Geçip gidiyor o asude gençlik çağı
Unutmak için dikiyorum kafama şarabı
Acı mı geldi? Böylesi gider hoşuma
Ömrümün ağızda bıraktığı tat da acı.
Ömer Hayyam
'Hayatımı yazsam roman olurdu' zaman zaman dostlarımızdan duyduğumuz bir cümledir. Bir psikiyatri doktoru olarak her gün dinlediğin onlarca hikâyenin bir roman olabileceğini sıkça düşünürüm. Aslında her hayatın bir roman olduğunu söylesek çok da yanılmış olmayız. Kimi zaman acılarla dolu kimi zaman şen şakrak kahkahalar. Ama ardımıza baktığımızda bizi biz eden yaşantılar.
Cuma sabahı, yaşayan bir efsanenin, Tarık Akan'ın, yaşam denen ulu ağaçtan kopan bir yaprak olduğu haberi ile güne başladık. Romanlara can veren, hayatı roman olan koca gönüllü adam göçüp gitti aramızdan. Tıpkı niceleri gibi, ve tıpkı gün gelecek bizlerin de veda edeceği gibi.
Yaşama anlam katabilmek, yaşamı dimdik durarak onurunla harmanlayabilmek aslında gerçekten bu hayatta var olabilmek demek. Sosyal medya paylaşımlarında belki sizlerinde dikkatini çekmiştir, Silivri'de barikatlar önünde direnirken Tarık Akan'ın fotoğrafları. Kumpasa direnmek dün hocaefendi deyip elini öptüğünüze, bugün küfür bela etmek değildir elbette. Haksızlığı gördüğünüzde her şeyinizi ortaya koyup, samimiyettir direnebilmek.
Onlarca kültürün harmanlandığı bu topraklarda hoşgörü, sevgidir asıl vatan, memleket sevgisi. Biraz da Nazım'ın dediği gibidir yaşamak.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
Ve bir orman gibi kardeşçesine;
Bu hasret bizim...