Burcu Özkan - Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkan Yardımcısı ve Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği ETİK Başkanı Mehmet İşler, 'Avrupalıyı Türk turizmine çekmek amacıyla; Turizm Müşavirlikleri, Büyükelçilikler ve sektörün kendisi ciddi bir çaba içine girdi. Tüm bu çabaların meyvelerini 2018'de aldık ama tam anlamıyla kesin ve net akın bu yıl yaşanacak. 2019'da Türk turizmi, tüm zamanların en iyi rakamlarına ulaşacak' dedi

2019 turizmi nasıl olacak?

Türk turizmi 2014 ve 2015'te tüm zamanların en iyi rakamlarını (hem sayısal hem finansal anlamda) yakalamıştı. 2016 ve 17'de daralma yaşamıştı ancak 2018 yılında Türk turizmi 2014 ve 2015'in hedeflerini yakaladı. Yani 2 yıllık bir gecikme ile Türk turizmi tekrar ivme kazandı.
2019 yılı; 2014, 2015, 16 ve 17 dahil olmak üzere son 4 yıl ile beraber Türk tarihinin en iyi rakamlarının ve tüm zamanların en iyi rakamlarının olduğu - hem turist sayısı hem finansal (döviz girdisi) açıdan 2019 yılı tüm zamanların en iyi yılı olacak. Türk turizminin 2019'da giderek dahada ivme kazanmasının nedenlerini şu şekilde açıklayabiliriz:
1. Avrupa'nın algı yönetimi: Avrupa, özellikle terör ve savaş ile beraber Türkiye'deki algıyı işleyerek turistleri İspanya'ya, Portekiz'e, Hırvatistan'a kaydırdı. Yalnız buraları Euro bölgeleri olduğu için bu bölgede alınan hizmetin ve otellerin kalitesi düşük ama fiyatları yüksek.
Avrupa'da özellikle 2017 yılında yaşanan terör atakları sonrasında insanlar terörün yeri ve milleti olmadığını gördüler ve günümüzde yabancı turist çok iyi fiyatla en iyi hizmeti aldıkları Türk turizminin ayıplı olmadığını fark etti. Tüm algı yönetimlerine rağmen son tüketici cebindeki parayı, kaliteli ve daha iyi fiyata hizmet alabileceği Türk turizmine yöneldi.
Londra, Hollanda, Paris ve Almanya'da bombalar patlayınca; insanlar saldırıların yalnızca Türkiye'de yaşanmadığına ikna oldu.
Avrupa Türk turizminin önünü kesmek için turiste: Türkiye'ye giderseniz seyahat sigortanızı yapmayız tehdidini savuruyordu. Bunu duyanlar önce Türk turizminden uzaklaştı, sonra kendi sigortasını kendisi karşılayarak Türkiye'yi tercih etti.
2. Pahalılık: İspanya'da bir şezlong 25 Euro'ya veriliyor. Türkiye'de biz herşey dahil bir hizmeti 50 Euro'ya verirken şezlongun 25 Euro'ya çıktığı İspanya'da vatandaşlar ve giden yabancı turistler oradaki fahiş artışlara itiraz etti. TL'nin döviz karşısında değer kaybetmesi ise turistin cebindeki parayı Türk turizmiyle harcamasının önünü iyice açıyor.
Diğer bir örnek: Avrupa'da 1 Euro'ya 1 kahve içebilen birisi Türkiye'de yaklaşık 6 kahve içebiliyorken niçin Türkiye'yi tercih etmesin? Avrupalı da artık kendi ekonomisini düşünüyor ve en ekonomik turizme sahip Türkiye'yi listesinin ilk seçeneği yapıyor.
3. Yerel vatandaşın turist protestosu: Avrupa'da yaşayan bölge insanı turist istemiyoruz diyerek eylemler yapmaya başladı. Hal böyle olunca tur operatörleri ve turist için Türkiye günden güne daha da çekici hal almaya başlıyor.
4. Tur operatörlerinin desteği: Bize gelen turist, el mahkum zaten uçağa biniyor. Fakat Avrupa içinde geçiş yapan turistin kullandığı ulaşım ağları tur operatörlerini destekleyici değil. Hızlı tren ya da bireysel araçlarla ulaşım sağlıyorlar genelde. Bu da tur operatörlerine fayda sağlamıyor. Avrupa'da turist geçişinde tur operatörleri by-pass edilebiliyor. Kendi uçak biletleri ve otellerini bireysel alan kişi tur operatörlerinin karını etikiliyor. Hal böyle olunca tur operatörleri, Türkiye'yi devre dışı bırakmanın zararlı olduğunu fark ettiler.

