Bizim için kutsal günlerden biri olan Miraç Kandili gecesi ABD bir Müslüman ülkeyi, Suriye'yi kendi halkına kimyasal silah kullandığı bahanesiyle füzelerle vurdu. Hatırlarsanız önceleri kullandıkları Saddam'ı da dini bir bayram sabahı asmışlardı. Karma karışık hale gelen dış politikalarımızın sonucu "ne İsa'ya, ne de Musa'ya yaranamamak" deyimi gibi, Müslümanlar için kutsal bir günde bir İslam ülkesini bombalayan ABD'ye "Ne iyi yaptınız da bombaladınız" dedi siyasi mercilerimiz. Elbette bunun siyasi, dahili ve harici sonuçları olacaktır, zamanla göreceğiz.
***
Biraz balık hafızamızı tazeleyelim. Irak, İran ile 8 yıl süren anlamsız bir şekilde savaştırıldı. Batının silahları ile donatılmış Irak, bir başarı elde edemedi. Daha sonra Kuveyt üzerine sürüldü. Halepçe'de Saddam kimyasal silah kullandı(?). Daha sonra Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğu yalanı ile Irak işgal edildi. Bu sırada Irak'ta 1,5 milyon Müslüman katledilirken bizim siyasiler "ABD'nin başarısı için duacıyız" dediler. Sonra bunun doğru olmadığı itiraf edildi ama bu arada yalan üzerine kurgu ile Irak'ta parçalandı. 36 ve 42. parallerde uçuş yasağı getirilerek Irak'ın kuzeyinde Kürtler güçlendirildi, yeni Irak anayasası ile de bölgesel yönetim oluşturdular.
***
Ne idüğü belirsiz bir şekilde IŞİD diye bir örgüt ortaya çıktı. Kaynağı bilinmez şekilde silahlı gücü ile Irak'ın kuzeyinde ve Suriye'nin kuzeyinde petrolün çıkarıldığı geniş alanları kısa sürede ele geçiriverdiler. Yaptıkları barbarca katliamlar ile dünyanın gündemine oturdular. Her ne kadar o dönemin başbakanı Davutoğlu "Bunlar öfkeli çocuklar" dese de, vahşet görüntüleri kılıfa sığmadı. Vietnam ve Afganistan bataklıklarında ve Irak'ta çok evladını kaybeden, kendi iç kamuoyunun baskıları nedeniyle yeni kayıpları göze alamadığından ABD Kürtleri kullanarak IŞİD ile mücadeleye girişti. Danışıklı dövüşle IŞİD geri çekilirken, Suriye'nin kuzeyinde ABD marifetiyle Kürt kantonları kurularak Akdeniz'e doğru ilerlemeye başladılar. Laf olsun kabilinde bombalamalarla, IŞİD mücadelesi adı altında bölgeye yerleşen ABD'nin oyununu iki şey bozdu. Birincisi Suriye'nin daveti ile gelen ve zaten orada önemli üsleri olan Rusya IŞİD ile ciddi bir mücadeleye girişti. IŞİD başladığı gibi bir anda garip bir şekilde bitti. Ama ABD, IŞİD bahanesiyle orada kalmaya devam ediyor. İkincisi Kürt koridorunun güney sınırımızda bir terör devleti oluşturduğunu fark ettiğimizde "Fırat Kalkanı" ve "Zeytin Dalı" harekatları bunların Akdeniz'e çıkışını engelledi.
***
ABD buradaki planlarının bozulduğunu fark ettiğinde yeni planları uygulamaya koydu. Doğu Guta'da Esad'ın kendi halkına kimyasal silah kullandığı görüntüleri medyaya servis edildi. Kimyasal Silahları Araştırma Komitesi'nin incelemelere başlamasından bir gün öncesinde, inceleme sonucu beklenmeden, doğruluğu kanıtlanmadan, ABD füzelerini Suriye üzerine yolladı. Bombalanacak alanlar zaten Suriye tarafından boşaltılmıştı, hava savunma sisteminin ABD füzelerinin çoğunu etkisiz hale getirdiği iddiaları var. Bombalama Kandil Gecesi'ne münhasır kaldı.
***
ABD'nin başında, bir dediği diğerini tutmayan, kendi iç politikaları ile başı dertte bir Trump var. Dış siyaseti twitter üzerinden yönettiğini sanıyor. Kendi ülkesinde bile alay konusu. Kendi ülkelerinde sıkıntılı pozisyonları olan Fransa Devlet Başkanı Macron ve İngiltere Başbakanı Theresa May, Trump'ın yanında yer aldı. Tabii ki Müslüman ülke Suudi Arabistan da. Karşı cenahta Rusya, İran, Suriye. Gerilim çok büyüktü. Kazara bir Rus veya ABD askeri ölse, 3. dünya savaşına ramak kalmıştı. Biz dengeleri nasıl tutacağımızı bilmediğimizden bir öyle, bir böyle. Suriye politikalarımız bir türlü rayına da oturamadı. Bir yanda Astana görüşmeleri, öte yanda ABD'ye tebrikler. Emperyalizmin buradaki planlarını görmezden gelirsek, Suriye'nin ayakta kalmasının sınır güvenliğimiz için bir öncelik olduğunu, bölgedeki karışık siyasi denklemleri anlayamaz ve gerekli siyasi kararları almazsak vay başımıza gelenler.