Lütfü Dağtaş-İzmir'i Sevenler Kulübü'nün bugünkü bölümünde, delikanlılık yıllarımda, uzaktan da olsa önce sokaktan, ardından muhabir olarak çalıştığım Demokrat İzmir Gazetesi'nden tanıdığım ama yazılarını okuduğum Ödemişli mizah ustalarımızdan Burhan Esen'i anlatmak, tanıtmak istiyorum.

      *
     
Mizah ciddi iştir. Bu yüzden olsa gerek; epey yakından tanıma olanağı bulduğum üç mizah yazarımızın üçünün de yüzünü gülenini pek görenimiz yoktur. Hemen bu yazarlarımızın adlarını sıralayayım: Aziz Nesin, Muzaffer İzgü ve Burhan Esen. Mizah yazarı değil de mahkemede, vergi ya da tapu dairelerinde memur olsalardı ya da kapısının girişinde 'Aile Kasabı' yazan dükkanda kasap olsalardı maazallah yurttaşın hali nice olurdu, bunu düşünmek bile istemiyorum. Bir defasında Aziz Beyin, ağzı kulaklarında fotoğrafını çekmiş, ardından basılmış haliyle imzalaması için uzattığımda kalayı yemiştim:
     
-Bu ne? Ben böyle gülmem ki!
     
Diğer yüzünü gülerken görmediğim Burhan Esen'in, yazarı olduğu Akbaba mizah dergisinin 50. Yıl Özel Sayısı için yazdığı şu satırlar mizahçılarımızın niçin gülmediklerinin ipucunu verir gibi. Şöyle yazmış, yüzü hiç gülmeyen ama ağzından da sigarasını hiç eksik etmeyen Üstâdımız:
     
"Akbaba elli yaşına girdi.
     
Önemsenmeyecek, önem verilmeyecek haber değildir bu. Yarım asır gülünç duruma düşmeden milleti güldürmek kolay iş değil!"

      *
     
PTT çalışanı bir babanın oğlu, kendisi de PTT çalışanı olan Burhan Esen, babasının tayini nedeniyle Urfa'nın Suruç ilçesinde dünyaya gelmiş olsa da (d.1920) aslen Ödemişlidir. Çocuk yaştan itibaren şiir, öykü yazmanın dışında yüreğinde gazetecilik sevgisini de taşır olur. Samsun Lisesi'ni bitirdikten sonra, 1940 başlarında Ödemiş PTT'sinde memuriyete başlayan Burhan Esen, bir yandan İzmir gazetelerinin muhabirliğini yaparken, bir yandan da, döneminin ünlü mizah dergisi Akbaba'ya mizah öyküleri göndermektedir. (İlk yayımlanan yazısı için 25 lira aldığını anlatır.) Bu arada arkadaşlarıyla önce duvar gazetesi olarak elle çoğaltılan, ardından basılan Efe adlı gazeteyi çıkartmaya başlar. Yine Ödemiş'te Nilüfer Hanım ile yaşamını birleştiren ve Figen, Füsun, Ferlal adlarını verdikleri üç kızları olan Burhan Esen'i, 1950'de yaşadığı ilçede matbaa kurucusu olarak görürüz. Dönem Demokrat Parti dönemidir ve bir mizahçının gözünü budaktan sakınmayan özelliğiyle matbaasında 'Cephe' adıyla gazete yayımlamaya başlar. Vay sen misin muhalefet eden, baskıları sürgünler izler ve Burhan Bey, bazen tek başına bazen ailesiyle birlikte Kırkağaç'tan Tire'ye, Tire'den Dikili ve Söke'ye sürgünlere gider. Onun bu ödünsüz yanını, bir başka edebiyatçı Berin Taşan, "inançlarından hiç ödün vermedi" biçiminde nitelendirecektir. Bu arada Burhan Esen'in, Akbaba'nın dışında yine döneminin önemli diğer mizah dergileri olan Papağan, Amcabey ve Dolmuş dergilerinde de imzalı yazılarını görmekteyiz.
    
1970'li yıllarda emekli olan ve ailesiyle birlikte Karşıyaka'ya yerleşen Burhan Esen, Attilâ İlhan'lı yılların Demokrat İzmir Gazetesi'nin artık köşe yazarıdır. Esen'in yazılarını, Demokrat İzmir'in dışında Ege Ekspres, Milliyet, Gazete İzmir ile Yeni Asır Gazetelerinde' ayrıca Gıcık Mizah Dergisi'nde de görmekteyiz.
    
Karşıyaka'daki evinde, 29 Kasım 1987 günü yaşama gözlerini kapatan Burhan Esen'in anısına, damadı, gazeteci-yazar, halen İZFAŞ Genel Müdürü olan Mehmet Şakir Örs, onun yapıtlarından derlediği, "İnsan sevgisi- Taşralı bir yazarın yaşamı ve mücadelesi" adlı kitabı yayımlar. Örs'ün, Burhan Esen için, kitapta vurguladığı, 'hep ideallerine bağlı kaldı. Hiçbir baskı ve zorluk onun görüşlerini değiştiremedi.(...) hiçbir zaman eğilip bükülmedi. Kalemini hep doğrudan, iyiden, güzelden, haklıdan yana kullandı. Yaşamı boyunca toplumcu düşüncenin bayrağını taşıdı' tümcelerini özellikle genç kuşaklar için alıntılıyor ve buradan İzmir Gazeteciler Cemiyetimize bir çağrı yapıyorum:
-Burhan Esen'in, bugün de güncelliğini koruyan mizah öykülerini kitap olarak basalım!


İşçiye grev hakkı...

PTT memuru Burhan Esen, kendi matbaasında bastığı Cephe adlı gazetede, 1951 yılındaki bir başyazısında, "İşçiye Grev Hakkı tanınmalıdır" diyerek emekten yana tavrını net biçimde ortaya koyacak, dahası yine aynı yıl, Kürtçe şiir yazdığı için cezaevine giren Musa Anter'e yer vererek yürekli bir tavır sergileyecektir.
    
Yine memur Burhan Esen'in cesurluğuna bir diğer örnek; DP iktidarına karşı sert muhalefetiyle tanınan Demokrat İzmir Gazetesi'nin de yerel muhabirliğini yapmasıdır.

Burhan esen'in kaleminden: 'Bir taşra gazetecisinin notları'

Neşir yasağı

İstanbul'da çıkan gazetelerin neşir yasakları dolayısıyla boşluklarla çıktığını görüp hayret etmekte idik.
Bu yasaklar bize gelmiyordu.
Gazeteyi satması için bayiye vermiştik. Az sonra gazetelerle beraber geldi.
-Şu haberi çıkaracaksınız. Neşri yasaktır, dedi.
Bize böyle bir tebligatın yapılmadığını söyledik. Bayi:
-Polis, neşir yasaklarını bana tebliğ ediyor. Demek sorumlusu benim. Çıkarın şu havadisi. Beni mahkemelerde süründüreceksiniz.
Bir gün bir gecelik göz nuru ve emek döktüğümüz gazete tomarlarına baktıkça ağlamaklı oluyor, polisin neşir yasağı tatbikatındaki komikliğe de kahkahalarla gülmek istiyorduk.

Resmi ilan   


Vali çağırıyor, dediler. Huzura kabul olunduk:
-Yine gazetede bir sürü tenkit, menkit görüyorum. Boş yer kalıp ta böyle yazılar yazmamanız için ilân verdiriyoruz. Siz ilân çoğaldıkça bir sayfa ekleyip aklınıza geleni yazıyorsunuz!