Henüz 20 yaşında üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın uğradığı acımasız saldırı ve yaşamını dehşet veren koşullarda vahşet içerisinde yitirmesi geçtiğimiz hafta toplumda büyük infiale yol açtı. Hafta boyunca ülkenin en ön sıradaki gündemi, kadına yönelik şiddeti anlamaya ve önlemeye yönelik tartışmalar oldu. Bu tartışmalarda gördüğüm en önemli yanılgılardan birinin tecavüzü sadece cinsellik temelinde açıklamaya olan gayretti. Tecavüz sadece bir cinsel eylem değildir. Tecavüz bir saldırganlıktır. Karşısındakinin tüm sınırları hiçe sayan ve sıfırlayan bir yengidir. Tecavüz edilen varlığı elde etme, sınırlarını yok etme ve ona tek hakim olma despotluğunu da içermektedir.

Meslek hayatım boyunca birçok tecavüz mağduru kişiyle görüşme durumunda bulundum. Her birinin öyküsü ve yaşadığı acılar her zaman yüreğimi acıtır. Psikiyatr meslektaşlarımın dışında birçok hekim arkadaşımın da tecavüzü sadece cinsellik olarak algıladığını çoğu zaman gözlemlemekteyim. Şimdi bu satırları yazmaya gayret ettiğimde yaşadığım gibi, onlara da ne zaman sizlere yazdığım bu satırları anlatmaya gayret etsem sesim titrer, gözlerim dolar. Tecavüzün içinde cinsellikten çok şiddet vardır. Kendinden fiziksel olarak çok daha güçlü biri tarafından ağır şekilde darp edilme, cinsel organların parçalanacağı kadar vahşet, psikolojik olarak sindirme, yok etme vardır. Tecavüzde cinsellik son hedeftir. Öncesinde kan vardır, haftalarca sürecek fiziksel yaralanmalar vardır, yıllarca sürecek psikolojik etkilenmeler vardır. Ve tecavüz herkesin başına gelebilir. Zihinsel engelli bir çocuk da bu şiddetin mağduru olabilir, henüz ergenliğe yeni adım atmış bir ergen erkek de, toplumda saygınlığı olan, güçlü görünen bir avukat ya da uzman doktor. Tecavüzü sadece cinsel dürtülerle açıklayamazsınız. Çünkü tecavüzcü sokakta yolda yürürken birden cinsel dürtülerle bu saldırganlığı yapmaz. Bunun uygunsuz bir davranış olduğunu bildiği ve kavradığı için bu saldırganlığı başkalarının duymayacağı şekilde gizli, örtülü ve planlı şekilde yapar.

Son yıllarda ülkemize yön veren siyasetçilerin etkisiyle başkasının alanına, başkasının bedenine, başkasının haklarına, başkasının yaşama biçimine saygı gösterme miktarında belirgin bir azalma söz konusudur. Eğer politik gücünüz varsa; güçlüyseniz başka birinin hayatına müdahale etme hakkını bugün ülkeyi yönetenler kendilerinde görebiliyorlar. Benim gibi düşünsün, benim gibi yaşasın ya da benim isteğime uysun şeklindeki eğilim son yıllarda başta ülkenin bir numaralı koltuğunda oturan kişi olmak üzere tüm yöneticilerde arttı. İnsanlar birbirlerine yaşam biçimlerini dayatmayı; kendilerinde hak olarak görüyorlar. Onların hayatlarına müdahale ediyorlar. Kaç çocuk yapacaklar, kürtaj yaptıracaklar mı yaptırmayacaklar mı gibi, bir insanın hayati, kendisiyle ilgili tasarruflarına müdahale etmeyi kendisinde hak olarak gören bir zihniyet bugün ülkeyi yönetiyor. Böyle olunca kimileri cinsellikte de, gücüm varsa yaparım diye düşünüyor. Bakıyor, engelleyecek kimse yok, bu kadını ben cinsel olarak kullanabilirim, gücüm de var, niye yapmayayım diyor. Gücüm varsa niye yapmayayım diyen anlayış bugün ülkeye egemen durumda ve bu egemen gücün parçası gibi hissedenler her şeye hakları olduğu duygusuna sahipler.
İyileşebilmenin, cinsel saldırının yaralarını temizleyebilmenin yolu, susmamaktan geçer. Cinselliğin tabu olarak görüldüğü kültürlerde, cinsel saldırılar daha çok gizli kalır. İdeal olan, cinsel saldırı sonrası merkezlerin olması ve tüm tıbbi desteğin tek yerde, dolaşmadan verilmesidir. Yakınların destek vermesi ve cinsel saldırıdan dolayı mağdur kadını suçlamaması, iyileşme ve yaraların sarılabilmesi için ön koşuldur. Yakını cinsel saldırı yaşamış olan bir erkek de zorluk yaşar ve psikolojik destek almalıdır.

Son olarak şunun altını da çizmek isterim. Hadım etmekten söz ediliyor. Her suçun, bir kanuni karşılığı vardır ve bu hukuk yoluyla belirlenmelidir. Bir cezanın doktor eliyle verilmesi diye bir şey söz konusu olmamalıdır. İdam cezasının da insani bir şey olduğunu düşünmüyorum. ABD'de idam cezasının uygulandığı eyaletlerde suç oranları diğer eyaletlerden daha düşük oranda değildir. İdam caydırıcı bir önlem değildir. Toplumda infial yaratan her olay sonrasında bu tür söylemler yoğunlaşıyor. Toplumun cinsel istismardan, tecavüzden arınmasını ve mümkün olduğu kadar cinsel istismarın azalması hedeflenmelidir. Öç almaya yönelik bir sistem bunu azaltamayacaktır.