EN İYİ SEÇENEK TÜRKİYE

Avrupa'dan Türkiye'ye yılda ortalama kaç turist geliyor?

Türkiye'ye gelen turist sayısı yaklaşık olarak 40 milyon. Avrupa'nın bu 40 milyon turisti başka ülkeye göndermeye imkanı yok. Turistin ekonomik ve hizmet anlamındaki en iyi seçeneği Türkiye.
Devlet yakın zamanda 2019'da beklenen turist rakamını açıklayacak. Yaklaşık 40 - 41 milyon turist gelir bu yıl. Nüfusumuzun yarısı kadar birçok ülkeden gelen turistleri ağırlayacağız. Avrupalının parası kıymetlendi ve Avrupalı emeklinin bir emekli maaşı ile Türkiye'de çok rahat tatil geçirmesi mümkün. Avrupalı başka bir Avrupa ülkesinde tatil yapmaktansa Türkiye'yi tercih ediyor.

Devletin Türk turizmini daha cazip hale getirme amacıyla yaptığı çalışmalar nelerdir?

Devletin tur operatörlerine uçak başı teşviki bulunuyor. Bu çok önemli bir cazibe yarattı. Ayrıca ülkemizin yurtdışındaki blogger ve basınla yaptığı temaslarda Türkiye'nin savaş ve terör algısının yenilmesi konusunda büyük çaba sarfedildi. Burada turizm müşavirlikleri, büyükelçilikler ve sektörün kendisi ciddi bir çaba içine girdi. Tüm bu çabaların mevelerini 2018'de aldık ama tam anlamıyla kesin ve net akın 2019'da yaşanacak.

TURİZM, TÜRKİYE İÇİN VAZGEÇİLMEZ SEKTÖR

Turizminin ülke ekonomisindeki payı ne kadar?

Türk ekonomisinde turizm sektörünün bugün itibariyle ihracattaki payı yüzde 25'lere ulaşmıştır. Bu da sektörün yüzde 25'lere yakın döviz girdisi sağlayan önemli sektör olduğunun göstergesi.
Turizm, Türkiye için vazgeçilmez bir sektör. Çünkü Türkiye; gerek kum, deniz, güneş, gerek tarih, kültür, gerek sağlık, gerek kongre ve gerekse inanç  dahil olmak üzere birçok noktasında zenginlikleri olan bir bölge. Bugüne kadar Türkiye kum ve güneşiyle doğdu ama bundan sonra oyuna sokmadığı oyuncularını da oyuna sokacak. Planlamalar bu yönde.
Asıl kişi başı gelirlerin yüksek olduğu yerler olan turizm çeşitliliği sağlayan Mardin var, gastronomi var. Antalya bugün kum deniz güneş kenti iken, Denizli'deki Loadikyamız var. Adana, Antakya ve Mardin'de ciddi bir gastronomi var. Hepimizin şahit olduğu iç pazar turizmi olan: Kars ve Van'a yapılan Doğu Ekspresi diye adlandırılan ciddi bir potansiyel var. Bu sayede yatırımlar doğuya kaymaya başlıyor.
Karadeniz kendi içinde zaten farkılıklar dolu bir bölge. Özellikle Orta Doğu pazarı Karadeniz'de çokça görülüyor. Özellikle gayrımenkul anlamında artmaya başladı. Karadeniz'e Orta Doğu turisti gittikçe artıyor çünkü dünyada Türkiye'nin turizmden pay alması için fazlasıyla oyuncusu var.

Terör turizmi nasıl etkiledi?

