"Sosyal devlet" gerçekte nedir; bilir misiniz? Peki, neleri yanılarak sosyal devlet bildik biz?   

İkinci sorudan başlayalım. Kimimiz, siyasal iktidarın uzantılarının devlet aygıtını yandaş toplamak için seferber etmesi sandı sosyal devleti. Sosyal devlet, iktidar partisinin örgüt binalarına giderek hatırlı birinin arkası "yakinimdir" yazılı kartvizitini alabilmekle eşdeğer tutuldu kimimizce. Bu kartviziti kullanarak, devlet dairelerinde "iş bitirme hakkına" sahip olma özgürlüğü saydı kimimiz "sosyal devleti".
Kimimiz, devlet aygıtına hakim olan zihniyetin zenginleştirilen türevlerinin, neo-liberal iktisat politikalarıyla devletin içinin boşaltılması sonucu daha da yoksullaşanlara, oy için verdikleri sandı "sosyal devleti". Fena yanıldı kimimiz...
Oysa sosyal devlet olgusu, bambaşka bir şeydir. Mustafa Kemal Atatürk'ün devlet anlayışının doğal bir sonucudur; en temel görüntüsüdür. Kemalizm'in devletçilik, halkçılık ve devrimcilik ilkelerinin gereğidir. Atatürkçü düşünce sisteminin esas unsurlarından biridir. Düşünün, daha Kurtuluş Savaşı yıllarının zorlukları içinde, Çocuk Esirgeme Kurumu'nun kurulmasını. Zonguldak işçilerinin sağlık ve sosyal güvenlik hizmetleriyle ilgili yasanın çıkarılmasını, İzmir İktisat Kongresi'nde; daha 1923'te, sanayicinin desteklenmesi yönünde atılan adımları aynı kongrede, 1923 koşularında, çalışma süresinin sekiz saate indirilmesi ve on iki yaşından küçüklerin çalıştırılmaması kararlarının alınmasının ne demek olduğunu. Ya da gece çalışanlara çift ücret ödenmesi kararının anlamını, hastalık nedeniyle çalışamayan işçinin ücret alması kararını, kaza ve hayat sigortasının kurulmasını, çiftçinin korunması yönünde atılan adımları. Aşarın kaldırılmasını, yoksul kesimlere sağlık hizmetlerinin götürülmesi yönündeki gayretleri, Yatılı eğitimin yaygınlaştırılması çalışmalarını. 1934 yılından itibaren sanayi yatırımlarını ön plana alıp, işçi sınıfı yaratma gayretlerini, üretim yönündeki gayretleri. Düşünün o yoksullukta, "ülkenin dört bir yanını demir ağlarla örmenin" ileri görüşlülüğünü..."Sosyal devlet" için bu ve bunun gibi adımların ne anlama geldiğini...

Değerli okurlarım, aslında Atatürk döneminde yapılanları göz önünde tutularak bile "sosyal devlet" tanımlanabilir. Sosyal devlet, "halktan yana olan" bir yönetim anlayışıdır. Bir zihniyettir, bir dünya görüşüdür. Bir tarafta halka, çalışana, üretene, yoksula, emekçiye, kimsesize diğer taraftan çıkarcıya ve rantçıya, nereden bakıldığını ortaya koyan bir dünya görüşüdür. Liberal devletin kutsalı "mülkiyet hakkını" güvence altına almanın ötesine geçmektir. Devletin sosyal barış ve adaleti sağlamak amacıyla, sosyal ve ekonomik hayata aktif bir biçimde müdahale etmesidir. Sosyal devlet anlayışı birbirini tamamlayan şu dört öğeye dayanır: Ulusal geliri arttırmak, ulusal gelirin adaletli dağılımını sağlamak, özgürlüklerin gerçekleşmesi için maddi olanak sağlamak ve bireyleri sosyal güvenliğe kavuşturmak.
Sosyal devlet anlayış'ını en başta bir zihniyet olarak tanımladık.
Peki, on altı yıldır ülkemizde iktidar olan zihniyet, "sosyal devlet" anlayışına nereden bakmaktadır?