Malum 2015 yılı seçime kilitlendiğimiz bir yıl olacak. AKP'nin seçimlerle; seçim yönetimi ile sisteme yerleştiğini hala göremeyen, görmek istemeyenler için boşuna uyarı olsa da; önümüzdeki seçim her zaman olduğu gibi, diğer sorunlarımızın örtüsü ve birilerinin neyi aldıklarının sorgulanmasının kalkanı olarak kullanılacak. Bazı siyasal partilerin hangi illerde kimleri aday göstereceğinin belli olduğu, bazı isimlerin il değiştirip, ikamet ettikleri illerden aday gösterilecekleri ile taşındıkları konuşuluyor kulislerde. Siyasal katılmanın seçime indirgendiği ve tercih haklarımızın elimizden alındığı, çoğulculuğun farklı görüşler yerine, çoğaltılan parti sayısı olarak algılandığı, giderek iktidar olmayı imtiyazla özdeşleştiren tek partinin hegemonyacı tutumu ile diğer partilerin uydu parti özelliğini kazandığı demokratik (!) ortamda yapılacak seçimlerle anayasayı, yani gelecekteki rejimimizi, ya da daha doğru olarak bugünkü fiili başkancı sistemi kurumsallaştıracak bir meclis çıkacak ortaya. Bu mecliste yer bulacak vekillerin büyük çoğunluğunun itiraz etmeyecek isimlerden oluşturulması çalışmalarının başladığı anlaşılıyor.

Seçim var ama tercih yok. Ya da tercih var gibi seçim yapılmakta. En son Cumhurbaşkanı seçiminde olduğu gibi. Partitokrasi ile geldiğimiz yer bu. "Neden böyleyiz?"...sorusunun yanıtı çok derin... Bunu açıklaması ve çözüm üretmesi gerekenlerin savruluşu çok hazin.

Anayasa Mahkemesi'nin barajı kaldırma ihtimali belirince, partileşme çabalarına hız verenler, uyuyan tabelaları canlandıranlar, daha önce burun kıvırdıkları ideolojinin temsilcileri ile platformlarda yan yana gelenler... Meclise kapağı atma telaşının arttığının göstergesi... Toplanmak adı altında, kümeleşerek ayrışmak kime yarar? Bu parçalı yapıda, iktidara yerleşen parti ile mücadele ediyor gibi yaparak iktidarı yerinde tutmanın ötesine gidilebilir mi? Ana muhalefet olması nedeniyle CHP burada kilit parti. CHP'nin başkalaşmasına tepki olarak örgütlendiklerini söyleyenler CHP'nin bugün aldığı eklektik yapıdan farkı olmayan birlikteliklerle AKP'ye alternatif olmak yerine; CHP'ye alternatif olma gayretindeler... Mücadele iktidardan çok muhalefete karşı veriliyor. CHP, bir yandan içine sızan kuruluş felsefesine karşı isimler, diğer yandan partiden disiplin adı altında tasfiyelerle erimekte... Yeni bir taban oluşturma, yeni kurulan bir partinin hedefi olabilir ancak. CHP tabanını koruyup, bunu geliştirmesi gereken konumdadır. Bunun aksini ileri süren iktidara destek veriyor demektir.

Sıkıştırılmışlık içinde yön tayini yapmadan, toplumdaki hoşnutsuzluğu oya çevireceği yanılgısı içinde olanlara, strateji olmadan toplumda öne çıkmış isimlerle yola çıkmanın getireceği hüsrana işaret eden ve düşünmeye iten bir yazıyı ele almak için yılın son günlerini seçmem tesadüf değil. "Muhalefetteki başıbozukluk ve parçalı yapı kime yarar?" sorusunu sormadan, sadece hoşnutsuzluktan beslenerek büyümeyi düşünmek hayal. Baraj kalkarsa, bu bölünüklük, iyimser bir tahminle hareketleri yönetenleri Meclis'e taşımanın ötesine gidemez. Hele bir girsinler, nasılsa orada birleşirler düşüncesinin de aşırı bir iyimserlik olduğunu, Cumhurbaşkanı seçiminde aynı partiden 20 kişinin bir araya gelerek bir aday gösterememesi örneğinden okuyabiliriz. AKP'nin en büyük başarısı, muhalefeti dağıtması ve dağınık tutabilmesidir. Şimdi muhalefete biçim verilmekte.

