Suçların en bağışlanmayacak olanı terör. Durduk yere insan öldürmek. Durduk yere ölmek. Terör örgütlerini keyfe getiren kelimedir ölüm. Öylesi bir keyiftir ki, kimi zaman canlı bomba olup, kendiyle birlikte onca masumu ölüme götürecek kadar. Oysa insan dediğin yaş kemale erdiğinde ya da hastalanıp ölmeli. Ki, artık çoğu hastalık yapan etkenle hastalığa neden olmadan da baş etmek mümkün! İnsanoğlu sağlık ve afiyetle, huzur ve mutlulukla yaşayıp yaşlansın, bedensel, ruhsal ve sosyal yönlerden iyilik halinde olsun diye var koruyucu sağlık hizmetleri. Hayatı kaliteli yaşasın diye insan. Vücut direncini yüksek tutmanın da güvencesidir kaliteli yaşam. Ancak, ruh tedirginken bedenin iyilik halinde olması mümkün değil. Ruhumuz ziyadesiyle tedirgin. Yıllar yılı tedirgin terörden ve terörle yitirdiklerimizden.

Terörün siyasi, ekonomik, dinsel kökenli olduğu vurgulanır. Terör sadece terör örgütlerine dayalı cinayetlerle de sınırlı değildir. Trafik ve/veya kadın cinayetlerine sebebiyet veren erkek terörü de var ki ülkemde küçümsenmeyecek boyutlarda üstelik. Kökeni de siyasi. Öylesi indirimler uygulandı ki  "hafifletici nedenler" adı altında erkek terörüne "suçlu" iken "güçlü" kılındı erkek yıllar yılı ülkemde.
Dünyanın dengesi böyle bozuluyor zaten. Eğriyi, doğruyu, haklıyı, haksızı birbirine karıştırmaktan, erkek çocuğu kız çocuğundan üstün tutmaktan vesaire. Allah'ın kula yapmadığını, kul kula yapıyor. Ne ala.
"Adaletin bu mu Dünya?" diye soramıyorum. Dünyanın çoğu gelişmiş ülkesinde erkeğin kadına kem gözle bakması suçtur çünkü. Oysa ülkemde öyle mi? Kadına yönelik şiddete indirim uygulamaya koşullanmış adalet. Durum böyle olunca zevke geliyor suçlu. Kadına yönelik onca şiddet eylemine rağmen çıkarılmakta zorlanılıyorsa "Özgecan Yasası" erkekliğin şanı şerefine zeval gelmesin diyedir elbet. İstatistikler ortada. Kadın öldürme modası var sanki erkekler arasında. Kadın taciz, tecavüz ve cinayetlerini erkeklik sanan erkekler arasında tabii.    

Erkekliği kanıtlamanın bir başka yolu da alkollü araç kullanmaktır ülkemde. Araştırmalara göre erkekler kadınlara oranla alkollü araç kullanmaya daha fazla eğilimliler ki, bu eğilimin birçok psikolojik nedeni olabileceği belirtilmekte. Bunlardan biri, belki de en önemlisi alkolün kendini güçsüz hisseden kişilere güçlülük duygusu kazandırdığı yönünde. Geçtiğimiz haftalarda konuyla ilgili vahim bir haberle daha sarsıldık. Otuzlu yaşlarında iki çocuk babası trafik polisi görevi başında, 0,92 Promil (90mg alkol / 100 ml kan) alkollü sürücü tarafından öldürüldü. Trafik kazası değil, düpedüz cinayettir bunun adı. Bu seviyede alkol alan kişide koordinasyon bozukluğu, algı ve muhakemede belirgin bozulma vardır. Tepki zamanının, kendini kontrol etme becerisinin zarar görmesi söz konusudur çünkü. Pek çok araştırma kandaki alkol düzeyi ile kaza arasında nedensel bir ilişki olduğunu gösterir ki 0,5 Promil de bile vücutta belirgin bir gevşeme, dikkat azalması, koordinasyon ve muhakeme bozukluğu vardır. Durum böyleyken hafifletici nedenler peşinde koşulmamalı. Her şeyden önce bir can gitmiş, çocuklar babasız kalmış, ana baba evladını eş hayat arkadaşını yitirmişken koşulmamalı.

Erkek ya da kadın, insan olarak yapılması gerekenler belli. Canlı haklarına saygılı yaşamaktır öncelikli vazifesi insanın. İnsana, hayvana ve doğaya saygılı yaşamak! Saygılı olunduğu sürece sevgiden, adaletten dolayısıyla barıştan söz etmek mümkün, değilse çatışmaktan savaşmaktan öte gitmez yaşam. İlla ki dertleri zevk edinmekten hoşnut birileri varsa onlarda yasalar önünde yargılanmalı. Hak ettikleri ceza faiziyle verilmeli kendilerine. Zarar verdikleri kişi kadar o kişiye yakın olanlar da nasibini alıyor bu zarardan.  Kimi kimsesi yok gibi görünenin bile vardır elbet kendine yakın olan bir yakını. Kimse doğru davrandığı için ödül beklemiyor elbette ama suça indirim uygulanması da doğru davranana hakaret. İnsana, hayvana, doğaya saygılı yaşayan insana büyük hakaret!