Lütfü Dağtaş-Önce usuldan bir giriş yapalım:
Doğayı sevmek ideolojik bir duruştur. Sevmek, sahip çıkmak, korunması konusunda üstüne düşeni yapmak bu ideolojik duruşu besler. Dolayısıyla sorumlulukları yerine getirmekle doğru orantılıdır. Doğa konusunda bilimsel olanın dışında atılan her adım ağır yaralayıcı olur, onarılamaz sonuçlara yol açar. İzmirimizin, biricik Körfezimizin gözbebeği; Karşıyaka-Çiğli-Foça arasındaki biricik deltamızın yıllardır ağır tahribata uğruyor olması derdimiz iken, bu deltada yer alan biricik Kuş Cennetimizde, dip derinleştirmesi yapıyoruz, diyerekten su kuşlarının yumurta bıraktıkları çok değerli yerleri ortadan kaldırmak tahribatların devamıdır, geri dönüşü yoktur. Velev ki, işin bilimin eşliğinde yapıldığını söylemek, bu aşamada laf-ı güzaftır!

       *

Türk fotoğraf sanatında 1970'li, 80'li yıllar incelendiğinde fotoğraf sanatı alanında öne çıkan adlardan birisi olan Nusret Nurdan Eren'e zamanında şu soruyu yöneltmiştim:
-Yıllardır İzmir Çiğli Kuş Cenneti'nde kuş fotoğrafları çekiyorsunuz. Ne çekiyorsunuz?
Bu sorumun gizli yanı, 'bıkmadınız mı, hepsi daha önce fotoğraflarını çektiğiniz kuşlar değil mi?' idi.
-Ben, diye başladı, 'kuş değil, kuşların danslarını çekiyorum!'
Bu yanıt karşısında bir süre duraladığımı çok net biçimde anımsıyorum. Sonra şöyle mi sürdürmüştü açıklamasını:
-Elinde 600'lük, 1200'lük tele objektifle duran kuşların fotoğrafını çekme dönemi çoktan bitti, şimdi hareket çekmek gerek!

*

Bu konuşmanın üzerinden pek uzun geçmemişti ki, Çiğli Belediye Meclis Üyeliğine seçilince ilçenin sınırları içersinde kalan İzmir Kuş Cennetini Koruma ve Geliştirme Birliği'ne seçilmem de hemen ardından geldi. Söz aramızda, 'imar komisyonu gibi önemli komisyon' dururken, Kuş Birliği Komisyonu kimsenin umurunda değildi.' Bir görev ve sorumluluk üstlendiğimin bilincindeydim. On yıl kadar bu birliğin üyesi olarak görev yaptığım süreçte;  Hollanda'daki Kuzey Denizi'ne kıyısı olan Lelysdat ve Fransa'da Akdeniz kıyısı Camarque benzer sulak alanlarında konuyla ilgili incelemelerde bulunma sonucu İzmir Kuş Cenneti'nin, kentimiz açısından ne denli önemli ve değerli olduğunu daha iyi anladım. Elbette benim anlamam yeterli değildi; anlatmalı, özellikle de genç kuşaklara benimsetme konusunda proğramlar yapmalıydım, yapmalıydık. Bu konuda bilgim ve gücüm yettiğince çalışmalara yöneldim. Bu çalışmalardan önemli bir ayağı, ulusal ölçekte düzenleme geleneğini geçerli kıldığımız 'Kuş Cenneti' konulu karikatür yarışma ve sergileri oluşturdu. Kısa sürede çok başarılı çalışmalara kavuştuk aldık.

İçinde bulunduğumuz 2014 yılına geldiğimizde İzmir Kuş Cenneti'nde varlığı saptanan kuş türü sayısının 289, memeli sayısının 9 olması, değerli bitki örtüsü, Cennet'in ayrıca tuz üretimi ve balıkçılık açılarından ekonomik kaynak oluşturması varsıllığının somut kanıtlarıdır. Çalışma ve proje oluşturmalarımda en yüreklendiğim temel unsur buydu.

       *
Kuş Cenneti, İzmir Körfezi'nin Karşıyaka sahilinden başlar, Çiğli kıyıları ile tuz üretiminin söz konusu olduğu Çamaltı Tuzlası'nı içine alır, Foça'ya değin uzanır. İzmir Kuş Cenneti'nin oluşumundaki temel unsur; burasının Gediz Nehrine eski zamanlarda delta oluşturmasıdır. Gediz'in, tarih boyu 8 kez yer değiştirdiği kayıtlarda yer almaktadır. Nehrin, Körfez'i alüvyonlu toprakla doldurması karşısında bu denli sıklıkla yatağının değiştirilmesi hep gündemde olmuştur. Hazin olan şudur ki; doğal yaşam alanını salt bataklık olarak gören bilimsellikten uzak anlayış, sonraki yıllarda politika güçlerini arkasına destek olarak alan rant kavramı; kent merkezi diyebileceğimiz bu önemli alandaki doğallığı geri dönülmez biçimde tahribata uğratmıştır. Genç kuşaklar tahribatı yapanları yargılama bilincinde oldukları için ad ve unvanları ne olursa olsun tahribatçıların bağışlanması söz konusu değildir. Nitekim bunu belgeleyen fotoğrafları pek çok kişinin bir biçimde gördüğünü sanıyorum. O sözünü ettiğim fotoğraf karelerinde öne çıkan görüntü şöyle: Yapılaşması asla söz konusu olmaması gereken deniz kıyısı doldurulmuş alanda yükselen birbirine zincirleme sıralanmış apartmanlar ve kıyıda gezinen, burasının asıl sakinleri pelikanlar.  Bir başka görüntü daha aktarayım: Yine denize bitişik apartmanlar, apartmanlar, apartmanlar ve on adım ötedeki flamingo topluluğu. Flamnigolar, dediğim yerde birlikte havalanıyor, altları uçuk pembe renkli uzun kanatlarını birlikte açıyor, birlikte yükseliyor, birlikte suya konuyorlar. Nusret Nurdan Eren'in fotoğrafladığı gibi; dönemleri geldiğinde birbirlerine kur yapıyor, gagalarını gagalarına dayayarak öpüşüyorlar.

Delta içersinde, Çiğli'ye doğru gidildikçe yine egemen güçlerin yaptıkları bir diğer hata; doldurularak elde edilmiş doğal yaşam alanına tekstilden makina, boya, kimya, yağa türlü sanayi fabrikalarının kurulmuş olması.