Lütfü Dağtaş-Bu şarkı ve 'Sensiz hayat İzmirlim/Boş gibi geldi bana'dan, 'İzmir'in dağlarında çiçekler açar'a uzanan diğerleri boşuna değildir. Bu kültürel birikim incelendiğinde karşımıza pek çok da müzik insanının adı çıkar. Türk Sanat Müziği'nden halk müziği ve klasiğe geniş bir yelpazeye dağılan bu adlar içersinde bilinenler denli elbet bilinemeyenler de vardır ve 'İzmir'i Sevenler Kulübü' yazı dizimizde onlardan da söz edilecektir. Bugün bu adlardan birisini, Macar Mösyö Slavo'yu, eldeki kıt bilgilere karşın, aktarmak istiyorum. Mösyö Slavo'yu aktarırken İzmir'in dışına taşaca k, Nazilli'ye uzanacak, Cumhuriyet'in ilk yıllarının en parlak yatırımlarından birisi olan Sümerbank Basma Fabrikası'nın öyküsünü de yazıyı uzatma pahasına ele alıp, ayrıca fabrikanın işçi treni, çocukluğumun düş treni, Gıdı Gıdı'dan sözedecek, trenin bugünkü hüzünlü fotoğraflarını yayımlayacağım.

Mösyö Slavo


Almanlar, 2. Dünya Savaşı'nda Çekoslavakya'yı işgal ederler. Nazi Almanyası'ndan pek çok Yahudi bilim insanının ülkemize kaçtığı o yıllarda, bu işgal sonrası Çek Müzisyen Mösyö Slavo da ülkesini terk etmek durumunda kalır. Üstelik eşiyle çocuğunu ülkesinde bırakma pahasına. Slavo'nun, Türkiye'ye geldikten sonra bir biçimde Ahmet Adnan Saygun ve Cemal Reşit Rey gibi büyük müzisyenlerimizle iletişim kurduğu, onlarla birlikte oda konserleri verdiği aktarılan bir bilgidir. Yine bir takım kaynaklar, virtüözlük derecesinde yetkin müzik adamı Slavo'nun bir ara İzmir'de pavyonlarda müzisyenlik yaptığından söz etmektedirler. Bazı kaynaklar ise ad vermemekle birlikte Slavo'nun İzmir gazinolarında da sahneye çıktığını belirtmektedirler. İzmir'de keşfedilen Slavo'yu, bir biçimde, ömrü bugün 90 yılı aşmış olan Tire Bandosu'nda (kuruluş yılı 1923), üstelik şef olarak görürüz. Slavo'nın, İzmir pavyonlarında çalışırken keşfedilerek, Cumhuriyetle yaşıt Tire Bandosu'na davet edilmesi (Av. İrfan Töre tarafından davet edilmiştir) gerçekten başlı başına bir senaryo konusudur. (Tire Cumhuriyet Halk Fırkası Bandosu'nda uzun yıllar trompet ve flüt çalan Tireli Lütfi Filiz'in, Çekoslovakya'dan gelen bando hocası Mösyö Slavo'nun ısrarı üzerine keman çalmaya başladığı, o dönemlerde görkemle kutlanan Cumhuriyet balolarında ikinci keman olarak yer aldığı yazılı kaynak olarak mevcuttur.) Slavo, Tire'de, o yıllarki adıyla Türk Ocağı adını taşıyan bandonun başında görevlendirilir ve sanatını icrayı sürdürür. Slavo, Tire Bandosu'nda, Ali Başargan ile Cemal Fedai'nin ardından gelen üçüncü şeftir. Bugün bile Tire Bandosu konu edildiğinde, Bando'nun, Mösyö Slavo döneminde altın yıllarını yaşadığı size aktarılacaktır. Ama ne denli kariyer sahibi olunursa olunsun, toplumlardaki kıskaçlık ve çekememezlik nedense hep galip geldiği için, ilerleyen zamanda Çek virtüöz Slavo da bundan payını alacak ve  Tire Bandosu'ndaki günlerini noktalayacaktır. Gittiği yer mi? Slavo, Tire'den ayrıldıktan sonra yine bir biçimde Mısır'a, Kahire Kraliyet Orkestrası'na gider, üstelik aynı şekilde şef olarak. Ondan sonrasının bilgisi ise henüz elde yok.