CHP eritildikten sonra, fiilen kurulan başkancı sistem hegemonyacı tek partinin hakimiyetinde anayasallaştırılacak. Sistemi çoğulcu gösteren uydu partiler bu sürecin durdurucusu değil, kolaylaştırıcısı olacaklar. 2015 seçimleri, fiilen kurulan otoriter sistemin anayasa ile meşrulaştırılması ve Kürt milliyetçiliği yapan partinin  sistem partisi haline getirilmesi için yapılmış olacak. 2000 öncesinin sistem partileri yerini sisteme karşı partilere bırakacak da diyebiliriz.

"Kime yarayacak?" sorusu Meclis'in içinde fiilen etkili olan etnik ve dini koalisyona yarayacak. CHP, kilit noktada olan parti. Dönüşmesi, kuruluş felsefesinden uzaklaştırılması için içe sızanlar ve dışta birleşiyor gibi yapanlarca iki koldan çaba var. Partinin kurucu felsefesine dönmesinin yaratacağı heyecan ve patlama 2015 seçimleri için yapılan tüm hesapları alt üst edebilir. CHP'nin iç muhasebesini, seçim için yol haritasını bugüne kadar partide görev almış yaşayan tüm yöneticilerini toplayarak en az bir hafta süren geceli gündüzlü tartışma zemininde yapmasını öneriyorum. Partinin yeni aldığı biçimle kendisini ilikleme hevesinde olan süreç destekçisi, bazıları Atatürk karşıtı  akademik  ünvanlı kişilerin yönlendirdiği yanlış ile değil, partiye emek vermiş, koca çınar yıkılmasın diye mücadele etmiş olan parti emekçilerinden gelecek doğru işaretlerden  söz ediyorum... Emekten, emekçiden, özgür düşünceden, özgürlüklerden yana olan bir partinin kendisinin, dolayısı ile rejimin geleceği açısından büyük önem taşıyan bu sürece girerken hem stratejisini belirlemesi açısından önemli bir girişim olacaktır, hem de toplumda muhalefet beklentisi içinde olan milyonları heyecanlandıracaktır. Partinin ve dolayısı ile ülkenin geleceğinin partide bir yer edinmiş olan üç beş kişinin dudağının arasına sıkıştırılmaması önemlidir.

Yıl biterken, elbette herkes için sağlık, mutluluk dileklerimizi paylaşacağız, ancak "rejim sağlıklı değilken, toplum nasıl sağlıklı kalabilir?" sorusunu da sormadan edemezdik. Umut, ümit ettiklerimiz değil, biziz. Ümit ettiklerimizi dileklerimiz hanesine yığıp beklemek yerine, gerçekleşmesi için elimizden geleni yapmalıyız. 2015 yılının iktidar aracılığı ile imtiyazların çoğaltıldığı ve yönetenlerin ve yanaşmalarının refahının arttığı bir yıl olmasını istemiyorsak; muhalefete, muhalefeti dağıtarak değil, birleşerek yığılmalıyız. İktidar, iktidarda olan için değil, toplum için koruyucu bir zırh olsun diye istedik demokrasiyi, bize karşı kullanılsın diye yapılmıyor seçimler, iktidar gücünü sınırlamak için gidiliyor sandıklara... Nerede? Demokrasi ile yönetilen ülkelerde... İşte bu yüzden yeni yılda seçimlere değil, demokrasinin işletilmesini sağlayacak yöntem ve araçlara yığılmamız gerekiyor. Bir de korkmamak... Her koşulda düşüncenin özgürlüğünün ve savunucularının yanında durmak. 
Bu yazıyı Konya'da tutuklanan liseli gencimizin ve Gezi parkı direnişi ile gönüllerimizde yer edinen gençlerimizin cesur yüreklerine adıyorum; yitirdiğimiz gençlerimiz için yanan yüreğimizle...