Hafızalarımızda çok bilgi barındırmıyoruz. Bilgiye çok da ihtiyaç duymuyoruz, sözüm meclisten dışarı... Tam da sözü geçmişken, tarihe bir göz atalım. Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni kurulmuş. İlk TBMM ilk günlerinde çok inişli ve çıkışlı bir yolda, Atatürk'ten çok geride. Osmanlı'dan aldığımız miras nüfusun her elli bin kişiden biri milletvekili o sıralar. 1923'te her yirmi bin kişiden milletvekili çıkar. Yalnızca erkekler, kadın yoktur. Kadının öyle seçme, seçilme gibi bir hakkı da yoktur. 1927'li yıllara kadar böyle gelinir.

1914 yılında kadınlar da savaştadır. Şerife Bacı cephaneleri erkeklerle İnebolu'dan Ankara'ya getirirken, canını ortaya koyan Erzurumlu Kara Fatma, Onbaşı Halide Edip, cepheye sırtında mermi taşıyan Satı Hanım... 93 Harbi'nde Ruslarla mücadele eden Nene Hatun, Tayyar Rahmiye, Nazife Kadın, Nezahat Onbaşı, Şerife Bacı, Ayşe Hatun, Gaziantepli Yörük Fatma, Halime Çavuş, Bitlis defterdarının hanımı Hafız Selman... Türk milleti kahraman bir ulustur. En zor zamanlarda birlikteliğini sağlamış. Bu milletin cesaret göstermekte erkeği kadınından, kadını erkeğinden geri kalmaz. Milli mücadelenin erkek kahramanları kadar, kadın kahramanları da var. Tarihte yerini almış bu önemli değerlerin hepsini tanıyamasak da, bugün minnet ve şükranla anıyoruz. Tarihi kayıtlarda olmayan niceleri de ışıklar içinde uyusun.

Tanzimat Dönemi'nde başlayan kadın hareketleri, ilk olarak eğitim alanında kendini göstermiş. II. Meşrutiyet Dönemi'nde kurulan kadın dernekleri var: Anadolu Kadınları Müdafaa -i Vatan Cemiyeti (1913), Asker Ailelerine Yardım Hanımlar Cemiyeti (1914), Donanma Cemiyeti Hanımlar Şubesi (1912), Hizmet-i Nisvan (1908), Darülfünun Mezunlar Cemiyeti (1910), Kadınlar Çalıştırma Cemiyet-i İslamiyesi (1916), Müdafaa-i Milliye Hanımlar Cemiyeti (1913) ve diğerleri. Bu dönemde kadınların çıkarmış olduğu gazete ve dergiler: Kadınlar Dünyası (1913), Kadınlar Alemi (1914), Kadınlık (1914) ve diğerleri...

Tüm bu kadın hareketlerini Atatürk gözleri ile görmüş, onlara önemli haklar verilmesi gerektiğine inanmıştı. Bir gün köşkte konuk Tunalı Hilmi'ye "Yarın kürsüye çık, kadınlarımız üniversiteye gidiyor, artık seçme hakları da olmalı. Avrupa'da olmaması, bizde de olmamasını gerektirmez de" der. Ancak TBMM zabıtlarına da geçtiği gibi çok tepki gelir, sıra kapaklarına vurmalar... Tunalı Hilmi der ki "Kadınlarımız savaşta yanımızda, niye muhtarını seçemesin?" Ama görülür ki çıkış yok. Aradan 3 sene geçer. Afet (İnan) Hanım bir ortaokulda öğretmendir. Sınıfında mümessillik seçimi olur. Seçimi bir kız öğrenci kazanır, ancak rakibi erkek çocuk itiraz eder, "Kızların böyle bir hakkı yok" diye. Konu müdüre intikal eder. Okul müdürü de aynı şeyleri söyler. Afet Hanım çok üzülür. Akşam yemeğinde üzüntüsünü fark eden Gazi sebebini sorar, sonra da patlar: "Neden sizler bu hakkı istemiyorsunuz? Eğer bu hakkı talep ediyorsanız, yarın çıkın Ulus'a, orada Kadın Avukatlar Derneğiniz var, alın onları da yanınıza, ellerinizde pankartlar Meclise yürüyün. Bağıra çağıra üzerimize yürüyün, beni görmek istediğinizi söyleyin, polise aldırmayın, bana ulaşın, sonucu hep beraber görelim" der.

Ertesi gün yürüyüş başlar, polis Makbule Hanım, Afet İnan ve manevi kızı Zehra'yı görünce fiziki engelleme yapamaz, Meclise ulaşırlar. Gazi, Başbakan İsmet İnönü'yü çağırır, "Hanımları dinleyelim, konuyu Meclis'te tartışmanın da yararı var" der. İnönü konuyu Meclis'e taşır, İsmet Paşa dahil hiç kimse bunun tasarlanmış bir eylem, adeta bir piyes olduğunu anlayamaz. Meclis kadınlara belediye seçimlerinde oy kullanma, muhtar seçilebilme hakkını tanır. Gazi Mustafa Kemal dört yıl sonra 1934'te "Bizim kadınlarımız neden bakan da olmasın diye ortaya çıkıp kadınların bu hakkı almasını da sağlar. (Bu pek bilinmeyen anekdotu Sn. Orhan Çekiç'in 8 Mart için hazırladığı bana da yolladığı bir videodan öğrendim, sizlerle paylaşmak istedim.)

Bu yazıyı yazma nedenim geçen hafta Tekirdağ'da Alman kökenli bir şirketin fabrikada 24 kadını sendikalı oldukları için işten atmaları, diğer kadınların da protesto için işi bırakıp boykot yapmalarıydı. Artık kadınların kendi haklarına sahip çıkmaları zamanı. Sn. Çekiç'in söylediği gibi "Hepimizin umudu kadınlar, dünyayı kurtaracak." Tümümüzün olmasa da çoğunluğumuzun değişik kulvarlarda kadın haklarına sahip çıktığını görmek, Atamızın ruhunu şad edecektir.