Slavo ve Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası

Tire Bandosu, başlarında şefleri Mösyö Slavo olduğu halde, Ege'de düzenlenen pek çok törende ön saflardaki yerini alır. Mösyö Slavo'nun şefliğindeki Tire Bandosu; Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, İsmet İnönü, Mareşal Fevzi Çakmak, Celal Bayar, Prof. Afet İnan, Ali Çetinkaya, Kazım Özalp gibi devlet büyüklerini karşılamak üzere Aydın manevraları ile Nazilli'deki açılış törenine katılır. Bunlardan birisi de 9 Ekim 1937'de açılışı yapılan Nazilli Sümerbank Fabrikası'nın açılış törenidir.

Mösyö Slavo'yu anlatmaya bir süre ara verip, Cumhuriyet'in ilk yıllarının en parlak yatırımlarından birisi olan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası ile ilgili olarak, Gazeteci Sinan Meydan'ın, ODATV'de yayımladığı fabrikayla ilgili, 'Atatürk'ün Akıllı Projesi. Türkiye'yi Kalkındıracak Proje Böyle Olur' başlıklı yazısına yer vermek istiyorum. İçinde bulunduğumuz dönem yağma ve talan dönemi, Cumhuriyet'in ilk yıllarına ait görkemli geçmişi karalama dönemi olduğu için, alıntıladığım bilgilerin belge niteliği taşıdığına inandığım için bunu yapıyorum. Bu tür belgelerin inkarcıların kara suratlarına her fırsatta çarpılması ise bir yurtseverlik görevi.

O FABRİKANIN VENEZUELLA'DA NE İŞİ VAR?


Sevgili arkadaşım, değerli dostum gazeteci-yazar Banu Avar, Venezuella'da karşılaştığı bir olayı şöyle anlatmıştır:
Şehri göreceğimiz tepeye doğru tırmanırken, Kemal Atatürk tabelasını geçince şaşırdım ki, tepeye geldik. Genç kız rehber heyecanla, 'Şu fabrikayı görüyor musun? Yanında nikah salonu, şu sağlık ocağı, şu okul onun arkasındaki de bizim ev.' 'Eeee,' dememe kalmadı, rehber, 'Biz buna ATATÜRK modeli diyoruz', diye yapıştırdı. Venezuella'da bu gördükleri ve duydukları üzerine duygulanan Banu Avar, 'Venezuella tepesinde tüylerim diken diken, gururum tavan yapmıştı...' diyerek anlatmıştır heyecanını...

Peki ama Türkiye'den binlerce kilometre uzaktaki Venezuella'da 'Atatürk Modeli' diye adlandırılan bir fabrikanın ne işi vardı? 'Atatürk Modeli Fabrika' da nedir? Türkiye'de bu fabrikadan var mıdır? İşte bütün bu soruların cevaplarını verebilmek için şimdi hep birlikte Nazilli'ye uzanalım!

ATATÜRK'ÜN DEV PROJESİ: NAZİLLİ SÜMERBANK BASMA FABRİKASI

Venezuella'daki 'Atatürk Modeli Fabrika'ya' esin kaynağı olan fabrika, 1937'de Atatürk tarafından açılan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası'dır. Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, Atatürk'ün kafasındaki 'Sosyal Fabrika Projesi'nin' ilk uygulaması olması bakımından çok önemlidir. Atatürk'ün kafasındaki fabrika, sadece üretim yapılan bir mekan değil, aynı zamanda 'ar-ge' çalışmalarının yapıldığı bir laboratuvar, eğitim verilen bir okul, her türlü sanat ve spor imkanlarına sahip bir kültür kompleksi, kısacası adeta dört dörtlük bir 'yaşam alanı', bir kampustur. Atatürk, işçilerin yüksek standartlarda, her türlü imkandan yararlandıkları bu 'sosyal fabrikaları' Anadolu'nun her yanına yapmayı planlıyordu. Ama bu projesini yaygınlaştırmaya ömrü yetmeyecekti.
 Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, genç Cumhuriyetin Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın ilk önemli eseridir. Sümerbank'ın kurduğu ilk Türk basma fabrikasıdır. Devlet eliyle kurulan ilk basma fabrikasıdır.

Fabrika, Türk-Sovyet ortak yapımıdır. Makineler ve teçhizatların çoğu Sovyetler Birliği'nden narenciye karşılığında alınmıştır. Fabrika kuruluşundaki işçi açığını kapatmak için 120 Sovyet montör ve mühendisi istihdam etmiştir.

