına şöyle yazmışlardı, 'Polis okuluna efsane gibi gelip, giden uykusunda bile hoşkin oynama kabiliyetine sahip. Mert Gakkoş'u karakteriyle, hoş gülüşüyle biz arkadaşları asla unutmayacağız...'
Hoş gülüşlü adamlar, hoş anılar bırakarak erkenden göçüp gidiyorlar. Fethi Sekin de hoş gülüşüyle 10 yıldır Adliye önünde görev yaparken herkesin sevgisini kazanmış bir polisti. Zaman zaman Adliye'de yeminli Kürtçe tercümanlık da yapıyordu. İnsan sevgisinin yanında diğer canlılara gösterdiği sevgi de şehit düştükten sonra ortaya çıktı. Adliye girişindeki polis noktasında yıllardır beslediği 'Zeytin' isimli köpeği saldırı anında Sekin'in peşinden koşarken takılmıştı güvenlik kamerası görüntülerine. Zeytin, Sekin'in kenidisini sevdiği, yemek verdiği o noktadan hiç ayrılmadı. Orada hâlâ sahibinin geri dönmesini bekliyor. Herkes gitti o tek başına bekliyor, bekleyecek...
Biz insanlar ise başımız önümüzde dönüyoruz evlerimize, 'Unutmayacağız' dediğimiz ne varsa unutuyoruz sonra, Şükrü Erbaş'ın yukarıda bahsettiğim şiirinde dediği gibi;
'Bir güncel sesle sonra, çirkin ve çiğ
Bir kirli görüntüyle hayata ilişkin
Dönüyoruz gerçeğin o kalın çizgisine
Yeni yeni yaşamlar kuruyoruz ödünler vererek
Aklımızda yüzlerce geçerli açıklama:
"Yaşamak zorundayız nasılsa, iyidir
Hiç yoktan var olmak" adına
Karşı çıktığımız ne varsa yapıyoruz hepsini.
Bir kan pıhtısı gibi yarada kuruyan
Binlerce uyuşturucu merhemle donuyor kalbinizde
Anılar inançlar incelikler düşler...'
'Uzun uzun susuyoruz sözün kıyılarında...'