Sevgili Okurlar, bu öyle bir şey ki...
Gördüğümden beri, elimde olsa, her gün birilerini alıp, tekrar tekrar gitmek istiyorum bu filme!
Film bir başlıyor...  Hop... 1960'lara gidiyoruz!
Eski İstanbul gözümüzün önünde efendim.
Tüm asaletleri ile, gerçek hanımefendiler, beyefendiler...
O eski neşeli mahalleler...
Doya doya yaşanan komşuluklar...
Evlerin kalabalık cıvıl cıvıl halleri...
Ne kadar da özgür herkes... Cep telefonuymuş, bilgisayarmış, tabletmiş, bizi bir ekrana mahkum edebilecek bu teknolojik araçlar yok!
Sosyal medya yok.
Gerçekten sosyalleşmek var!
Yüz yüze.
Karşılıklı konuşarak, gülerek.
Dertleşerek, paylaşarak.
Sonra o dönemin muhteşem sanatçıları karşımızda...
Zeki Müren, Ajda Pekkan, Sadri Alışık, Ayhan Işık, Filiz Akın, Cüneyt Arkın, Barış Manço...
Hayatımıza büyük bir anlam ve renk katmış değerli sanatçılarımız, içimizde ayrı bir tad bıramış zaman dilimlerine götürüyorlar bizi efendim...
Yeni nesiller için yaşadıkları toplumun geçmişinden harika bir kesit sunuyorlar. Filmimizdeki iki ana karakterimiz Arif ve uzaylı robot arkadaşı 216. İkisi de birbirinden renkli ve güzel karakterler.
Arif, film boyunca esprilerinden, mimiklerine, söylediği şarkılardan, yaptığı showlara kadar bizi kahkahalara boğup, kötülüğe karşı mücadelesi ile de bizi umutlandırırken, 216'nın o pür, saf, çocuksu hallerine bayılıyorsunuz!
Arif serinin ilk filminde Gora gezegeninde yaşarken 216 ile dost oluyor. Naif ve iyi kalpli 216, insan gibi olmak ve gerçek bir aşk yaşayabilmek hayali ile dünyaya dostu Arif'in yanına geliyor.
Arif, 216'nın bu talebi karşısında çok şaşırıyor... İnsanlar gittikçe insanlıktan uzaklaşır bir hale gelirken, 216 da tutmuş, insan gibi olayım, aşk yaşayım  diye dünyaya geliyor...
Oysa dünyada kötülük sarmış etrafı...  Saf, temiz duygularla yeşeren iyilik ve aşk gittikçe azalmış. Üstelik  robot olarak geldiği duyulan 216 için, Arif'in evinin etrafı bir yandan komşuları, bir yandan da yerli ve yabancı yetkililerce sarılmış.
Arif hadi komşuları bir şekilde ikna ediyor da, yetkilileri ne yapsın?
216'nın başı belaya gelmeden hemen geri dönmesini istiyor.
Bu amaçla tam Arif zaman makinesi ile 216'yı geri yollayacağım derken, ikisi birden kendilerini 1969 yılının İstanbul'unda buluveriyorlar.
Böylelikle, belki de her gün yeniden yaşamak isteyeceğiniz, o zaman içindeki nostaljik geziniz başlıyor. 216 en saf duygularla yaşayacağı bir aşkın, Arif ise 216'yı ve dünyayı kötülüklerden korumanın peşine düşerken, iki kahramanımız filme eklenen birbirinden renkli iyi ve kötü karakterler arasında bir macera yaşamaya başlıyor.
Siz de kendinizi yaşam ekranımızdan gittikçe silinmeye başlayan, bizi biz yapan tüm o güzel değerlerimizi, içimizdeki o çoşkulu iyiliği ve aşkı, kahkahalar eşliğinde size hatırlatan harika bir film içinde buluyorsunuz Sevgili Okurlar!
Hararetle davetlisiniz efendim...