Fabrikanın temelleri 25 Ağustos 1935'te atılmış, yapımı 18 ayda tamamlanmış ve 9 Ekim 1937'de açılmıştır. Bina ve makineler dahil, 8 milyon liraya mal olmuştur.
Fabrikanın, 28 bin iğ ve 800 otomatik tezgah ile çalışmaya başlaması ve 2.400.000 kilo iplik işlemesi planlanmıştır. Bununla 20 milyon metre basma imal edilecektir.
Fabrika 15 bin ton kömür yakacaktır.
Fabrika her gün en fazla 2400 işçi çalıştıracak ve ücret olarak senede 1 milyon lira ödeyecektir.                                                                                              

İşçiler çalsın diye piyano vardı

Mösyö Slavo ve Gıdı Gıdı Treni başlığı altında yer verdiğim, Cumhuriyet'in ilk yıllarındaki en büyük ve görkemli  yatırımlarımızdan birisi olan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası ile ilgili bölümü, değerinin bugün de anlaşılması, yapılan yanlışlıkların kayda düşmesi adına, dün kaldığı yerden özetle sürdürüyorum:

Fabrika, beş kısımdan oluşmuştur: Dokuma bölümü, Basma bölümü, Desen bölümü, Gravür bölümü ve Baskı kısmı... Basma, Desen, Gravür bölümünden geçen kumaşlar, Dokuma bölümünde, yarısı elektronik olmak üzere 768 tezgahta dokunacaktır. Günlük dokuma, 62 bin ile 64 bin metre arasındadır. Baskı bölümünde ise 4 baskı makinesi vardır. Burada farklı renk ve desenlerde günlük ortalama 85 bin metre basma yapılacaktır.

Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, sosyalist ülkeler de dahil, dünyada görülmemiş bir 'sosyal' niteliğe sahiptir. Evet, fabrika kurulurken Sovyet modeli esas alınmıştır ama genç cumhuriyetin genç mühendisleri Türk devrimine has, çok özgün bir eser ortaya çıkarmayı başarmışlardır. Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, 1930'ların dünyasında bir benzerine daha rastlanmayacak kadar özgün bir 'sosyo-kültürel' ekonomi projesidir.

İşte Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası'nın şaşırtan özellikleri:
1. Fabrika, balolar, danslar ve partiler düzenlemiştir.
2. Fabrikada sinema salonu vardır.
3. Fabrika Halkevi kurmuştur.
4. Fabrikanın korosu vardır. Fabrikada, çalmayı bilen işçilerin kullanımlarına açık bir de 
    piyano vardır.
5. Fabrikanın hamamı vardır.
6. Fabrikanın ressamları vardır.
7. Fabrikanın spor kulübü vardır.
8. Fabrika halka bedava basma dağıtmıştır.
9. Fabrikada işçi hakları üst düzeydedir.
10. Nazilli'nin kabusu haline gelen sıtma hastalığı fabrikanın sağlık ekibi tarafından
      kurutulmuştur.
11. Ayrıca bir işçi radyosu ve işçi çocukları için 26 yatak ve 40 mevcutlu bir kreş
      kurulmuştur. İşçiler ve memurlar, fabrikanın hemen önünde özel olarak inşa edilen 264
      dairelik ve 1000 kişilik lojmanlarda çok uygun bir ücretle kalırken, bekar işçiler için 350
      kişilik bir 'Bekar İşçi Pavyonu' vardır.
12. Lojmanda kalamayan işçi ve memurları şehirden fabrikaya taşımak için düzenli seferler
      yapan Gıdı Gıdı adı verilen mini bir tren kullanılmıştır.
13. Fabrika işçilerinin yiyecek ve giyeceklerini temin etmek için fabrika bünyesinde bir
      kooperatif vardır.
14. Fabrikanın ar-ge bölümü vardır.
15. Fabrikanın elektrik ve su santralleri vardır: Fabrika, bir dönem hem kendi elektrik 
      ihtiyacını hem de Nazilli kentinin elektrik ihtiyacını kendi bünyesindeki bir elektrik
      santraliyle sağlamıştır.
     İşte Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası... İşte Atatürk'ün 'Sosyal Fabrika Projesi'nin ilk uygulaması... İşte genç cumhuriyetin, halkına, insanına, işçisine bakışı...

