Kübra Topal- Ülkenin iç ve dış gündeminde yaşananlar, doğrudan turizmi etkiliyor. Geçen yıl kan ağlayan sektör, bu yıl da diken üstünde. İzmir Turist Rehberleri Odası (İZRO) Yönetim Kurulu Başkanı Nebil Altınel ile turizmin ahvalini konuştuk. Altınel, durumu 'Turist görmüyoruz ki rehberlik yapalım' diyerek özetledi

Turizm, dinlenmek, eğlenmek, görmek ve tanımak gibi amaçlarla yapılan geziler ve bir ülkeye veya bir bölgeye turist çekmek için alınan ekonomik, kültürel, teknik önlemlerin, yapılan çalışmaların tümü. Turistik gezi, insanların sadece bir yerden bir yere gitmesi değil kültürel, ekonomik ve toplumsal olarak da iletişim içinde olmaları hali.
Turizm büyük küçük, ilgili ilgisiz sivil toplum kuruluşlarının ve başkanlarının anlattıkları gibi bir şey değil. Kamu veya devlet tarafından anlatılan veya algılanan da değil. Bu aşamada belki de bir devrim yaparak, konuya nasıl odaklanmak gerektiğini tartışmak ve ortaya koymak fayda getirebilir. Çünkü turizm toptan dikkatli ve itinalı bir şekilde ele alınması gereken bir süreç. Bugün yaşanan, ancak işaretleri on yıl önce başlayan kriz sadece 2016 yılına özgü değil. Eğer geçmişe ufak bir tur yapılabilse, her yıl üzerine eklenen sorunlar kolaylıkla görülebilir. Aynı şekilde bunların çözüm yolları da ortada. Ancak ciddi olarak ele alınmayan ve zaman içinde kangren haline getirilen turizm ve turizmde çalışan rehber sorunsalı bu kadar olumsuzluğa rağmen kolaylıkla çözülecek bir yapıya sahip. Bunun için tek şart akıl, bilim, deneyim, planlama, çevre ve liyakat değerlerinin bir araya getirilebilmesi.
Tüm bunlardan dolayı, Türkiye'nin turizmini, turizmin can damarı olan turistleri ve rehberleri ele almak istedik. Çözüm için yapılması gerekenleri ise İzmir Turist Rehberleri Odası (İZRO) Yönetim Kurulu Başkanı Nebil Altınel ile konuştuk.

-Öncelikle turizmin can damarı olan rehberler hakkında bilgi alalım. Kaçak rehberlerin artması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Rehberlik belgesi olmayıp da, rehberlik yapan kişiler ile igili bazı sorunlar var. Yasal bir yetersizlik var. Cezaların az olmasından dolayı, bazı insanlar hala kaçak rehberlik yapıyor. Ama oranı konusunda elimizde herhangi bir veri yok. Denetimlerle ne kadar kaçak rehber olduğunu öğrenebiliriz ama bununla ilgili henüz bir denetim yapılmadı. Fakat Türkiye çapında kaçak rehberlik, sandığımızdan daha büyük orana sahip.

-Rehberler Odası'na bağlı olmadan rehber olarak çalışılabiliyor mu?
Rehberler Odası'na bağlı olmadan çalışılamaz. Rehber olabilmek için Türkiye'de bulunan 13 Rehberler Odası'ndan birine bağlı olunmalı. İstanbulda, Ankara'da, Çanakkale'de, Adana'da, Antalya'da ve diğer illerde bulunan odalardan birine üye olmak zorundalar.

-Rehber olma süreci nasıl işliyor?
Teorik olarak iki yol var. Ama pratikte şimdiye kadar 6326 sayılı yasa çıktığından beri sadece 'okullar' rehber veriyor. 2 yıllık, 4 yıllık ve uzaktan eğitimlerle rehber olma hakkı elde ediliyor. Teorik olarak bakanlığın odayla birlikte kurs açma yetkisi var. Fakat bu yetki kullanılmıyor. Çünkü üniversiteli öğrenciler 'Ben 2 sene, 4 sene okuyorum. Siz 6 ayda rehber yetiştiriyorsunuz' diyerek işin adaletsizliğinden bahsediyorlar. Bu da bir görüştür tabii ki, sonuçta adaletsizlik oluyor.

