Geçen hafta sonunda, Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hamza Aydoğdu İzmir'de eğitim yöneticileri ile bir araya geldi. İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi, 'Üniversiteden mezun olup sadece teorik bilgi ile milli eğitimi yönetmek çok zor bir iştir; çünkü insan denen varlıkla uğraştığımız müddetçe her daim sıkıntılarımız olacak' dedi.
Gerçekte de; İnsanı yönetmek, sevk etme ve onur anlayışıyla karşılamada,  ne olursa olsun kızgınlığı, hakareti bir tarafa bırakmalı, sabırlı, sebatkâr ve iradeli olmalıyız...
Ama nereye kadar?
Düşünebiliyor musunuz?
'Dr' yani 'doktor' unvanlı biri TRT'de ekrana çıkıyor ve yalnız bizi değil, dünyayı hayrete düşürün açıklamalar yapıyor: 'Hz. Nuh oğlunu cep telefonuyla arıyor... SMS atıyor... Amerika ve bir iki Avrupa devletine sipariş veriyor...' vs.
Kendini savunurken, 'Ben bilim adamıyım!' diyor...
Herhalde olayı haberdar versek, Süleyman Soylu benim gibi düşünür ve 'Tez elden bu müsvettenin iyi kemiklerini kırın!' talimatını verir!
Ha sahi, gerçekten verir mi acaba?
Ben de yorum yazdım:
Buna 'doktor' sıfatını verenler kimler, diye!
Hangi okullarda, hangi öğretmenler de okumuş...
Beyninden önce, beynine girenler araştırılmalı...
Bu kendini deşifre etti, bir şekilde...
Ya aramızda olanlar, üniversitelerde, eğitim kurumlarında, önemli mevkilerde bulunanlar kimler?
Nasıl FETÖ'cüler temizleniyorsa, bunlar da ara vermeden, düşünülmeden temizlenmeli...
Söyledikleri gibi 'ak günler' gerçekten gelmeli...
İyi  bir yönetici, geleceği geçmişin tecrübelerine dayanarak şekillenir bunları de kendileri söylüyor.
Öyleyse işbaşına...
Şu görüşü ifadeyi de bir kenara yazın:
İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Yahşi ekip çalışmasının ve işimizi severek yapmamın önemine vurgu yaparak sözlerine şu şekilde devam etti: 'Ekip olmadığı zaman iyi bir insicam yakalanamıyor ve güzel bir şarkı ortaya çıkaramıyorsunuz. Bu durumda kötü sesler ortaya çıkıyor. Bu da bizim çalışma performansımızı olumsuz etkileyebiliyor. İzmir'de bir insicam ve bir ahenk varsa; bu siz ilçe milli eğitim müdürleri ve tüm kıymetli çalışanlarımızla sağlanmıştır. Biz İzmir'de Türkiye'nin şarkısını söylemeye ve çocuklarımızın gelecek hayallerini kurmaya devam ediyoruz. İnşallah bunu daha güzel bir şekilde yükselteceğiz.
İzmir'de her gün nasıl yeni bir değer üretebiliriz düşüncesiyle arkadaşlarımızla çalışmaya devam ediyoruz. Bu işte başarılı olmak için de işimizi severek yapıyoruz.'
'Değer'den ne anlıyorlar bilmiyorum ama bildiğim her işimizi mutlakla severek yapmamız.

Bir türlü alışamadık

Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hamza Aydoğdu'nun sevgi, birlik, şu bu gibi beylik sözlerini bir yana bırakıyorum: 'Bizim amiral gemilerimiz okullarımızdır.' Sözünü beğendiğimi belirtiyorum.'
Okul müdürlerine tavsiyesi de güzel:
'Çokça kitap okuyup, film izlemeleri!' tavsiyesi de...
Ama, TRT'de konuşturulan ileri zekalı (!) doktor unvanlı kişi gibi bolca bilim kurgu filmleri izleyip da bunları gerçek sanmasınlar...
Bu arada unutmamak gerekir;
Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerine göre; biraz abartılı olabilir ama, 198 ülkenin nüfusundan daha kalabalık bir büyük aile bu bakanlık...
Bu nedenle herkes gücünü kullanarak bu bakanlığı bir şekilde elinde tutmak istiyor...
Sendikalara varıncaya kadar...

'Öğretmenlere 'Öğretmencik' demeyelim...
 
Bu arada Servet Vural bir vatandaşın mücadelesini duyurdu:
Bu vatandas meclis üyesi  Gebze'de hukuksuzluğa karşı mücadele ediyor.  Büyük yolsuzluk var! Gündeme taşırsanız,  ülkemizin bır degerını peşkeş çekilmekten kurtarırsınız' notunu, isim ve telefonları eklemiş...
Fahrettin Bostan'ı yetiştiren de öğretmenlerimiz, devlet malını peşkeş çekenler de...
Olay mahkemede...
Yani yorum yapmayacağım...
Benim söylemek istediğim, nasıl 'adam' da var 'adamcık' da...
Dilim 'öğretmencik' demek istemiyor...
Bilmem anlatabiliyor muyum?