Uzun aradan sonra geçen hafta galibiyetle tanışan Altınordu, kendi evinde ligin sondan 4. takımı Adana Demirspor'a karşı da galibiyet parolasıyla sahaya çıktı. Daha 3. dakikada, kalecinin degajıyla pozisyona girdi konuk ekip, Lalawele'nin ceza sahası dışından çektiği şut direkten döndü.
Altınordulu oyuncular klas paslaşmalarla ceza alanına kadar gidebildi, sonrası gelmedi. Adana Demirsporlu oyuncular ceza alanına pek yaklaşamadı ama yaklaştığında da gol pozisyonları yakaladılar.
17. dakikada güzel bir korner organizasyonu sonunda kaleye çekilen şut, Yiğit'in eline çarptı. Hakem penaltı noktasını gösterdi. Penaltı ile ev sahibi takım öne geçti.
25. dakikada Barış kaleciyle karşı karşıya golü atamadı. Zor pozisyona giren bir takım için bunlar kesinlikle kaçmamalı yoksa telafisi olmaz.
32. dakikada yine arkaya kaçırılan bir oyuncu. Ancak Erce pozisyonu önledi. Orta sahada oyuncu uzun top oynayacağını belli ediyor, kime atacağını belli ediyor, onu tutan Altınordulu oyuncu yine de kaçırıyor. Ligin başından beri devam eden ve bir türlü çözülemeyen sorun. Bundan sonra da çözüleceğe hiç benzemiyor.
36. dakikada yine kaleci ile karşı karşıya kaldı Barış. Bu sefer kaleci fazla çıkmadı. Sol taraf bomboştu. Oraya vurdu aut. Ceza alanı içerisinde, rahat bir durumda, böyle bir vuruş, saç baş yoldurttu.
İlk yarının bitmesine son 1 dakika kalmış. Atabey topu önüne aldı, ceza alanına girdi. Yanında da Murat var. Çizgiye kadar gitti ama birden bire Murat koşusunu kesti. Böyle olunca Atabey'e rahat vurma imkanı verdi. Çapraz da olsa etkili bir vuruş yaptı, Erce ayaklarıyla çıkardı. O kadar mesafe koşup, son anda durup, izlemeyi yeğlemek neyin nesi, anlayabilmiş değilim. Ciddi uyarı gerektiren bir durum. Futbolda böylesine bir rehavet asla affedilecek birşey değildir.
Ceza alanına uzun oynanan topu Yusuf bomboş olmasına rağmen riske girmeyip, kafayla kornere attı. Bu kadar basit teslim edilmez bir top rakibe. Bir defans oyuncusu her an çevresinde kimler var, kimler yok bilmeli. Kaldı ki bu top çok uzaklardan atıldı. Top gelene kadar bırak oyuncuları, tribünleri bile kontrol edebilirsin. Bıraksa top auta gidecek. Hadi onu yapmak istemedin, taça atarsın. Kalecine bile kafayla geri pası atabilirsin. Korner kullanıldı, Atabey kafayla vurdu ve skora eşitlik getirdi.
Golden sonra pozisyonları bulan takım Adana Demirspor'du. Altınordu'nun hiç pozisyonu olmadı dersem, hata etmem kesinlikle. İlk yarıda galibiyeti garanti altına alabilecekken yapamadı, ikinci yarıdaki oyunundan sonra ise 1 puan bile sevindirdi.
Altınordu hep basit hataların kurbanı oluyor. Bunların asıl sebebi bana göre tecrübe eksikliği. Ne gol yollarında tecrübeliler ne de defans yaparken. Tek güzel yaptıkları şey, paslaşmalar...

Puan farkı büyüyor

Manisaspor'un kayıp haftasıydı. Rakip lider Ankaragücü. Ligde dolu dizgin gidiyorlar. Kendi sahasında Altınordu'ya boyun eğmiş bir takımın, deplasmanda Ankaragücü'nden puan çıkarmasını beklemek hayalcilik olur. Bu lig bir çok hayalleri gerçekleştirse de hayalleri sınırlı tutmakta fayda var, hayal kırıklığına uğramamak için.
Oyun başladığında görüldü ki, Manisaspor ezilmiyor, aksine daha iyi oynuyor, kafa tutuyordu lidere. İlk tehlikeyi yaşatan da Manisaspor'du. 16. dakikada ceza alanı içerisine yapılan ortaya Meye kafasını vurdu. Topun gittiği taraf kalenin bomboş olduğu, kalecinin uzanamayacağı  taraftı. Kaleyi tutsa gol olacaktı ama auta gitti.
25. dakikadan sonra Ankaragücü ağırlığını koymaya başladı. Yüklendi, Manisaspor da hızlı hücumlara döndü. Ev sahibi takımın ilk tehlikeli atağı ancak 30. dakikada geldi. Yapılan ortayı, penaltı noktası üzerinden Kenan şutla dışarıya gönderdi. Pozisyonlar devam etti. Yoğun baskıyı kırmanın tek yolu vardı, oyunu yavaşlatmak. Manisa buna başvurmaya başladı, başardı da.

Korner paslaşarak kullanıldı, arka direğe doğru orta yapıldı. Arkada bomboş bir Ankaragücülü oyuncu. Defans ön direk dolaylarında yığılma yapmış durumda. Kalenin ortasında golcü oyuncu İlhan Parlak hemen arkasında onu marke eden Abdülkadir. Arkalı önlü, temaslı ikili mücadele. Top havadan arkaya doğru gelirken, İlhan Abdülkadir'in arkasına geçmeyi başardı, yetmedi yükseldi ve uzak direk yakınına doğru kafayı vurdu, golünü attı. İlhan Parlak yeteneğini konuştursa da, Abdülkadir de buna büyük bir katkı sağladı.

İkinci yarı da golle başladı. Mikic asist yaptı(!), İlhan takımının ve kendinin 2. golünü attı. Burada Mikic'i suçlamamak gerekir. Rakibinin önündeki topu uzaklaştırmak isterken İlhan'a geldi. İlhan hiç beklemeden, gelişine vurdu, çok güzel bir gol atmış oldu.

64'te Perovic Zahit'e pas veriyor ceza alanı içinde. Zahit'in yapması gereken kaleye dönmeye çalışmak iken, topu dışarıya doğru sürüyor. Dar alan olsa da, yetenekli oyuncular burada sahneye çıkar, topu kaleye doğru hafifçe bırakır, aniden döner ve birden vuruşunu yapar.
Pozisyonlar daha da bollaştı. Her iki takım da gole yaklaştı ama Manisspor çok daha üstündü bu konuda. Yakaladıkları çok netti. Kaleciyle karşı karşıya kalındı, Zahit olsun, Billal olsun, Perovic olsun arka arkaya golleri kaçırdı.
Maç bitmek üzereyken Sedat adeta Messi'leşti. Defansı peşine taktı, aradan geçti, çapraza yakın yerden vuruşunu yaptı, farkı 3'e çıkardı.
Manisaspor bir kaç hafta önce parlamış, ligde kalma adına umutları yeşertmişti ancak 2-3 haftadır rüzgar yine terse döndü. Puanlar kaybedilirken, rakipleri de puanlar kazanıyor, aradaki puan farkı gitgide artıyor. Devre arası birşeyler yapmak şart.