-İnternetin yayılıp her şeyin internetten öğrenilmesiyle birlikte rehbere olan ihtiyaç azaldı mı?
Bu durum tabii ki rehberleri etkiler. Her teknolojik gelişme, belirli sektörlerde bir değişikliğe sebep oluyor. Bunun bir çekirdek kısmı vardır ki o çekirdek kısım devam eder. Her meslekte aşağı yukarı böyle bir şey var. Rehberlikte de belirli bir yaşa geldiğiniz zaman artık bu işlerle uğraşmak istemezsiniz. Hizmeti satın almak istersiniz. Onun için devam eder. Ama tüm bunlar bir plan çerçevesinde olmalı. Siz durmadan adam yetiştirirseniz, bunun da karşılığı piyasada yoksa işte o zaman sıkıntı başlar.

'Turist görmüyoruz ki nasıl cevap verelim!'

-Biraz da turistlerden bahsedelim. 2016'da gelen turist sayısı nasıldı?
Valla turist görmüyoruz ki nasıl cevap vereyim! Şöyle söyleyeyim, büyük bir düşüş oldu. Biz bunu şu şekilde ölçüyoruz. Her sene rehberler, çalışma kartı talep ediyor. Yani bir sonraki yıl çalışacağını beyan ediyor. Bunda düşüş olduğu zaman, çalışma arzusunda olanın azaldığını görüyoruz. Kasım ayı içinde müracaat ediliyor. Bizim 1020 üyemiz var. 2016'da çalışmak istiyorum diyen 765 rehber vardı. Bu sene 620. Bu da zaten ne kadar az turist geldiğini gösteriyor. İnsanların iş bulmakta zorlanacaklarını düşünüp kart istememeleri, işlerin düştüğünün veya düşeceğinin göstergesi.

-Turist sayısının ülkemiz piyasasına etkisi nasıl?
İzmir için konuşursak, İzmir'de fazla hissedilmiyor. İzmir tek bi yerden geçinen kent olmadığı için pek etkilenmedi. İzmir, liman, ticaret ve üniversite kenti. Turizm bunların çok daha gerisinde kalıyor. Diyelim ki turizmin, İzmir'in ekonomik hayatına katkısı % 10 ise bu yarı yarıya düştüğü zaman çok da önemli bir şey sayılmaz. Çünkü bunu kapatacak başka iş alanları var. Ama Antalya gibi tek turizmle geçinen bir şehir için, düşüş konusunda çok daha fazla etkilerini görüyoruz. Aslında bana göre aynı oranda biz de etkileniyoruz. Benim için arkadaşlarımın çalışamaması, Antalya'da yaşayan bir insandan farkının olmadığını gösteriyor.

-2017'de turist sayısının ne olması bekleniyor?
Ben bir öngörüde bulunamam. Elimde bir veri yok. Bu istatistiki belgelere yönelmiş de değilim. Benim çalışma alanım liman,  limanda da hiç gemi olmadığını biliyoruz. Geçen senelerde de yoktu. Yani İzmir bazında bir değişiklik yok. Oteller açısından da öyle, arkadaşımla konuştuğum zaman durumun parlak olmadığını söyledi. Tüm bu sebeplerden dolayı bu yıl da, geçen yıldan pek bir farklı olmayacak gibi görünüyor.

-Daha çok hangi ülkelerden turist alıyoruz?
İlk başta Almanya, İngiltere gibi ülkeler vardı. Şimdi değişim oldu. İran'dan gelenler var, Arap ülkeleri de var fakat bizim buralarda pek görünmezler. Genelde İstanbul'da tatil yapıyorlar. İzmir'de onlara doğru dürüst bir cevap vermemiz mümkün değil. Bizde genelde yerli turist çoğunlukta.

-Turistler hangi şehirleri tercih ediyor?
Şehir dersek İstanbul ve Antalya öne çıkar. Ama bölge olarak baktığımızda, Ege Bölgesi ve Kapadokya diyebiliriz. Özellikle Kapadokya'nın özel bir topografyası var. Onun için her zaman önemlidir. Ege Bölgesi de, Yedi Kiliselerin burda olmasından dolayı önemli bir yere sahip.

-Turistlerin tercihleri, daha çok tarihi yerleri görme amaçlı mı tatil amaçlı mı oluyor?
Güneye gidersek tatil amaçlı. Dini geziler de var tabii. Dediğim gibi Yedi Kiliseler veya Hristiyan alemi için önemli yerler. Aslında İzmir'de de Yahudiler için önemli yerler var. Yahudi topluluğu çok fazla nüfus teşkil etmediğinden dolayı etkilemez diye düşünüyoruz. Ama unutmamak gerek 1 Türk Lirası 100 tane kuruştan oluşur. Bu 100 tane kuruşu üst üste koyarsanız 1 lira eder. Bunun küçüğü büyüğü olmaz. Her birinden teker teker tuğla koyup bir duvar yaparsınız. O yüzden tatil amaçlı ya da tarih amaçlı fark etmez, bizim için her ikisi de önemli konumda.

