Bunlara baktıkça, gördükçe ne diyeceğimi bilemiyorum!

Yağcılıkta üstlerine yok!
Hep aynı kişi ve sözde dernekler. Bunlar son zamanlarda mantar gibi bittiler...
Daha önceleri de var...
Beklenti ve menfaat yönünden. Ne zaman toplandılar, ne çabuk karar verdiler. Erken seçim kararının yerinde olduğunu belirterek, 'Türkiye'nin öncelikleri bakımından bir an önce seçim konusu gündemden kalkmalıdır' ifadesini kullanıyorlar.
AKP Genel Başkanı ve  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı erken seçim kararını değerlendirirken, Türkiye'nin öncelikleri içinde bu seçimi söylüyorlar. Sizi gidi siziler!
Düne kadar, 'Seçim yok!' diye avaz avaz bağırılırken, neden ağzınızı açmadınız?
Neden 'Seçim şart!' demediniz?
Dolar, euro yükselirken, akaryakıt fiyatları anormal olurken 'Seçim şart!' diye beyanatlar vermediniz?
Bunların hesapları bakalım 24 Haziran'da tutacak mı?
Onlar ve bunlar için zaten sonuç önemli değil. Bunları İzmir Ticaret Odası seçimleri öncesine ve sonrasında da gördük. Nasıl bir saniyede yer değiştirdiklerini...
Eski yıllarda bunlara 'dansöz' deniyormuş. Daha kibarcası 'oryantal!'

Daha çok dinleyeceğiz

Şimdi daha gerçeğe dönelim;
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik'in katıldığı ESİAD 33. Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı yapılırken Erdoğan'ın açıklaması geldi. Bu arada iş dünyası ne istiyordu?
Söyleyelim: Kapsayıcı büyüme ve reform istiyor!
Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (ESİAD) 33. Yüksek İstişare Konseyi Toplantısında iş dünyası temsilcileri seçim değil, Türkiye'yi orta gelir tuzağından çıkaracak kapsayıcı büyüme ve reformların hayata geçirilmesini beklediklerini ifade ettiler. SwissOtel Büyük Efes'te ESİAD üyelerinin büyük ilgi gösterdiği toplantıya İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Bornova Belediye Başkanı Olgun Atilla, MHP İzmir Milletvekili Oktay Vural ile birlikte çok sayıda siyasetçi ve iş insanı katıldı.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, demokrasi ve özgürlükler şehri olarak nitelediği İzmir'de, Türkiye'nin, ekonomik faaliyetleri daha istikrarlı bir ortamda sürdürmek ve dünyadan daha fazla yatırım çekmek istiyor ise bunu demokratik ilkelere bağlı bir şekilde hukukun üstünlüğünü sağlayarak; insan ve mülkiyet haklarına saygı duyarak; rekabet ettiğimiz ülkelerin önüne geçecek bir ortam yaratarak gerçekleştirebileceğine işaret etti.
Türkiye'nin bu zor koşulların altından kalkacağına inançlarının tam olduğuna işaret eden konuşmacılar, ulusal birliktelik ve bütünlüğün sağlanamamasından yakındılar.
Sürekli uzatılan bir olağanüstü hal ortamının tek başına, güvenlik sorunlarının aşılabilmesini sağlayamayacağı gibi başta yabancı yatırımcı olmak üzere ekonomimize olan güveni de etkilediği konuşmacılar tarafından dillendirildi.
İşin özeti şöyle; sürdürülebilir bir büyümeyi ancak 2002-2008 döneminde başardığımız şekilde, üretkenlik temelli yapısal reformlar ile sağlayabiliriz.
Yenilikçi, sorgulayan ve çağın gereksinimleri ile donatılmış yüksek değer taşıyan fikri üretim yapabilecek bireylere ve bu bireyleri yetiştirebilecek bir eğitim reformuna ihtiyacımız var. Kamu-özel işbirliğiyle geliştirilecek temel bir eğitim stratejisinde, insanı odağına alan, bireyin performansını ve yaşam kalitesini artıran Toplum 5.0 yaklaşımının benimsenmesini gerekiyor.
Yandaşlarla, gerçek iş dünyası arasındaki farkı görüyorsunuz değil mi?
Ve İzmir olarak bizim sıkıntımız şu:
Son 10 yılda İzmir'in milli gelirden aldığı payı sabit kaldı. Şehrin yatırımlardan daha fazla pay alması gerekiyor. Üretim ve ihracatta bir sıçrama yapması için teknolojik dönüşüme ve sektörlerin çeşitlendirilmesine ihtiyaç duyuluyor.

İzmir marşı

Bu arada Erol Bilecik'in şu sözlerini de paylaşmak istiyorum:
Bilecik şöyle diyor: 'Anadolu'nun en ücra köşelerinde bile söylenen İzmir Marşı sadece bu kentin değil, o duyguları taşıyan herkesin marşı. Çünkü İzmir Cumhuriyetin simge kentidir. Hayata İzmirli olarak bakan herkes İzmirlidir. Hayata Atatürk'ün penceresinden bakan herkes İzmirlidir.'

Söylemek gerekiyor

Özetle:
Türk toplumu seçim yorgunu. Seçim ile uğraşacak zaman değil. Reformlar gerçekleştirilmediği takdirde,  başta enflasyon ve cari açık olmak üzere ekonomik sorunların çözülemez. Türkiye'de reform, rekabet gücü ve verimliliğin artmasının en önemli konular. Seçim ve siyaset tartışmaları ülkeye yapılan haksızlıktır. İç ve dış ilişkilerde kutuplaştıran söylemler bırakılmalı. Uzlaşma dilini yakalamamız gerekiyor. Uzlaşma yenilgi değildir. Anlaşıncaya kadar konuşmaya devam etmeliyiz.
Çorbaya ne doğrarsanız kaşığınızda o çıkar. Düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığı ülkede yatırım ve girişim özgürlüğü olamaz. Özetle yağcılıkla ekonomi gemisi yürümez.

DİP EKSPRES

Performansı güven verici

Çin Ulusal Kalkınma ve Reform Komisyonu Sözcüsü Yan Pengcheng, ABD tarafından başlatılan ticari anlaşmazlığın etkisinin sınırlı ve kontrol edilebilir olduğunu belirtti. Yan Pengcheng yaptığı açıklamada, ABD ile ticari anlaşmazlık karşısında, Çin'in kırmızı çizgilerine göre çeşitli düzeylerde müdahale planları hazırladığını kaydetti. Çin ekonomisinin, yılın ilk çeyreğindeki performansının güven verici olduğuna işaret eden sözcü, arz yönlü yapısal reformun ilerletilmesinin yanı sıra, Çin ekonomisinde kalite ve verimliliğin arttığını, Çin ekonomisinin dış baskıları göğüslemesi için sağlam bir temel oluşturulduğunu ifade etti.