40 yıla yakındır terörle uğraşıyor Türkiye. 40 yıldır terör belasıyla uğraşan bir ülke olmasına karşılık son 10 - 12 yıldan beri de Irak ve Suriye'deki savaşı da yaşayan bir ülke olarak Türkiye, turizmde çok ciddi atılımlar yapıyor. Türk turizmi bulunduğu bu coğrafi şanssızlığına rağmen turizmi diri tutmuştur. Bu göz ardı edilemeyecek bir başarı. Bu şartlarda bunu başaran sektör eminim ki daha uygun fırsat bulduğunda hem coğrafi hem de yakın çevresindeki sosyolojik olaylardan sonra 100 milyon turisti yakalamaması işten bile değil.Hedefimiz; 100 milyar dolar girdi, 100 milyon turisttir. Bunu da biz 2033'e kadar yakalayacağımıza inanıyoruz.

İSTİKRARSIZ DÖVİZ YERLİ TURİST KAYBINA NEDEN OLUYOR

Dolar kurunda yakın zamanda tekrar artış yaşanacağı biliniyor. Bu artış turizm sektörünü nasıl etkiler?

Dövizin artmasının turizmcilerin işine geldiği söyleniyor. Hayır bizim işimize gelmez. İlk 1 aylık sürede dövizin hızlı çıkışları bizim cebimize para bırakıyor gibi olsa da aslında aynı oranda iç maliyetlerimiz artıyor.
Döviz arttıkça, arabamıza aldığımız lastiğin, elektriğin, benzinin fiyatı artıyor. Türkiye şu anda turizm sektörüne dair birçok şeyi kendisi üretmiyor ve bunlara bağlı olarak dışardan ithal edilen mal çok fazla. Dolayısıyla tedarikçi kalemlerimizin bir çoğu ithal. Örnek: Buğday, muz ve et gibi ürünler ithal ediliyor. Hal böyle olunca otomatikman bizim de girdilerimiz şişiyor.
İstikrarsız döviz yerli turist kaybına neden oluyor ama yabancı turistte 'ucuz ülke' imajı pekiştiği için ülkenin cazibesi artıyor. Fakat ülkenin ucuz ülke imajından kaynaklanan bazı dejavantajlar mevcut. Mesela fiyat yükseltemiyorsunuz. Biz dövizin artması ve düşmesinden yana değiliz. Biz istikrardan yanayız.

ÜLKENİN İMAJINI YÜKSELTMELİYİZ

Türkiye'nin dünya turizm sektöründeki imajını bizlerle paylaşır mısınız?

Her ülkenin olduğu gibi Türkiye'nin de dünya turizminin de imaj değeri vardır. Bu değerler tercihi ülkenin kendi elinde değil. Bir örnek ile açıklayayım;
Bugün Fransa'da 40 Euro veriyorsunuz. Bir kahve bir kek alıyorsunuz. Eyfel'in karşısında yiyip içiyorsunuz. Bu 40 Euro'ya Türkiye'de 1 gece 3 öğün yemek yenilebilir. Fakat fark şu, oraya siz bir kahve ve kek yemeye gitmiyorsunuz. Eyfel Kulesi'nin karşısında onları yiyip içmeye gidiyorsunuz. Ülkenin orada bir imaj değeri var.
Türkiye nezdinde bakacak olursak, 200 Euro'ya tatile gittim derseniz gülerler. Türkiye'nin imajını ülke olarak arttırması gerekir ki biz otelciler olarak fiyatımızı arttıralım. Bu arz talep dengesi ile orantılı birşey elbette.
Bu imaj yükseltme durumu Türkiye'de ancak temel değişimlerle mümkün olabilir. Hukuk, demokrasi, sanat ve kültür anlamında ülke olarak imaj yükselmesi yaşanmalı. Yani nobel ödülü alan ya da uluslararası sinema dalında ödül almış filmlerinizi ve bestekarlarınızın, bilim adamlarınızın bilinilirliği ve verimliliği görünür kılınmalı. Birçok anlamda demokrasi ve hukukun  uygulanabilir olması gerekir. İnsan ve hayvan hakları gibi konularda öncü bir ülke olmanında buradaki önemi yatsınamaz.
Tek başınıza mükemmel bir otel olmak turisti çekmez. Ülkenin imajının yükselmesi gerekiyor ki sektörel anlamda da fiyatlar yükselsin, verim artsın.
35 Euro bir krep ve kahveye fiyat ödüyorsanız Fransa'da Türkiye'de de bunun olmasını istiyosak önce imaj arttırmaya gitmek gerekir.

