İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin “Akdeniz’in Kültür, Sanat ve Tasarım Kenti İzmir” vizyonuyla paralel olarak, şehirdeki ilgili aktörlerin hareketliliği artmış görünüyor.

Bu vizyonu hayata geçirmek üzere kurulan İzmir Akdeniz Akademisi’nin, ilkini geçtiğimiz yıl düzenlediği “İyi Tasarım İzmir”in ikincisi başladı. “Alan açmak” kavramıyla yola çıkılarak, tasarımın farklı alt başlıklarında atölye çalışması, söyleşi, sergi gibi etkinlikler düzenleniyor.

Zanaattan tasarıma geçişin gizli aktörleri

En çok ilgimi çeken etkinliklerden biri, Grafik Tasarımcı ve Akademisyen Ömer Durmaz’ın küratörlüğündeki “Fuar’ın Ressamları” sergisi oldu. İzmir kent tarihi ve yeme içme kültürü alanlarında koleksiyonları ve araştırmaları bulunan Aybala Yentürk, sergi için danışmanlık yapmış.

Araştırma sergisi, “grafik tasarımın” henüz bir disiplin olarak anılmadığı zamanlarda, bu alanın erken dönem uygulayıcılarına odaklanıyor.

Gerek içerik gerekse sergi alanı bakımından titizlikle tasarlandığı anlaşılan sergide, ağırlıklı olarak 1920-1970 dönemine ait afişler, broşürler, ilanlar, fotoğraflar, mektuplar, eskizler teşhir ediliyor, dönemin tanıklarıyla söyleşilere yer veriliyor.

Kültürpark’taki 2 numaralı holün devasa alanı içinde bir define gibi duran sergi mekanının iç duvarlarında, önemli bilgiler içeren metinler izleyiciye eşlik ediyor. Grafik tasarımın, 20. Yüzyıl’ın yeni kültürel ortamında, mesajın hızlı ve çarpıcı bir şekilde iletilmesini sağlayan yeni bir uzmanlık alanı olarak nasıl ortaya çıktığı anlatılıyor.

“Grafik tasarım” ifadesinin Türkiye’de karşılık bulması, 1970’lerde gerçekleşmiş. Öncesinde, gazetelerin, dergilerin, matbaaların ve fuarların kapak, ilan, afiş, tabela gibi görsel iletişim ihtiyaçlarını, “fuar ressamı” adı verilen zanaatkarlar karşılarmış. Grafik tasarımcıların öncüsü kabul edilen bu ressamlar, zanaattan tasarıma geçişin gizli aktörleri olarak değerlendiriliyor. İzmir Fuarı’nda çalışan fuar ressamlarının eserleri de, bir anlamda Fuar’ın görsel kimliği haline gelmiş.

Sergide, grafik tasarımın ülkemizdeki öncüsü, reklamcılığın ilk büyük isimlerinden İhap Hulusi Görey’in yanı sıra, “Fuar’ın öncü ressamı” Vedat Mavitan, Ziraat Bankası logosu gibi birçok önemli tasarımın sahibi Ayhan Akalp ve özellikle portreleriyle Türk resim sanatında iz bırakan Naci Kalmukoğlu gibi pek çok sanatçının çalışmalarını, 20 Kasım’a kadar görebilirsiniz.  

Bu özenli araştırmanın kalıcı olması için, serginin kitabının hazırlanmasını umuyorum.

Altından stilize Anadolu figürleri

Bir başka grafiker ressamın, Gülperin Sertdemir’in tasarımlarını içeren “Altından Anadolu İzleri” başlıklı sergi ise, Swissotel’de devam ediyor.

Sertdemir’in amacı, var olan Anadolu kültürüne yeni bir üslup, yeni bir anlam kazandırmak. Anadolu’ya dair öğeleri yorumladığı resimleri, çok sayıda kişisel ve karma sergide yer almış. Eşarp ve kravat tasarımları Vakko tarafından basılarak satışa sunulmuş.

Sanatçının güçlü, karakteristik, özgün çizgileri ve zengin dokularıyla yarattığı dünyaya başınızı uzatmak için, stilize ettiği at, turna, güneş ve kadın gibi Anadolu figürlerinin deri ve altın gibi malzemelerle takı ve tablete uyarlanmış hallerini Otel’in lobisindeki vitrinlerde, 26 Kasım’a kadar görebilirsiniz.

Urla’nın dar sokağında bir define

Açılışı “İyi Tasarım İzmir_2” ile aynı günlerde yapılan “TB Evi: Urla Tasarım Kütüphanesi ve Faruk Tabak Okuma Odası” da, Urla’daki Kapan Camii Sokağı’nda keşfedilmeye hazır bir hazine. Mimar ve Akademisyen Tevfik Balcıoğlu, Osmanlı döneminde sıbyan mektebi (ilkokul) olan, 16. Yüzyıl’dan kalma kubbeli küçük bir binayı alıp restore ederek, halka açık tasarım kütüphanesine dönüştürmüş.

Kütüphane temel olarak, Georgetown Üniversitesi’nde çalışırken yaşamını yitiren Dr. Faruk Tabak’ın ve Tevfik Balcıoğlu’nun neredeyse tamamı İngilizce olan kitap koleksiyonlarından oluşuyor. Sokağın, Balcıoğlu’nun “haydutlarım” dediği çocuk sakinleri, kitapların taşınmasına yardımcı olmuşlar. Balcıoğlu, bu ilgiden hareketle, buraya bir de çocuk kütüphanesi eklemiş.  

Mekan, çehresi giderek değişen Urla’daki aydın kesimin nefes alacağı bir köşe oluşturmaktan öte, “eğitimde rol üstlenen, yeni fikir arayışlarını teşvik etmeye ve kışkırtmaya aday bir merkez olma hevesinde”. Toplantılara, oda orkestralarına, küçük söyleşi ve tartışma ortamlarına da açık.