Sevgili okuyucularım, başlık biraz dilimizin dışında oldu, kusura bakmayın. Gündeme giren ve çıkan konuları belirtmek için kullanılan bir motto bu. ABD başkanı Trump'ın, büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması ile ortaya çıkan protestolara müdahale eden Israil resmen bir katliam yaptı. Onlarca şehit ve binlerle yaralı. Kudüs'ün üç semavi din ve İslam alemi için önemini daha önce yazmıştım. Protesto eden Filistinliler Birleşmiş Milletler'in belirlediği Kudüs'ün statüsü ile ilgili karara uygun yasal bir protesto yapıyor ama insaf ölçülerini parçalayan bir müdahale ile karşılaşıyorlar. Ancak Sn. Prof.Dr. İlber Ortaylı'nın da dediği gibi "Filistin bugün, Osmanlı'ya ihanetin sonuçlarını yaşıyor"

***

Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlı topraklarına katılan Kudüs ve Filistin, 400 yıl barış içinde bu bölgede yaşadı. Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizlerle beraber hareket eden Araplar Osmanlı'yı arkadan vurarak bu bölgeden çıkarttı. Araplar rahatına düşkün millettir, hiçbir zaman çıkarsız bir iş yapmamışlardır. Söz konusu dönemde bölgede bulunan bir İngiliz komutan, ihaneti kitabına şu cümlelerle döküyor: "Bir bakıyorum Araplarla birlikte çöllerde Türkleri nasıl hezimete uğrattığımız gözümün önünden gitmiyor". Fakat Filistin toprakları seneler sonra anlayacaktır ki kendileri bağımsızlıklarını ilan ettiklerini sanırlar iken Fransız ve İngilizlerin piyonluklarını yapıyorlar. Abdülhamit'e para vermelerine rağmen, toprak vermediği İsraillilere topraklarını satarak kazandıklarını sanan Araplar bir bağımsızlık oyunu ile şimdiki neslin ağlamasına neden olacaktır. Kudüs zarar görmesin diye Osmanlı imparatorluğu geri çekilmek zorunda kalır.

***

Birinci Dünya Savaşı sonrası ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Avrupa'da eziyet gören Yahudiler, İngilizlerin, vaat edilmiş topraklar konusunu kışkırtması ile Arapların para karşılığı topraklarını satması ile 1948 yılında İsrail devleti kuruldu. Araplarla çatışmaları ile giderek topraklarını genişleten İsrail, Filistinlileri burada sıkıştırdı. Bir milyon Filistinli Ürdün'e kaçmak zorunda kaldı. 1975'te Filistin Kurtuluş Örgütü direnişe başladı, 1988 yılında sürgünde Yaser Arafat başkanlığında kurulan Filistin devletini ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye. Batı Şeria ve Gazze bölgesine sıkışan, topraklarını İsrail'e kaptıran Filistin hep diken üstünde.

***

Din kardeşliği üzerinden yapılan dış politikalar maalesef sonuçsuz kalıyor ve sadece iç politika malzemesi olarak kullanılıyor. Topraklarından Filistinlileri sürerek Gazze ve Batı Şeria'da sıkıştıran, dedesi İngilizlerle birlik olup Osmanlı'ya ihanet eden kral Hüseyin ve Ürdün'den hiç bahseden yok. Filistin haklı Kıbrıs davamızı desteklemeyen bir devletçik. Ermeni soykırımı (!) diye posta pulu çıkartan bir ülkecik. Misakı milli sınırlarımız içinde mi? Değil. Şu anda bizim açımızdan stratejik bir önemi var mı? Yok. Filistin'de olanlara milyonlarla Arap'ın bir protestosu var mı? Tık yok. Gazze'deki olaylar ve Mavi Marmara krizinde bizi desteklediler mi? Hayır. İnsani değerler için elbette karşı çıkmamız gerekir ama Filistin Filistin diye yırtınmamızın iç politik malzeme olması dışında bize bir yararı yok. Sayın İnce'nin dediği gibi, İsrail ile ilişkiyi kesme, ticareti durdurma ama bağır çağır, protesto et.

***

Son bir aydır Afrin, Münbiç konusunu duyuyor musunuz? Medyada çıt yok. Oysa ki Suriye'de olanlar bizim için hayati anlamda stratejik öneme sahip. Daha önce beka sorunu olarak yazılıp çiziliyordu. Seçim ortamına girince din kardeşliği üzerinden varsa yoksa Filistin. Yani moda deyimiyle Filistin in – Suriye out.