HEDEF NÜFUSUN 3 KATI TURİST

Devletin sektöre sağladığı olanak ve işbirliği turizmin gelişmesinde ne kadar etkili? Yapılan çalışmalar turizm sektörünü ileriye taşıyacak mı?

Bugüne kadar Türk turizmi kendi gücü ve ivmesiyle büyüyerek bu noktaya geldi. Genelde iktidarlar arkadan düzenledi sektörü. 1984 yılında ilk kez planlanmış bir sektör devlet işbirliği oldu ama rahmetli Turgut Özal'dan sonra sektör devletin önüne geçerek; yatırımcı ve cesaretli bir hal aldı.
Bugün geldiğimiz noktada ise Türk turizmininden elde edilecek pay yeterli değil. Yunanistan'ın nüfusu bugün yaklaşık 12 milyon ama gelen turist sayısı 30 milyon. Yani Yunanistan nüfusunun 3 katı kadar turist ağırlıyor bizse nüfusumuzun yarısı kadar ağırlıyoruz. Biz 2033'te 100 milyona geleceğimizi varsayarsak, ancak o zamanlarda nüfusumuz kadar turist ağırlamayı geçip 3 katına da çıkabiliriz.
Şu anda İspanya 85 milyona yakın turist ağırlıyor ve İspanya'nın nüfusu yaklaşık 45 milyon.
Nüfusunun çok üstünde turist ağırlayan ülkeler mevcut. Bunu Türkiye'de başarabilir. Tüm zamanların en iyi rekorunu kırdık diye kendimize moral verirken aslında gelecek hedefimizin de şu anki bulunduğumuz nokta ile yetinilmemesini söylüyoruz. Muhakkak bundan sonraki hedefimiz nüfusumuz kadar turist getirmek bir sonraki hedefimiz ise İspanya ve Yunanistan'ın getirdiği nüfus oranının 3 katı rakamlarına yönelmektir.
Nüfusun 3 katı kadar turist ağırlamak Türkiye'de nasıl mümkün olabilir? İşte bu şu şekilde olabilir; Bugüne kadar sektör güzel ürünler üretti, biz otellerimizi çok güzel yapıyoruz ama turist bizim otellerimizden çıktığı zaman semtlerin aynı özveride olmadığını görüyor. Belediyeler bizlerle aynı hassasiyeti paylaşmıyor.
Bugün Yunan adasına gidiyorsunuz, kaldığınız otel çok sıradan bir otel ama o adanın içindeki destinasyon merkezi boyasıyla mimarisiyle ve konseptiyle sizi çekiyor. Siz otele değil şehrin kendisine gidiyorsunuz. Ben Midilli'ye gideceğim farzedelim. Midilli'de de şurada kalayım diyorsunuz. Ya da Sakız Adası'nı görmek istiyorum diyorsunuz ve Sakız Adası'nda da şurada bir yerde kalayım diyerek otelinizi seçiyorsunuz. Türkiye'de ise tersi bir durum söz konusu. Şu anda hala hazırda Türkiye'de sadece otele geliniyor. Demiyorlar ki; Ben Antalya ya da Bodrum'a geleyim. Ben Maxx Royal'e gideyim diyorlar. Maxx Royal nerede? Antalya'da. Antalya burada otelin arkasında kalıyor. Avrupa'da se önce destinasyonlar öne çıkıyor.

RANT UĞRUNA SEKTÖR BALTALANIYOR

Yerel seçimler yaklaşıyor. Belediyecilik anlamında turizm sektörüne yapılan yatırım ve çalışmaları nasıl buluyorsunuz ? Bu seçimlerle beraber gelecek adaylardan beklentileriniz nelerdir?

