Geçen hafta, bugün için 'dağlarından yağ, ovasından bal' akan efeler diyarının başına gelenleri yazacağıma söz vermiştim. Yalnızca o konuyu yazacaktım, ama yine olamıyor, her gün gündemimize bir bomba düşüyor.
Yazıyı yazdığım Cumartesi günü Ankara'daki barış mitingine gidememenin iç burukluğuyla ofiste çalışmaya koyuldum, Efemçukuru Altın Madeni temyizine yanıt, haftalık yazı ve geçimlik işlerle günümü doldurmaktı niyetim, bir yandan da gözüm, kulağım Ankara'dan yükselecek barış çığlığındaydı. Zaman geçmedi, başkentten barış çığlığı yerine, bomba sesi ve ölüm çığlığı ulaştı. Boğazımda bir düğüm, yüreğimde bir acı, patlamaya hazır bir öfke, beynim "sakin ol ve bırakma kendini" diye uyarıyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan açıklamaya göre toplam 95 kişi hayatını kaybetti, yaralı sayısı henüz verilemiyor.
Yazmak çok zor. Sorular sorabileceğim sadece.
7 Haziran seçimleri başta 'Saray' tarafından hazmedilseydi, bunu ve önceki olayları yaşar mıydık? Dolmabahçe'de kurulan masa devrilmeseydi, bugün ölüm-kalım gündemiyle mi uğraşıyor olurduk? Seçimin hemen öncesinde Diyarbakır'da HDP mitinginde, seçimden sonra Suruç'ta patlayan bombaların gerçek failleri ortaya çıkarılmış olsaydı bu katliam yaşanır mıydı? "Tescilli çete lideri" teröre lanet mitingi kılıfı altında miting yapıyor ve "oluk oluk kan akacak" diyebiliyor, ardından barış mitinginde bomba patlıyor, bu sadece tesadüf mü? PKK ateşkes yapacağını söylüyor, hükümetten sonuna kadar savaş açıklaması geliyor ve başkentin göbeğinde Barış Mitingi bombalanıyor, barış isteyen insanların canını alarak, kimler ne mesaj vermek istiyor? Başkentte önceden planlanan bir mitingde planlı bir şekilde bombalar patlatılıyor, MİT, Emniyet İstihbaratı bundan nasıl haberdar olmaz? İstifa kurumunun işlemesi için daha ne yaşanmalı, hiç olmazsa İçişleri Bakanı'nın istifa etmesi gerekmez mi?
Çok önemli bir sınavdan geçiyoruz; ya savaşa, mafyalaşmaya, temel insan haklarının ihlal edildiği, hukuk güvenliğinin yok edildiği uygulamalara ses çıkarmayacağız ya da eşit, özgür, hukukun üstünlüğünün sağlandığı demokratik ve yaşanabilir bir ülkede barış içinde bir arada yaşamdan yana açık tavır alacağız.
Her birimize sorumluluk düşüyor, söylediklerimizle, yazdıklarımızla, tepkilerimizle, ilişkilerimizle, 1 Kasım'da vereceğimiz oyla.
Aydın'ın artık "dağlarından yağ, ovasından bal" akmıyor. Bugün içimiz kan ağlıyor, Aydın'ın başına gelenler haftaya kaldı.