-Tarihi amaçlı olarak hangi mekanlar tercih ediliyor?
Son zamanlarda tarihi mekanlarda da değişme oldu. Daha eskiden tarihi mekanlar dediğimizde antik dönemlerden kalma mekanlar tercih ediliyordu. Ama şimdi savaş alanları da bu tarihi alanlar içinde yer almaya başladı. Bunların içinde de en çok  Çanakkale, Gelibolu Yarımadası önemli bir yere sahip. Her sene orda 'Şafak Ayini' yapılıyor. Avustralya ve Yeni Zelanda'dan Anzakların torunları geliyor. Bu yıl da bakacağız kalabalık olacak mı? Bunlar da tabii çok önemli göstergeler olacak ne, nedir, nereye doğru gidiyor? Ama zor bir dönemden geçiyor turizm. Ve kolay kolay da bu durumdan çıkılacak gibi durmuyor. Siyasi ortam da buna pek elvermiyor zaten. Aynı zamanda siyaset yapma tarzı da düzelmeye pek yardımcı olmuyor.

-Gelenek ve göreneklerimiz, ülkemize gelen turistler açısından nasıl değerlendiriliyor?
Uzun süreli turlarda ortaya çıkan şeylerdir bunlar. İnsanlarla 3 gün, 5 gün, bir hafta gezerseniz gündeme gelir. Geçtiğiniz yerlerde size bu nedir, bu niye böyle gibi sorular gelir. Entresan şeyler tabii. Nasıl biz bir yere gittiğimiz zaman bir şeyler öğrenmek istiyorsak onlar da öğrenmek istiyor. Herkes meraklı. Yiyecek ve içecek konusunda biz de biraz kitle turizmi var. Daha çok Rusların içinde bulunduğu, acentaların yönlendirmeleri ile seyahat eden kişilerin içinde bulunduğu tür. Kişilerce esas olan deniz, kum ve plaj olduğu için hep aynı şeyler yenilip içiliyor. Ama bu işin doğrusu şu demek mümkün değil. Paraya göre hizmet veriliyor. O da hizmet, bu da hizmet.

-Son olarak tursitlerin daha çok gelmesi ve turizmin gelişmesi açısından neler yapılması gerekir?
Rutin faaliyetleri yürütmekten başka şeyler yapılmalı. Şuna benzetiyorum ben: Bugün reklamı pek yapılmıyor ama bir zamanlar yapılıyordu. Buzdolabı mesela, herkesin evinde var. Ama yine de hatırlatma maksadıyla reklamı yapılıyor. Bu rutin bir hatırlatma. Turizmde de aynı şey var, devamlı hatırlatırsın. Onun dışında başka faktörler de var. Yani risk faktörlerinden tutun da ulaşıma kadar. En başta da ulaşım var. Turizm sadece ve sadece uçak vasıtası ile yapılan bir şey. O da çıkıp başka tarafa gittiği zaman çok zor hale geliyor. Yani tersten kulağını göstermek gibi bir şey. Herkes de bu ulaşımın peşinde koşuyor. İzmir'den şuraya şuraya uçulsa gibi. O altyapı oteli besliyor, otel de onu besliyor. Bu konuda da karşılıklı bir dirsek temasına gidilmesi gerekiyor. Siyasiler de biraz çaba gösterse belki turizm konusunda ülkemiz gelişme göstermeye başlar.

Türklerin gezi tercihleri

-Ülkemizden hangi ülkelere turist olarak gidiliyor?
İzmir bazında konuşursak, adalara gitmek son derece moda oldu. Herkes karşıya gidiyor. Günübirlik gidip gelebiliyor veya uzun süre kalabiliyor da. Geçenlerde ben de Sakızda'ydım. İki kişi iki gece 100 euroya kalıyorsun. Bizde nereye gitsen aynı paraya kalırsın. Yiyecek ve içecek de mukayese edilebilir. Türkiye'de 8-9 liraya muz satılıyor. Orada 1,06 euro yani etse etse 4 lira nasıl oluyor bu? Tabi sorgulamak gerek. Bunun dışında ulaşım kolaylığı nedeniyle İtalya tercih ediliyor. Biraz da bize yakın kabul edildiği için. Ama genel anlamda Avrupa turları çoğunluğun tercih ettiği yerler haline geldi.