Malesef yerel seçimlerde belediyeler oy ve rant uğruna turizmin destinasyon merkezindeki estetik kaygılarını gözardı edebiliyorlar. Özellikle Türkiye kıyılarında belediyeler bir konsept üstünden turizmcilik yapmak yerine daha çok imar ve mütahitlerin rantı olabilecek yapılaşmalara izin vererek estetiği gözardı ediyorlar. Turizme yönelik beklentiler gözardı ediliyor. Buna karşılık arsa ve imardaki rant sağlama suretiyle oy avcılığına gidiyor belediyeler. Bu bir çelişki. Bunun yerine belediyeler gerçekten estetik görüşe sahip turizmci vizyona sahip hatta turizmin içinden gelen ve gerek imar, konsept ve gerekse yaşam tarzı olarak bu insanlardan oluşan ve seçilenlerden belediye başkanı adayı olsa (Özellikle turizm beldeleri için söylüyorum) Didim, Bodrum, Antalya, Fethiye gibi il ve ilçelerde mesela... Daha iyi bir turizm sağlanabilir. Çünkü düşünün ki, Dikili'ye gidiyorsunuz; Tabelalar pis, parklar rezalet, restoranlar ve menü hiç güzel değil fakat Dikili'de bir otele gidiyorsunuz bahçesi, havuzu ve ambiyansı mükemmel. Şimdi buraya gelen turist, otelden dışarı çıktığı anda daha iyi olan hiç birşey göremedikçe otele atıyor kendini.

TATİL KÖYÜ GİBİ BELDELER

Otelciler turisti kazanmak için doğru portföyler oluştururken belediyelerde bu durum pek mümkün olmuyor. Aslında Belediye bünyesinde yer alan otellerle dolu bir ilçeyi düşündüğünüzde orada yer alan parklar ve bahçeleri aynı bir otelde düşünülen incelik ile beldeleri büyük bir tatil köyü haline getirebilirler. Evlerin boyamaları, yeşil alan düzenlenmesi, rekreasyon alanları düzenleme, insanların denize girmesinin medeni şartlarının sağlanması, güvenliğin sağlanması, yüzme alanlarının sağlıklı ve hijyenik olduğu arkasından da hizmet alabileceğiniz alanların bir otelci (hizmet sektörü) zihniyeti ile dizayn ettiğini düşünün. İşte o zaman bizlerde bir tek ağacın olmadığı Santorini gibi, Mikonos gibi volkanik adalardan milyarlarca dolar kazanan bir ülke olabiliriz. Aynı deniz aynı gökyüzü... Yunanistan oradaki kıyılarda dünyaları kazanırken bizim buradaki kıyın ve denizin daha güzel ve anakaraya yakınsın, lojistik ve maliyetinde düşükken neden turizmde geri kalıyorsun. İşte nedeni estetik...

MEVZUATTA AÇIK VAR

Bunların tek sebebi var, Belediyeleri yönetenler; estetik kaygılardan uzak, turizmi 2'nci plana atan, imar kurbanı olmuş ve oy beklentisi ile tutunmaya çalışan olması. Ben diyorum ki bu yağmaya son verelim. Mesela bunlardan bir tanesi nedir? Turizm ve imar alanı olarak açılmış birçok yerimizde. Ben buraya otel yapacağım diyorsunuz. Projeyi veriyorsunuz. 150 villa yapıyorsunuz diyelim ki. Bunun 10 tanesini otel odası olarak gösteriyorsunuz 140 tanesini satıyorsunuz 2'nci konut olarak. Mevzuatlarımızda böyle açıklar var. Yerel yönetimler bunları, mütahitlere peşgeş çekerek aslında bu alanların maalesef turizme kazandırılması; KDV, muhtasar veya tanıtım odaklı ve istihdam odaklı ülke geleceğine yatırım olması yerine biraz önce dediğim gibi yerleri yağmalıyorlar. Çünkü tamamiyle turizm mantığından uzak belediyecilik anlayışı var.

ESTETİK KAZANDIRIR

Biz şunu istiyoruz: Biz otellerimizde göstermiş olduğumuz estetik kaygıları, iyi hizmeti, hijyen kurallarını ve insana yakışır ortamları nasıl yaratıyorsak, özellikle Ege'de buluşacak olan yeni adaylar kendi yerlerinde biz otel ve tatil köyü mantığında beldelerinde konsept geliştirsinler ve bu konsepte göre tüm ilçeyi dizayn eden yerelde kalkınmayı ön plana çıkaracak şekilde her ilçenin kendine göre bir proje geliştirmesini istiyoruz. Biz hangi partiden olursa olsun farketmez, seçilecek olan adayların bu hassasiyete sahip olmasını istiyoruz. Çünkü estetik kaygıları ön planda tutarak proje geliştiren belediyecilik anlayışı, turizm ile beraber ülkeye ve şehre daha fazla yatırım sağlar. Yerelde ve ülke bazında ivme kazanılır.