Michio Kaku'nun Zihnin Geleceği adlı kitabında altını ilk çizdiğim satırlarda şöyle yazıyor: Yaklaşık olarak bir buçuk kilo ağırlığında olan beyin, vücut ağırlığının yalnızca yüzde 2'sini oluşturmasına karşın, toplam enerjimizin yüzde 20'sini kullanır. Bebeklerde ise bu oran yüzde 65'tir... Beyin belirli bir enerji kullanıyor. Burada bizim sormamız gereken soru ise biz insanlar beynimizi ne kadar ve hangi amaçlar için kullanıyoruz?

Beynin bebeklik döneminde, vücudun toplam enerjisinin yüzde 65'ini kullanması şaşırtıcı bir bilgi, bu durumu ilk adımların atıldığı yaşama hazırlık olarak da yorumlayabiliriz.

Her birey kültürel birikimin içine doğuyor, yaşamı, hayata bakışı, geleceği de o kültürel birikime göre şekilleniyor. Eğer o kültürel birikim vasat bir yapı üzerine kurulmuş ise yani vasatlığı genel kültür haline getiren bir yapı-sistem varsa, topluma dahil olan yeni birey de tartışmasız o vasatlığa mahkûm oluyor. Bu vasat sistem eğitim kurumları ile düşünmeyen, düşünmesi gerekmeyen, düşünmesi de istenmeyen kişiler yetiştiriyor. Dolayısıyla cehalet kutsanan, benimsenen ve paylaşılan bir özellik haline geliyor.

Kaku'nun Zihnin Geleceği adlı kitabının çevirisini yapan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Kumral, kitap için yazdığı önsözde şöyle diyor: 'Ülkemiz bilim hayatı ve bilimsel düşünceye bakışı son yıllarda Batı dünyasının hızını yakalamaktan anlamlı olarak uzak kaldı. Bir ülkedeki zenginlik bilim ve teknolojiden gelmekte olup, her seksen yılda bir inovasyon dalgası oluşur. Örneğin ilk dalga buhar makinesinin icadı, ikinci dalga elektrik ve otomobil ile gelmiştir. Üçüncü ise ileri nano ve bilgisayar teknolojisidir. Bugün için, bilgisayarlar, uydular, lazerler, telekomünikasyon ve internet dünyamızda yeni bir aydınlanma ve ekonomik zenginlik yaratmıştır.  Önümüzdeki yıllarda, dördüncü dalga olarak biyoteknoloji, yapay zekâ nano teknolojinin gelişmesiyle tüm endüstrilerin tek tek dijitalleşeceği ön görülmektedir. Eğlence ve müzik endüstrisinin dijitalleşmesinin ardından şimdi de medya, ulaşım ve eğitim dijitalleşiyor...

İnsanlığın geleceğini bilim ve gelecekteki teknoloji oluşturacak, iş ve gündelik yaşamımızı bunlar belirleyecektir. Bugün ülkemizde de dogmatik ve bilim dışı politikaların bırakılıp, doğru eğitim ve politikaların oluşturulması tartışmasız bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır. Bu geleceğimizin aydınlığı açısından gereklidir...'

Prof. Dr. Kumral'ın da belirttiği gibi bir ülkenin zenginliği bilim ve teknolojiye yaptığı yatırım ve verdiği önemle ölçülür. Peki biz ne yapıyoruz? Dünya yapay zekâ ve nano teknolojiler ile uğraşırken biz çocuklarımıza cihat kavramını (din uğruna yapılan savaş) öğretmekle meşgulüz.

AKP Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı'nın yeni eğitim müfredatında zorunlu dersler arasına eklenen 'cihat' konusuna ilişkin yaptığı açıklama, geldiğimiz yeri değil nereye doğru gittiğimizi de gösteriyor. Çamlı 'cihat'ın eğitim müfredatına girmesiyle ilgili yaptığı açıklamada şöyle diyor: 'Osmanlı padişahlarına baktığımızda neredeyse tamamı cihadı bırakmamak için hacca bile gitmemiştir. Bakanlığımız çok isabetli bir karar vermiş. Namaz dinin direğiyse, cihat çadırdır. Direksiz çadır bir işe yaramaz. Cihat bilmeyen çocuğa matematik öğretmenin faydası yok.'

'Yurtta sulh cihanda sulh' diyen bilge bir liderin gençlere emanet ettiği canım ülkemde, gencecik beyinler 'Yurtta savaş cihanda savaş' anlayışı ile yetiştiriliyor. Cehaletin kutsandığı bir toplum olmaya bir adım daha yaklaştık. Avrupa bizi ne kadar kıskansa azdır.