Cuma akşamı tüm Türkiye, milli takımdan Türk işi bir zafer beklentisi içine girmiştik. Geçmişte birçok sefer 'yumurta kapıya dayandığında' anlayışıyla kazandığımız zaferlerin bir benzerini yaşayacağımız konusunda birçok dostumuz emindi. Ama bu sefer olmadı. 80 milyon nüfusuyla bir dev olmakla öğünen ülkemizin milli takımı 330 bin nüfuslu İzlanda'nın milli takımına karşı hezimete uğrayarak, dünya kupası finallerine gitme ihtimalini sıfırladı. Unutmadan, sadece Manisa ilinin nüfusunun 356 bin olduğunu da hatırlatalım.

Futbolun bu kadar çok sevildiği ve ülkenin üretme ve ekonomik gücüne göre çok büyük yatırımlar yapıldığı alanda bu başarısızlığın iyi analizinin aslında ülkede birçok sorunu da anlamamıza yardımcı olabileceğini düşünüyorum. Yaz başında teknik direktör değiştiren, bir süredir kurmaya gayret ettiği sistemi sıfırlayan bir federasyon ve ülke anlayışı içindeyiz. Bir önceki dönem görev alan Fatih Terim'in de görevi olağandışı koşullarda devraldığını da hatırlatmak isterim. Abdullah Avcı komutasındaki sistem bir günde yenisiyle değiştirilmeye karar verilmişti. Yani her başarısızlık ya da ülke gündeminin sıkıştığı durumda yeni bir görev adamı ve lafta sistem değişikliği.
Futboldaki bu durum size birşeyler çağrıştırıyor mu? Cumhurbaşkanının tek bir cümlesiyle tamamen hazırlıksız bir şekilde değiştirilmeye çalışılan eğitim sistemi ya da sistemsizliği futboldaki acınacak halimizi anımsatmıyor mu size? Büyük umut ve iddialarla ortaya atılan eğitim sistemleri, bakanların değişmesi ile yıllardır sürekli sil baştan yapılmıyor mu? Çocuklarımız A sistemi ile ilkokula başlayıp Z sistemi ile üniversite kapısına ulaşmıyor mu? Futboldaki başarısızlık birkaç gün hayal kırıklığına sebep olur, en fazla Dünya Kupası'nı evimizde televizyon başında takip ederiz. Ama eğitim sistemsizliğinin nerelere ulaşabileceği konusunda en ufak bir endişeniz bile yok mu? Bilimde, medeniyette, dünyayla entegrasyonda Dünya ligine katılamayan bir ülkenin geleceğinden ne kadar umutlu olabiliriz? İnsan için en değerli şey belki sağlık. Bir ülkenin sağlıklı olabilmesinin en önemli koşulu ise eğitim. Ülkesini çok seven insanlar, ülkenin eğitimini, eğitim sistemini, eğitmenlerini ne kadar önemsiyoruz? Eğitim liginde dünya kupasını kaçırırsak, bir daha bu kategoriye erişme şansımızın olamayacağının kaçımız farkında?

Ders çıkarabilmek

Sistemsizlik her alanda ülkemizde hakim sistem olmuş durumda. Bir yanda sandığın sonucuna herkes saygı duymalı ve buna göre davranmalı diye haykıran iktidar partisi, diğer yanda aynı iktidar partisinden milyonlarca oy alarak göreve seçilen belediye başkanlarının hatta başbakanın sebebi ne olduğu açıklanmadan görevlerinden uzaklaştırılmaları. Ahmet Davutoğlu, Kadir Topbaş. Görevlerinden nasıl oldu da el çektirildiğini bilmek onlara oy veren ve vermeyen milyonların hakkı değil mi? Şimdi Ankara Büyükşehir  Belediye Başkanı Melih Gökçek'in görevden el çektirilme haberini birçok dostumuz elinde davul, zurna, tef ile bekliyor. Ne sebeple el çektirildiği açıklanmazsa, bu ülkenin demokrasi sisteminin de bittiğinin bir göstergesi olmayacak mı? Bizler genel merkezlerin atadığı adayların demokrasiyle uyumsuz olduğunu iddia ederken, seçmenden tek oy almamış kişilerin milyonluk kentlerin yönetimini alması, demokrasinin hangi anlayışıyla uyumlu olabilir ki?
Önümüzde Türk Futbolu gibi çok açık bir örnek var. Sistemsizlik, ülke futbolunu bitirme noktasına getirdi. Bundan çıkartılacak ders ve anlayış, eğitim sistemi ve demokrasiye uygulanırsa belki de Türk futbolu ülkeye en büyük hizmetini gerçekleştirmiş olur.