Atatürk, Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası'nda

Türkiye'de devlet eliyle kurulan bu ilk basma fabrikasını 9 Ekim 1937'de bizzat Atatürk açmıştır. Atatürk, Ege manevraları için bölgede bulunan ordu komutanlarıyla ve yöneticilerle birlikte açılışa gelmiştir. Atatürk'ün açılışını yaptığı ilk ve son fabrika olan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası'nın açılışına verilen önem, asker-sivil neredeyse bütün devlet erkanının açılışa katılmasından da bellidir.
    
Nazilli Basma Fabrikası istasyonunda fabrika yetkililerince karşılanan Atatürk'ün ilerlediği istasyondan fabrika müdüriyet binasına kadar parke döşenmiş yolun her iki yanında halk düzenli bir şekilde sıralanmıştır. Sıraya geçmiş küçük kızlar, ellerinde pamuk dallarıyla misafirlerini karşılamışlar ve bunları Atatürk'e hediye etmişlerdir.
    
Atatürk'ün açtığı Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası, çok kısa bir sürede Nazilli'nin çehresini değiştirmiştir, Daha önce göç veren Nazilli kısa zaman içinde göç alan bir kent haline gelmiştir. Genç cumhuriyetin çağdaşlaşma projesi kapsamında en erken ve en köklü şekilde aydınlanan kentlerden biri, belki de birincisi Nazilli olmuştur. Nazilli'nin 'çağdaşlaşmasında' Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası'nın yeri çok büyüktür.'


Nazilli Basması ya da çocukluğumun Gıdı Gıdı Treni!

Mösyö Slavo ve Gıdı Gıdı bölümümüzün girişinde, Gıdı Gıdı Treni'nden sözederken, 'Fabrikanın işçi treni, çocukluğumun düş treni, Gıdı Gıdı' demiştim. Nasıl düş trenim olmasın ki, çocukluğumda, memur olan babam, yaz aylarından birinde her yıllık iznine çıktığında soluğu Nazilli'de, rahmetli babaannem Mürüvvet Hanımın, Ressam Hidayet'in sokağı olarak bilinen Hidayet Durak amcanın işyerinin olduğu Aşağı Nazilli'deki evinde alırdık. Bahçe içersinde, 2 katlı, büyük hayatlı bu ev pek hoşuma giderdi; doğal olarak babaannem ile o yıllar henüz genç kız olan Mübeccel halamın da yakın  ilgileri. Yıl 1950'lerin sonları, 960'lar. Nazilli, yaz aylarında çok sıcak olur. Durmaksızın öten kumru kuşları sanki bu sıcağın habercisidirler. Babaannemin evi, Nazilli merkezi Sümerbank Basma Fabrikası'na bağlayan Gıdı Gıdı demiryolunun kıyısındaydı. Demiryoluyla ev arasındaki sıra sıra kavak ağaçlarının yaprakları, o sıcakta nereden ve nasıl buluyorlarsa, yine de ince bir esintiyle parıldayarak salınırlar, şimdinin çocuklarına anlatmakta epey zorlanacağımız o geniş, ferah, ışıklı, yaz aylarında soluk alma açısından rahatlatan esintili geniş hayatta, sağlıklı büyümem için yatırıldığım öğle uykuları öncesi beni oyalarlardı.
    
Derken bir tren sesi duyulurdu. Olasılıkla saat 15.00 suları gibi duyulurdu. 'Gıdı Gıdı geçiyor' derdi Babaannem Mürüvvet Hanım. Yıllar sonra büyüdüğümde öğrenecektim Gıdı Gıdı'nın ne olduğunu ve nereye geçtiğini. Fabrika kurulurken, şimdiki gibi bol sayıda otobüs olmadığından, o yıllar kent dışında kalan Fabrika ile Nazilli merkezi arasındaki ulaşım bağlantısı demiryolu aracılığıyla sağlanmıştı. Bu demiryolunda çalışan 3 vagon ile bir lokomotiften ibaret trenin adını, ilçe halkı Gıdı Gıdı olarak koymuş, öyle içselleştirmişti. Fabrika çalışanları genelde lojmanlarda oturduklarından, Gıdı Gıdı, personelin ve ailesinin ilçe merkezine gidiş dönüşünü sağlıyordu. Evet, şimdi gerçekten bir düş gibi geliyor.
    
