Halit Kıvanç'ın muhteşem ses tonuyla vurguladığı ve tasvir ettiği 'Kupaların Kupası' Dünya Kupası, bu akşam Almanya-Arjantin arasında oynanılacak final karşılaşması ile sahibini bulacak. Yarı finalde belki de dünya kupaları tarihinin en gösterişli zaferini kazanan Almanya bu büyük kupa için otoriteler tarafından favori olarak gösteriliyor.
   
Kupa öncesinde birçok otorite ev sahibi Brezilya'yı favori gösterirken, birçok yorumcu Türkiye'de her zaman en sempatiyle bakılan hatta kupalarda tutulan takımın Brezilya olduğu tespitinde bulunuyordu. Hatta emekçi bilinen Şili karşısında kazanılan zaferde bile sosyal medyada birçok kişi Brezilya'nın tur atlamasına sevinmiş, bunun üzerine spor yorumcusu Mehmet Demirkol neredeyse fırça kıvamında bir tweet atmıştı. Bu sempatiye rağmen Almanya'nın zaferinden sonra rüzgar tersine döndü ve sosyal medya birden Almanya destekçisi haline geldi. Sosyologlar bu taraf olma duygusunu mutlaka iyi sentez etmelidir.
   
İlkokulu adı 'Özgürlük' olan fakat 12 Eylül darbesiyle adı sakıncalı bulunarak Müdafaa-i Hukuk'a çevrilen bir okulda okudum. İlkokulda öğretmenimin her söylediğini doğru kabul eden bir öğrenciydim. Ona göre Türkler her zaman güçsüzün ve mağdurun yanında yer alırlardı. Savaşlarda kim haksızlığa uğramışlarsa onların tarafında yer tutarlardı. Bu tespit benim Altaylılığım ile de tam örtüşüyordu. 70000 kişilik Atatürk stadında 5000 Altaylı 65000 İstanbul takım destekçisi karşısında sonuna kadar takımımıza sahip çıkıyorduk. Bizim 1 liralık oyuncularımıza karşı onların 10 lira 50 liralık oyuncuları vardı ama biz Altay'a ve oyuncularına inanıyorduk. Birçok zaman bu koşullarda onları yenme noktasına geldiğimizde hakemler devreye giriyor; haksız penaltı, kırmızı kartlarla kazanabileceğimiz maçları kaybetmemize sebep oluyordu. Hiçbir koşulda bu şekilde maç kazanıp da ertesi gün sınıfta sevinen arkadaşlarımı anlayamıyordum. Onlar güçlüyü tutuyorlar ve tüm haksızlıklara rağmen kazandıkları için mutlu olabiliyorlardı.
   
Birgün Türkiye Kupasında İstanbul'da Fenerbahçe ile Marmarisspor karşılaşıyordu. Ben her zamanki gibi zayıf görünen takımın kazanması diliyordum. Marmaris ekibi uzun süre Türkiye'nin en pahalı takımına direnmeyi başarmıştı. Fakat sonrasında yenilen gollerle durum 4-0'a gelmişti. Hatta son gol haksızlık kokan bir penaltıyla gerçekleşiyordu. Ben ekran başında neredeyse ağlayacakken ekrandaki görüntüler beni uyandırmıştı. Kendilerinden onlarca kat düşük maliyetli takıma atılan goller sonrası Fenerbahçe tribünleri şampiyon olmuşçasına seviniyor ve kucaklaşıyordu. Anlamıştım ki o zaman insanlar kazananı seviyorlar, insanlar güçlü olanın yanında olmak için taraf oluyorlar. İlkokul öğretmenim aslında doğruyu söylememişti.
   
Bu sebeple dünya kupası boyunca Almanya'ya karşı Cezayir'i, Brezilya'ya karşı Kamerun'u ; Arjantin'e karşı Belçika'yı; İtalya'ya karşı Kosta Rika'yı tutan Altaylı dostlarımı sosyal medyada gördükçe hep tebessüm ettim. O kadar çok onlarla ortak duygumuz ve paydamız var ki hepsi de insancıl ve sıcacık.. Ve Brezilya'yı Kamerun'a fark atarken övenlerin Almanlardan bozgun yiyince Almancı olmalarına karşı duyduğum acıma hissi. Onlar için amaç sadece kazananın yanında olmak.
   
Dünya Kupası sayesinde TRT birçok evde izlenir bir kanal oldu. Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde yaptıkları yayınlar bana eski Atatürk Stadı günlerimi hatırlattı. Tamamen güçlü bir ekibe verilen haksız destek, haksız penaltı, kırmızı kartlar. Ne ararsan var TRT'de. Ekranlarda son seçimlerde olduğu gibi sadece başbakan ve başbakana destek veren alkışçılar. Ama artık biliyorum ki, bizim naif dediğimiz insanımız güçlünün tarafında olmayı tercih ediyor. Dev gibi görünen gücünü haksızlıklarla hatta hırsızlıklarla sağlamış olsa bile. Ama bir de Brezilya gerçeği var. Bir gün gelir de şemsiye tersine dönerse bugünün karanlığında dev görünenler, yarının aydınlığında cüce haline gelecekler. Bu cumhurbaşkanlığı seçimi bu değişimin başlangıcı olabilir mi? Bilemiyorum, hatta zor olarak görüyorum. Ama Altaylı olmanın en yüce duygularından biridir asla vazgeçmemek. Her maç yeni bir mücadeledir haksızlıklara başkaldıran. Nasıl ki her maç haksızlığa karşı koştuysak doğru olduğuna inandığımızın peşinden, bu seçimlerde de güçlü görünen haksıza karşı mücadelemiz yılmadan devam edecek.