Devlet yönetimleri ile terör örgütleri arasındaki ilişkiler hep tartışmalı olmuştur. Kimi durumlarda devletler, başka devletler üzerinde etkilerini arttırabilmek, devletleri kendi yararlarına bir çizgiye çekebilmek, ya da basitçe zayıflatabilmek için diğer devletler aleyhine terörist eylemleri desteklemişlerdir. Terör, kimi durumlarda ne yazık ki, bir dış politika aracına dönüşmüştür.
Ancak hiçbir sağduyu sahibi devlet yönetimi, kendi halkına da saldıran bir terörist grubu sevimli göstermek yanılgısına düşmemiştir. Hiçbir devlette medya kuruluşları, kendi halkına kurşun sıkan, pusu kuran, askerini, polisini öldüren teröristleri, idealleştirmemiştir, meşrulaştırmamıştır. Siyasi partiler, teröristlerin sığınma limanlarına dönüşmemiştir.

Türkiye iki terör örgütünün açık tehdidi ve saldırısı altındadır. İkisi de terör örgütüdür. Biri diğerinden iyi değildir. İkisi ile de etkili mücadele şarttır.
Türkiye'nin bugün bu durumda olması, yakın tarihimizde terörle mücadele konusunun iç ve dış politikada teröristle müzakereye evrilmesinin doğal bir sonucudur. Suriye politikasındaki açık yanlışların doğal bir sonucudur. Ordunun çeşitli tertiplerle zafiyete uğratılması bu yanlışların yakıcılığını daha da arttırmıştır.

Bir kez daha söylüyoruz. Türkiye iki terör örgütünün açık tehdidi ve saldırısı altındadır. İkisi de terör örgütüdür. Üstelik görülüyor ki ikisi de Batılı güçlerin kontrolü altındadır.
Bu demek oluyor ki, iki örgüt aslında birdir. Terör, Batı'nın kontrolü altındaysa, Batı'ya üslerini açarak, onun istihbaratına güvenerek, onunla istihbarat paylaşarak, terörle nasıl mücadele edilebilir? Gelecek ayların anahtar sorusu bu olacaktır...