Küresel ekonominin en önemli finans merkezlerinden biri de Hong Kong'dur.
Ancak Hong Kong'da belli bir kesim refah içinde yaşarken, zenginliklerine zenginlik katarken, halkın yoksulluğu da sürüyordu.
Nasıl bizde 'Orta direk kalmadı!' feryatları yükseliyor, finans merkezi olarak bilinen Hong Kong'da da böyle...
Belki sonuçta yine bir dünya krizi çıkabilir endişesiyle gelişmeleri sizlerle paylaşmayı görev kabul ettim.
Hong Konng'da demokrasi yanlısı gösteriler yüz binlerce kişinin katılımıyla şehri kilitleyecek duruma geldi.
Pazar gününden itibaren şehir devletinin ana yollarını oturma eylemiyle trafiğe kapatan göstericiler polis şiddetine rağmen geri adım atmıyor.
Hong Kong doları son altı ayın en düşük seviyesine inerken Çin'in özerk bölgede adil ve özgür seçimlere izin vermesi konusunda İngiltere ve Tayvan'dan talep geliyor.


Çin'i tanımak için!

Hong-Kong birinci derecede Çin'i ilgilendiriyor, dolaylı yönden bizi...
Ancak bizim Çin'i iyi takip etmemiz gerekiyor.
Zaten son zamanlarda, iş bilmezler bile 'seyahat ve alışveriş' için Çin'e, devlet kesesinden ya da odaların hesabından seyahatler düzenliyor.
Bu arada en güzel yorumlardan birini de İzmirli Ersin Özince yaptı.


Yarın için geç değil

Dünya ekonomisinin globalleşmesi ve üretim rekabetine giderek daha çok ve hacimli ülke ekonomilerinin katılmasının Türkiye gibi yabancı know how'la üretim yapan ekonomileri ciddi bir sanayi inisiyatif ve üretim maliyetiyle karşı karşıya bıraktığını ifade eden İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı İzmirli Ersin Özince, ise 'Bunu en somut olarak Türkiye - Çin dış ticaret ilişkilerinde görüyoruz' dedi.


Her şeyimiz Çin oldu!

'Bugün ülkemizde üretilebilecek her şeyi Çin'den ithal ediyoruz' diyen Özince şöyle konuştu:
'Biz her şeyi dünyanın öbür tarafındaki bir ülkeden ithal ederken bırakın dünya pazarlarında rekabet etmeyi kendi iç pazarımızda rekabet etmede ne kadar zorlandığımız açık.
Kalemtraştan kömür santralına, maden sektörü makinalarına, kerpetenden camdan çerçeveye kadar her şeyi Çin'den daha uygun fiyatla alıyoruz.
Çin'in de Hindistan gibi çok daha ciddi bir ekonomi tarafından takip edildiği söyleniyor.
Bu durumun ayırdında olan biz gelişmiş ekonomilerin katma değerli üretim tarzına öykünüyoruz.
Bunu söyleyeli 15 - 20 yıl oldu.'
Dikkatinizi son cümleye çekmek istiyorum...
Nedense doğruyu kabul edemiyoruz...
Vizyon sahibi kişilere de olumlu bakamıyoruz.
Bizim hastalığımız bu...


KOBİ'lere özel çalışma


Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dünya Ekonomik Forumu'nun 'Bölgesel Kalkınma için Kaynakların Ortaya Çıkarılması' temalı özel toplantısının ikinci gününde düzenlenen panelde konuştu.
Türkiye'nin 1 Aralık itibarıyla G20 dönem başkanlığını alacağını belirterek, bu görev sırasında gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında köprü görevi göreceklerini söyledi. KOBİ'lere özellikle önem vereceklerini belirterek, 'Bu dönemde KOBİ'lerle ilgili özel bir çalışmamız olacak. Hem gelişen hem de gelişmekte olan ülkelerde KOBİ'lerin istihdam açısından, ekonomik kalkınma açısında son derece kritik bir öneminin olduğunu biliyoruz ve bu potansiyelin yeterince değerlendiğine inanıyoruz' dedi ve ekledi:
'En az gelişmiş ülkelerle, G-20 ülkeleri arasında köprü olacak bu konuda bazı çalışmalar yapacağız. En az gelişmiş ülke grubu, aynı zamanda büyüme potansiyeli yüksek olan bir grup. G-20 gündeminde özellikle kalkınma başlığı altında en az gelişmiş ülkelere özel bir ilgimiz desteğimiz ve onlarla yakın bir çalışma anlayışımız olacak.'


Kabe manzaralı!

Kabe manzaralı 50 bin avroluk rezidanslara ilgili bir haberi de sizinle paylaşayım.
Hac farizası için kutsal topraklarda bulunan bazı hacı adayları, Kabe manzaralı rezidanslarda 15 bin ila 50 bin euro ödeyerek konaklıyor.
10-15 gün süren turlara Türkiye'den aralarında sporcu, siyasetçi ve iş adamlarının da bulunduğu hacı adayları katılabiliyor.
Konakladıkları otel ve sunulan imkânlara göre 15 bin ile 50 bin euro arasında ödeme yapıyor.
Merkezi İstanbul'da bulunan bir tur şirketi umre için yılda 10 bin, hac için ise sadece 80 kontenjan ayırıyor. Hac seminerlerini Sait Halim Paşa Yalısı'nda yapan tur şirketi, hacı adaylarının Suudi Arabistan'a ulaşımını hava yoluyla sağlıyor. Bazıları ise özel uçaklarıyla geliyor.
Bazı aileler, rezidanslarda bayram sonrasına kadar kalabiliyor.


Lüksün böylesi!

Bu şekilde yerine getirilmeye çalışılan ibadet 'Lüks hac' denildiğini ancak haccın lüksünün takvada gizli olduğunu anlatan Aydın, konuklarını Kabe'nin karşısında yer alan Suudi Arabistan'ın en lüks otellerinde ağırladıklarını belirtti.
Haccın ruhunu aşan lükse biz de karşıyız.
İnsanlarımızın, en iyi koşulları sağlamalarına karşı değiliz.
Hac, sembollerden oluşan bir ibadet olduğu için buraya kaç para verirseniz verin gelen insanlar sadece semboller görürler.
Sembollerin manalarını en bariz şekilde yaşatmak isteyenlere de sözümüz yok.
Ama binlerce kişi aç ve açıkta iken, sefil yaşarken, bu kadar lükse gerek var mı, diye düşünenlerdenim.
Ve de,  Bayram'ı da evinde eş, dost ve akrabalarıyla değil de, turistik yerlerde 'tatil' niyetine geçirenlere nasıl karşıysak, bu düşünceye de...