8 bin 500 yıllık tarihi boyunca aynı anda çok farklı medeniyet ve dinlerden insanların bir arada yaşamayı başarabildiği İzmir'de bu çok kültürlülüğü yansıtan en önemli mimari kanıtlardan olan kortejo evleri, ilgisizlik nedeniyle yok olma noktasına geldi.

17. yüzyılla birlikte kent nüfusu hızla artan ancak büyük yangınlarla sarsılan İzmir'de, hem ucuz konut sorununu çözmek hem de hayatın zorluklarına karşı birlikte göğüs gerebilmek amacıyla yapılan kortejoların sayısının 1900'lü yıllarda 50'yi geçtiği tahmin ediliyor.

İzmir tarihi üzerine araştırmalarıyla tanınan Yazar Orhan Beşikçi, "avlu" anlamına gelen kortejoların İzmir'e has bir yapı tarzı olduğuna dikkat çekiyor.

Kentin tarihi yapılarla çevrili en önemli caddelerinden olan Anafartalar'da ayakta kalabilen birkaç kortejodan biri olan Manisa-Akhisar Oteli'nde AA muhabirine açıklamalarda bulunan Beşikçi, kortejoların tek göz odalarla çevrili, tek kapıyla girilen ortak bir avludan oluştuğunu, burada kalan insanların tuvalet, banyo, mutfak, fırın, çamaşır ve ibadet gibi ihtiyaçlarını da ortak alanlardan karşıladığını ifade etti.

Sefarad kültürü

Bir arada yaşam kültürünün Anadolu coğrafyasındaki özgün örneklerinden birisinin kortejolarda verildiğine işaret eden Beşikçi, bugün Sefarad yemekleri ya da Sefarad müziği olarak bilinen mirasın oluşmasında, bu mimari yapının payının büyük olduğunu savunuyor.

Kortejolara, Sefarad Yahudileri'nin geldiği İspanya ve yerleştikleri diğer bölgelerde rastlanmadığına işaret eden Beşikçi, bu yapıların Anadolu mimarisindeki han modelinden esinlenerek yapıldığını ileri sürüyor.     

Büyük yangınlar sonrası konut sorunu yaşanan kentte, gelir düzeyi düşük Yahudiler'in kortejo, Rumlar'ın da Rumhanelerde kaldığını anlatan Beşikçi, şöyle konuştu:

"Rumhanelerin çoğu 1922 yangınıyla yok oldu. Bu nedenle günümüzde bu yapılara ilişkin bilgilerimiz çok kısıtlı. Kortejolar ise 1970'li yıllara kadar kullanılmaya devam etti. İzmirli Yahudiler'in  İsrail'in kurulması sonrası bu ülkeye göç etmesiyle bu yapılara Anadolu'dan gelen aileler yerleşmeye başladı. Daha sonra konut arzının artmasıyla bu yapıları, artık ailelerden çok bekarlar ya da yakın il ve ilçelerden İzmir'e çalışmak için gelenler tercih etmeye başladı."

Bugün Anafartalar Caddesi çevresinde 4-5 kortejonun ayakta kaldığını belirten Beşikçi, yüksek anıtsal değere sahip bu yapıların yıkılmak üzere olduğunu, bir çoğunun ise hurdalık olarak değerlendirildiğini anlattı.

Hurdalık ve kömür depoları

Paşayevkov Kortejosu'nun halen küçük esnafın atölyelerinin bulunduğu iş merkezi olarak değerlendirildiğini, Anafartalar Caddesi üzerinde bulunan bir diğerinin restore edilerek otel olarak hizmet vermeye başladığını ifade eden Beşikçi, Manisa-Akhisar Oteli olarak hizmet veren başka bir kortejonunsa ailesi olmayanların yuvası olduğunu belirtti.

Beşikçi, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Anıtsal yapıların hurdalık ya da odun kömür deposu olarak kullanıldığı Anafartalar Caddesi'nde kortejolar da ilgisizlikten nasibini almış durumda. Birer birer yıkılan bu yapılardan ayakta kalabilenlerin acilen kurtarılması gerekiyor. İzmir'in bu tarihi mirasını bir müzeyle gelecek kuşaklara taşıması gerekiyor. Bu yapılar otel olarak da hizmet verebilecek durumda.

Sinagoglarla birlikte turizm açısından çok büyük potansiyele sahip yapılardan bahsediyoruz. Örneğin her yıl İsrail'den gelen onlarca kişi, ailelerinin bir dönem yaşadığı kortejoları arıyor. Sefarad Yahudileri halen Musevi toplumu için de özgün kültürel yönleriyle canlı bir araştırma konusudur. Tüm bu zenginliği bünyesinde barındıran İzmir'de bir türlü adım atılamaması bu kenti sevenleri derinden yaralıyor. Yerel yönetimler ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nün bir an önce işbirliği yaparak harekete geçmesi gerekiyor."

Mücadeleye devam

Anafartalar Caddesi üzerinde bulunan ve günümüzde tarihteki işlevini aynen sürdüren tek kortejo ise kentin en ucuz konaklama yeri olarak bilinen Manisa-Akhisar Oteli ismiyle hizmet veriyor.

Bir bölümü yıkılan 3 katlı yapıda çoğu ailesi olmayan yaşlı insanlar kalıyor. Otel sahibi Salih Acar, oteli restore etmek istediğini ancak kendisine bürokratik zorluklar çıkarıldığını iddia ediyor.

Acar, şunları söyledi:

"Param var, yıkılan bölümü yaparak otelin tamamını elden geçirmek ve turizme hizmet veren bir şekle dönüştürmek istiyorum. 2. derece SİT olan yapının restorasyonu için Anıtlar Kurulu'ndan izin aldım ancak belediyenin bir türlü imar düzenlemesini yapmaması nedeniyle adım atamıyorum. Otelden bu şekliyle para kazanmıyorum. Daha çok burada kalan gariban insanlara destek olmak için açık tutuyorum. Burada 25 yıldır kalan insanlar var. Artık evleri olmuş. Burası olmasa gidecek bir yerleri yok. Burada hayata tutunmaya çalışıyorlar."