TV haberlerinde, vilayetin balkonuna çıkmış, elindeki kılıcı sürekli havaya sallayıp savaş çığırtkanlığı yaparak aşağıdaki kalabalığa tekbir çektiren, bir gün sonra da dilekçe vererek emekliye ayrılan Valiyi görünce, "Var ol Vali!" dedim.
Sonra "Var ol" hecelerini birleştirdim, Varol, oldu.
Savaş naraları atan vali beni heyecanlandırınca aklıma bir anda "Varol" geldi. Bugün yaşı 50 ve yukarıda olanların hemen anımsayacakları bir zamanların ünlü kalecisi, "kedi kaleci" unvanlı, "Madrid Panteri" Varol'dan söz ediyorum. Vali ile Varol arasındaki tek ilinti elbet sadece adlarının başındaki "v" harfi değil. Balkona çıkarak savaş çığırtkanlığı yapan vali, vilayet binasını nasıl "çadır tiyatrosuna" dönüştürdüyse, bizim ünlü kalecimiz (BJK, Altay, Manisaspor'da forma giymişti, Ulusal Takım formasıyla maçlar oynamıştı) Varol, doğrudan çadır tiyatrosunda arz-ı endam etmişti.

Valinin vilayet binasından Varol'un çadırının öyküsüne dalalım mı? Dalalım!
Varol, futbol yaşamının zirvesindedir. Gerçi aşkları kadar şikeleriyle de adı hep gündemdedir ama o kurtarışları yok mu, o kurtarışları; o nedenle kalenin vazgeçilmezidir. Gün gelir Türkiye, Çekoslavakya ile ulusal maç oynayacaktır, doğallıkla kalenin teslim edileceği tek ad Varol, Varol Ürkmez'dir. Maç oynanır ve Türkiye 6-0 gibi hezimet bir sonuçla yenilir. Yenilginin tüm suçu, aynı zamanda bizim Altay'ın da file bekçisi olan Varol'a yüklenmiştir.
Sonrasını Varol, kendisi anlatsın:
"İzmir'e perişan döndüm. Kimsenin yüzüne bakamıyordum. Canım sıkkın, cebimde para yok. Alsancak'ta avare avare dolaşıyorum. Yanıma saçı dökük biri yaklaştı:
- Merhaba Varol bey,
- Merhaba.
- Bir yere oturup konuşalım mı?
- Konuşalım ama ben sizi tanımıyorum...
- Adım Hayri Küçük, organizatörüm.
Bir yere oturduk. Çaylarımızı yudumlarken aklımın ucundan geçmeyen bir teklifte bulundu:
- Turneye çıkar mısın?
- Ne turnesi, diye sordum, anlattı: Bir çadır tiyatrosu ile önümüzdeki günlerde Anadolu turnesine çıkacakmış. Turneye katıldığım takdirde 15 günde elime 100 bin lira geçecekmiş.
- Şaka mı yapıyorsun? diye şaşkınlığımı belirttim. Adam gayet ciddiydi.
- İyi ama, dedim; şarkı markı bilmem. Fıkra deseniz hiç beceremem.
- Bunların hiç önemi yok!
- Peki ama kaşım gözüm için mi bana bu kadar para vereceksiniz?
Adamla uzun uzun konuştuk. Çadır tiyatrosu harcıalem bir toplulukmuş. Dansöz Babuş, kızı Hülya ve uvertür birkaç kişi ile ben de kasaba kasaba dolaşacak, organizatörün yardımıyla bir şeyler anlatacak ve yüz bin lira kazanacaktım. Kabul ettim."

Yırtık bir çadır, mukavva üstüne çizilmiş manzara dekoru, beş kişilik saz takımı, iki mikrofon, 4 sandalye, külüstür bir minibüsle turne İzmir'den başlar. Son durak Diyarbakır'a kadar uzanılacaktır. Çadırın ilk kurulduğu yer Nazilli olur. Kent, önceden afişlerle donatılmış, Varol'un geleceği büyük heyecan dalgası yaratmıştır. Nitekim vardıkları anda Varol'a kral muamelesi çeker Nazilli halkı. Onu görmek, kendisine dokunmak, bir imza almak için ortalığı toza dumana keser.
Peki, sahne sırası geldiğinde neler olur? Onu yine Varol'un ağzından aktaralım:
"Çevremdekiler heyecanımı yatıştırmaya çalışıyorlardı. Sahne öncesi beni bir güzel içirip sarhoş ettiler. Sıra bana geldiğinde de Dansöz Babuş ile Organizatör Hayri Küçük, iki koluma girip, sahneye getirip bıraktılar. Seyirci, adım genelde ayyaşa çıktığı için şu sıra sahnede rol yapıyorum sanıyor ve beni çılgınca alkışlıyor, ıslıklar çalınıyor filân...
Yalpa yaparak, sayın seyirciler, dedim. Benim adım Varol. Kaleci Varol, Artist Varol. Çekoslavakya'dan 6 gol yiyen Kaleci Varol, o benim işte!
Önce kahkahalar, ardından, yuuuuuh sesleri, sahneye fırlatılan öteberiler."

Nazilli'deki ilk acemiliğinde sahnede fazla kalmaz, hemen kulise kaçar. O karmaşada "halkın neye tepki, neye ilgi gösterdiğini" anlayan Varol, ardından Aydın, Denizli, Muğla, Isparta, Konya'da daha ustalaşır. Her gittikleri yerde çadır tıklım tıklım dolmaktadır. Ama Mersin'de işin kokusu çıkar. Yerel bir gazetede, "Varol, Çeklerden yediği golleri çadır tiyatrosunda anlatıyor" diye haber çıkınca, olay ulusal basına taşınır ve yoğun eleştiri başlar. Dile düşmüştür. Dansöz Babuş ile karşılıklı göbek atan fotoğrafları eleştiri dozunu daha da yükseltir. Dönemin Futbol Federasyonu Başkanı Orhan Şeref Apak, haberler karşısında çileden çıkmıştır.
Ve Varol, ulusal takımdan aforoz edilir. Aforozuyla ilgili tek tümcesi, "Ne diyeyim, organizatörün kurbanı oldum"dur.
Sayın Emekli Valim, bugünlerde Organizatör Hayri Küçük size de bir bardak çay ikrâm edebilir...

"Kedi Kaleci" Varol'un, Çeklerden yediği 6 golü, turneye çıkıp çadır tiyatrosunda anlatması o yılların Türkiye'sinde olay olmuş, konu Ali Ulvi'nin karikatürüyle Cumhuriyet'in birinci sayfasına taşınmıştı.