Osmanlıdan kalan 'Galat-ı meşhur lugat-ı fasihten evladır' sözü keşke hiç söylenmeseydi. Bu söz dizisi, yanlış kullanılan yerleşmiş kelimelerin/deyimlerin tercih edilebileceğini belirtiyor. Görüldüğü kadarıyla o dönemlerin benden gitsin de ne olursa olsun türündeki boşverci zihniyeti, günümüzdeki sorunların mayası olmuş.
Bir AVM'nin ödeme noktasındaki kasiyer kızın "Geri iade etmek mi istiyorsunuz?" şeklindeki sorusuna şaşırıp "Kızım, öyle olmaz. Bir mal ya iade edilir ya da geri verilir." demiştim. Kızımızın verdiği yanıt aklımda kaldığı kadarıyla "Olsun, amca biz hep böyle diyoruz" olmuştu. Hep böyle diyoruz diyerek nerelere geldik. Şimdilerde; insanlar bir yerlere girmiyorlar, giriş yapıyorlar ya da çıkış (!) Uçaklar havaalanına inmiyorlar, iniş yapıyorlar, havaalanından kalkmıyorlar, kalkış yapıyorlar. Olaylar karşısında şok geçirmiyorlar, şoke olmuyorlar ama şok oluyorlar. Futbol maçlarında kararları hakem komitesi vermiyor, maçın hakemi veriyor. Yeni moda maç anlatıcıları, bu maçın hakemi kelimelerini dillerine doladılar. Maçın hakemi  penaltı kararı verdi diyecek ama hakem penaltı kararı verdi denmeyecek (!)  Böylelikle; yeni galat-ı meşhurlarımızı bizler yaratmış olmuyor muyuz?

TRT'nin TRT olmayıp İstanbul Radyosu, Ankara Radyosu vb. olduğu dönemlerde, spiker olmak için aday, bir komisyon önünde özellikle kelime vurguları sınavından geçirilirdi. Şimdikiler gibi yükselti anlamına gelen rakım kelimesini de rakıdaki gibi okuyanlara rastlamanız zordu. Olsa bile ertesi gün gazeteler bu olayı neredeyse manşete taşırlardı. Günümüzde vurgulamaktaki hataları, burada yazmaya kalksak sayfalar yetmez.

İlkokuldan başlayarak lise eğitimimin sonuna kadar öğretmenlerimizin tahrir/kompozisyon sınavlarında; dahi (bilgin değil) anlamına gelen de/da'ların ayrı, içinde/dışında anlamlarındaki de/da'ların birleşik yazılacağı hususlarındaki uyarıları gün gibi aklımdadır. İlkokulda iken en çok yangın yanmış, ölü ölmüş şeklindeki yanlışlarımız düzeltilirdi.

Ben dilbilgisi uzmanı değilim. Ama dil konusundaki yazıları ve kitapları okumaktan büyük heyecan duyarım. Nüvit ÖZDOĞRU'nun 1958 baskılı Türkçemiz, Feyza HEPÇİLİNGİRLER'in Türkçe Off, Türkçe Günlükleri adlı kitaplarını baş ucumdan ayırmam. Sizlere de öneririm.

Türkçe için söylenebilecekler elbette bir gazete yazısının dışına taşacaktır. Dolayısıyla biz ufak bir yanlış kullanılan kelimeler  potporisi yaparak yazımıza son verelim. İlk kelimeler yanlış, kesmeden sonrakiler doğrularıdır. Haydi başlayalım: Laminant/Laminat, Bujiteri/Bijuteri, Tretuar/Trotuar (Kaldırım), Şarz/Şarj, Gardolap/Gardrop, Karasor (Karuser, Karisor, Karsor)/ Karoser, Prinç(Sarı alaşım)/Pirinç, Otobant/ototban(Otoyol), Eşortman/Eşofman, Orjinal/Orijinal, Şofor(Şöför)/Şoför, Sandoviç (Sandöviç, Sandüviç)/Sandviç, Gurup (Güneşin batışı değil)/Grup vb. Elbette sadece bunlar değil daha niceleri vardır mutlaka. Yaşadığım bir olayı yazmadan edemeyeceğim: Bir reklamcıda rastladığım hazırlık aşamasındaki Bujiteri yazılı panodaki yanlışlık için işyeri sahibini uyardığımda aldığım yanıt, "Boş ver abi, anlayan anlar" olmuştu. 

Bayramınızı kutluyorum. Esenlikle kalınız...