Avrupa ve dünya psikiyatri kongreleri sebebiyle hemen hemen her yıl Avrupa'nın ve dünyanın farklı bir ülkesinde toplantılara katılıyorum. Bu kongreler sebebiyle Amerika Birleşik Devletleri'nden, Fas'a; Çin'den Kanada'ya, birçok Avrupa ülkesi dahil farklı ülke ve kültürleri gözlemleme şansı da buluyorum. Bu ülkelerden dönüşlerimde dostlarımın o ülkelerle ilgili meraklı sorularına yanıt vermeye gayret ediyorum. Genelde bu dostlarıma uzun yıllar verdiğim ilk cevabın 'Türkiye gibisi yok' olduğunu son ziyaretim sonrası düşündüm. 
Gerçekten de tarihi örüntü, coğrafi güzellikler, iklim, farklı kültürlerin ahengi kriterleri üzerinden düşünürseniz Türkiye gibi cennet bir ülke bulabilmeniz çok zor. Dünyanın güzellikler ve zenginlikler sunulan en şanslı ülkelerinden birinde yaşıyoruz. Ama diğer ülkelerden çok farklı olumsuz yönde özelliklerimiz olduğu gerçeğine de gözlerimizi kapatırsak bunları değiştirebilme şansına asla sahip olamayız.

Özellikle son 4-5 yıldır olan ziyaretlerimde en önemli farkın insanların huzuru olduğunu hissediyorum. Bu kadar cennet özelliklerin olduğu ülkemizde maalesef insanlar hep huzursuz ve telaşlı. Yolda kimle karşılaşsanız mutlaka bir acelesi var. İnsanların yaya geçidindeki yolculara bile sabrı yok. Geri kalmış ülkelerde bile insanların bir kafede oturduklarında ne kadar haz aldıklarını gözlemleyebiliyorsunuz. Bizde her şey bir telaş, her şey öfkelenmek için bir sebep. Orada insanlar nezaketli, birbirlerine düşman gözlerle bakmıyorlar. 
Belki de bunca gittiğim yer içinde kendimi en çok Sakız Adasında mutlu hissediyorum. Hem bizim cennetimizin bir parçası sanki hem de bizdeki telaşlardan, kavgalardan ve husumetlerden uzak. Aslında bizdeki kısır çekişmeler ortadan kalksa nasıl bir hayat yaşayabileceğimizin göstergesi burnumuzun dibinde.
Kendi hayatımı düşünüyorum. Hayat o kadar hızla akıp geçiyor ki. Bugün yaşlı diye gördüğüm adamların 20 yıl öncesi resimlerini gördüğümde şaşırıyorum. Benden daha genç görünüyorlar. Giderek yaşlanırken aslında hayatın da farkında olmadan akıp gittiğini gözlemliyorum. Düşünecek olursanız aslında bu hepimiz için de geçerli. Sağlığımız yerindeyken bunun değerini bilmeli, bu cennet vatan bize armağan edilmişken değerini bilmeliyiz.

Bu sebeplerle, polikliniğime gelen gelemeyen herkese bol kahkaha, rekabetin azaldığı, hayattaki hazların daha öne çıktığı, kendinize değer verdiğiniz ama başkalarının da değerlerine saygı gösterebildiğiniz bir reçete öneriyorum.