Çocukluğum aklıma geldi. Bayağı korkardık. Babamın özellikle yemin konusunda beni uyardığını hatırlamaktayım. "Oğlum, ne olursa olsun yemin etme; yemin, seni olduğu kadar bizi de bağlar" diyerek küçük yaşta bile olsak bizleri uyarması gözümün önünden gitmiyor.
Daha sonraki özel yaşamımdan bir anıyı aktarayım. Geçmişte; bizlerin ağabeyi konumuda iki kişi belirli konuda haklılıklarını savunuyorlardı. Manzarayı gözünüzün önüne getirin. Taraflardan biri olayı bir türlü anlatıyor karşı taraf ise bir başka türlü tanımlama yapıyordu. Şahitleri falan kimsenin dinlediği yoktu. İş o noktaya geldi ki Kuran-ı Kerim üzerine yemin etmeye karar verildi. Kuran'ı getirdiler. Bir taraf Kuran üzerine el bastı ve yemin ederek haklı olduğunu söyledi. Karşı taraf ise; "Tamam" dedi  ve ekledi  "Ben haksızım". Oysa ben ve çevredekilerin hemen hepsi onun haklı olduğunu biliyorduk. Ertesinde sorduk "Neden sen de yemin etmedin?"  O anılarını hiç unutamadığım ağabeyimin gene hiç unutamadığım yanıtını yazayım: "O; Kur'an-ı Kerim üzerine yemin edince bana yemin düşmez" .
Diyeceğim o ki; yemin toplumumuzun her kesiminde, her ortamda önem taşımıştır.
Şanı Yüce Kur'an; Bakara Suresi'nin 224-226, Al-i İmran Suresi'nin 77, Maide Suresi'nin 106-107, Tevbe Suresi'nin 12-13, 42, 56, 62, 96 ve 107 nci ayetlerinde yemin konusunu çok kesin bir dille açıklamaktadır.
Ayrıca T. Ceza Kanunu  ve T. Ceza Muhakemeleri Kanunlarında da yemin ile ilgili hükümler bulunmaktadır.  
 
Bilindiği üzere genel  seçimler 7 Haziran'da yapıldı, yasalara göre seçimin kesin sonuçlarının açıklanmasından sonra Meclis toplanıp çalışmaya başladı.
İşte; yazı konumuzu YEMİN olarak belirlerken meclisimizin bu çalışma takviminden etkilendik. Bilirsiniz, meclis açılışında seçilen milletvekillerinin yemin etmeleri gerekmektedir. Nedense bu yemin töreni her zaman sorunlar oluşturmuştur. Geçmişte yemini kürtçe okumaya yönelenler mi görülmedi, başörtüsü inadına başvuranlar mı olmadı? Bakınız laik'i layık, layik, laaik vb. gibi okuyanlardan bahsetmedim bile. Üstelik; Meclisin geçici başkanının yemini  hatalı okuyanları uyararak tekrara başvurduğunu da biliyoruz. 
Belki haddimi aşıyorum, bağışlayın lütfen. Bence; Başkanın "Sayın Milletvekilim; siz bu ülkenin geçerli kanunlarına bağlı olarak ve bu kanunları bilerek seçildiniz. Belki bu kanunları sevmeyebilirsiniz. Önce bu kanunlara göre hareket edeceksiniz, değiştirme görevi de sizlere düşüyor" diyerek kürsü şovlarına karşı kesin tavrını koyması gerekir. Bu türlü bir davranış kanımca demokratik davranışın ilk adımı olacaktır.
Bir de; bazıları bu yemini artık ayaklarının birini kaldırarak mı yapıyorlar? Bilemiyorum. Yemin ederek o yeminin tersini yaşayanlar mı, yaşatanlar mı ararsınız? Onlara ne diyelim? Onlar öylesine profesyoneller ki bu ettikleri yeminin kendileri için bağlayıcı olmadığına dair Kur'an ayetleri bile bulup tefsir edebilirler. İslam hukukunda Hileyi Şeriye denen kavram boşuna kullanılmıyor. Gayeye giden her yol mubahtır düşüncesini de bunlar bulmuşlardır.
Geçen hafta gazetelerimizin birinde beni çok etkileyen bir karikatürden bahsetmeden geçemeyeceğim. Kürsüde; TİLKİ, yemin ediyor: "VEJETERYAN OLACAĞIMA NAMUSUM VE ŞEREFİM ÜZERİNE ANT İÇERİM".   


Esenlikle kalınız...
Yazıma Ek Not: Başbakan Yardımcısı Sn. Bülent  Arınç'ın 8 Hazirandan sonra Melih Gökçek hakkında yapacağı açıklamaları merakla bekliyorum.