Sümerbank fabrikasına bir defasında ailecek gitmiştik, o kalmış usumda. Fabrikanın kendine ait bir sinema salonu vardı, oraya düğüne gitmiştik. Sonra büyük teyzemin oğlu Yüksel Ağabeye gelin gelen Nurten Yengelerin genç kızlık evlerine gitmiştik. Sümerbank'ın hemen karşısında; Sümerbank lojmanları olarak bilinen, bahçe içindeki evlerden biriydi Nurten Yengelerin evi. Bir dönem tüm Nazillililerin çalıştığı yerdi Sümerbank. Başkaca Sümerbank ile ilgili bir anı bende yok. Ama Gıdı Gıdı öyle değil. Sesini duymazsam rahatsız olur, huysuzlanırdım. Evden çıkıp, gür ve soğuk sulu, Gıdı Gıdı istasyonunun kıyısındaki artezyenin oraya gidip geçişini seyretmeye ise bayılırdım.

    
Şimdi ikisi de yok!


Bu bölüm boyunca sözettiğim gibi; Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası, bu ülkenin, bağımsızlık savaşının kazanılmasının hemen ardından, sanayi alanında başlatılan toplu savaşımın önemli adımlarından birisidir. Bizzat Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün katılımıyla, 9 Ekim 1937 tarihinde resmi açılışı yapılmış (Fabrikanın temeli 25 Ağustos 1935 günü atılmıştır), 60 yılı aşkın süre ürettiği rengarenk basmalarla ülkemizi baştan başa süslemiş, 2000'li yıllara gelindiğinde dışgüçlerle ortak işbirlikçilerin (siyasetçi-bürokrat) kararlı ve planlı uygulamalarıyla yaşamımızdan sökülüp atılmıştır. Oysa Gazi, açılış gününde tüm Nazillililerin, fabrikadaki işçi, teknisyen, mühendislerin karşısında, törende, makinaların çalışmalarıyla oluşan sesi ne de güzel yorumlamıştı:
-İşte, bu bir musikidir!..

O musiki yok artık. Bir zamanlar her Nazillili evden bir ya da birkaç kişinin çalıştığı, Nazilli Basması diye Edirne'den Kars'a ün yapmış basmasıyla ünlü Nazilli Sümerbank Fabrikası, susturulduğu için yok. Şimdi Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç Dr. Hulusi Doğan'ın, 'Sanayinin Musikisi Nasıl Başladı, Nasıl Bitti? Sümerbank Nazilli Basma Fabrikası'na Tarihsel Bir Bakış' adlı çalışmasının başındaki o vurucu tümceyi buraya almanın tam zamanıdır:
 
'Özellikle Ulu Önder Atatürk'ün sanayileşme sürecinde bu fabrikayı neden kurduğu, fabrikanın genel olarak ülke ekonomisine neler kattığı ve 2000'li yıllara gelindiğinde Etibank ve diğer Sümerbank fabrikaları gibi bu fabrikanın da neden kapandığı soruları ülke geleceğine yönelik çıkarımlar yapma noktasında cevap bulması gereken öncelikli konular arasında yer alacaktır.'
    
Fabrika'nın tümüyle ortadan kaldırılmasının yanı sıra yine gözden çıkartılan diğer bir değer olan, benim gibi tüm Nazilli halkının içselleştirdiği Gıdı Gıdı Treni de artık yok (Fabrika'nın açılış törenine, İstasyondan Fabrikaya kadar başta Gazi olmak üzere tüm konuklar bu trenle gelmişlerdir). Şu anda Fabrika'nın bahçesinde iki lokomotifi ve vagonlarıyla çürümeye bırakılmış durumda. Tıpkı bir zamanlar işçi ailelerinin varlıklarıyla canlı organizmalar gibi olan o güzelim lojmanlar gibi. Adnan Menderes Üniversitesi Rektörlüğü, Gıdı Gıdı'yı görme isteğime yanıt vermese de, bir biçimde gittim, gördüm, fotoğraflarını çektim, çocukluğumun düşlerini süsleyen bu trenle duygulu biçimde vedalaştım. 1937'den 1980'li yıllara kadar Fabrika ile Nazilli Merkez arasında gidip gelen,  Kemal Atatürk'ü yolcusu olarak taşımış, en son 9 Ekim 2005 günü çalıştırılan trenin onarılarak hiç olmazsa Cumhuriyet Bayramı başta olmak üzere resmi kutlamalarda tarihin anımsanması adına sefere sokulması yönündeki çabalar da boş kaldı.
    
Cumhuriyet'in düşmanlarını tanıma adına Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası ile Gıdı Gıdı gerçeğini bilmek son derece önemli değerli  okur.