Karaca Sineması'nı geçtikten sonra biri erkek iki kişi yüksek sesle konuşuyordu. Herhalde lokantanın çalışanlarıydı. Kadın 'İzmir'e zeytinyağlıyı biz öğrettik!' dedi.   
O da bir şeyler söyledi...   
Geri dönüp, 'Nasıl oldu?' diye soracaktım, ama zamanım kısıtlı olduğu için yürüyüşümü sürdürdüm.   
Demek ki zeytinyağı artık sokakta bile konu oluyor...   
Güzel bir gelişme...   
   
Ufuk Karhan'ın başına gelenler?   
   

Bu arada Hukukçu M. Ufuk Karhan'ın bir mektubu elime geçti.    Daha doğrusu internette gördüm. Sorunu o kadar güzel ele almış ki, sizlerle paylaşmak istedim.     Ufuk Karhan 'merhaba!' diyerek söze başlamış ve şunları yazmış:   
Ben amatörce başladığım zeytin yetiştiriciliğinde yaklaşık 6000 ağaca ulaştım. Vardığım nokta artık hobi sınırlarını çok aştı.
O nedenle ağaçlarla ve üretimle daha detaylı ilgilenmeye başladım. Bu arada arazi ve ürünler için destekleme alma olanağından da yararlanmak istedim. Böylece alacağım parayla üretimin miktarını ve kalitesini arttırmaya çalışacaktım.    
Destekleme miktarları oldukça düşük ancak ben buraya takılmadım. Devletimizin imkanı budur buna da şükretmek gerek diye düşündüm.   
   
Destekleme primi almak için   
   

Ben destekleme pirimi almak için yola koyuldum. Önce ilçe tarıma gittim 10 tl verip 5-6 sahife basılı a4 kağıdı almakla işe başladım. Bu ne parası dediğimde  'dosya parası' dediler.    Seslenmedim ödedim.     Halbuki 10 TL 2 top kağıt parası etmekte.
Sonra görevli memur dedi ki Ziraat Odasından ÇKS (Çiftçi kayıt sistemi) belgesi getirmen gerek. Neyse oradan çıktık doğru Ziraat Odası'nın yolunu tuttuk,   
Anlamadığım ölçüde iyi karşılandık!   
'Buyrun, çay içer misin?' dediklerinde biraz içkillenmedim değil. Neyse, ben 'ÇKS almam gerek onun için geldim' dediğimde, bana onu vermek için 'Üst katta Çiftçi Kütüğü odası var, oradan belge getir' dediler, Çıktık 'çiftçi kütüğü odası'na!   
Orada da bir iyi karşılama...   
Sormayın!   
Güvenlik görevlisi kıyafetli genç çocuklar, hemen çay, su falan getirtip beni başkanın odasına oturttular.   
Başkan güleç yüzlü, sürekli neşeli birisiydi.   
...Dedim, 'Başkan bize ÇKS lazım!'   
Onlar da kütük kaydı istediler.   
'Bizi hele bir kütüğe kaydediver de belgemizi alalım' dedim.   
'Hay hay!'  dedi.   
Devamla, 'Zaten sen bizim doğal üyemizsin. İstesen de istemesen de bizim üyemizsin' dedi.   
'Bunun bir bedeli var mı?' deyince, 'Yıllık 400 TL vereceksin!' dedi.    
Önce anlamadım...   
Sonra, 'Başkan ben üye falan olmak istemiyorum, sadece iyi zeytin yetiştireyim diye, devlet destekleme pirimi verecek onu alayım, derken kendimi senin karşında buldum.   
Ben böyle yerlere üye olmak istemem, mecburiyetten buradayım' dedim.   

Güleç yüzlüydü!   

Başkanın yüzündeki güleç ifade yerini çatık kaşa bıraktı. 'Biz alacağımız parayla senin arazini koruma altına alacağız' dedi.
'Nasıl?' dediğimde, 'Bekçilerimiz senin arazini bu para karşılığı koruyacaklar!' deyince, sevindim. Çünkü ben arazimi telle çevirmeme ve içinde sürekli bekçi bulundurmama rağmen, hırsızlık olayı yaşadım. Ama artık bunların koruması altına girecektim. Başkan bekçilere kalacak yerde verebilirim kendi bekçime de yol vereyim...
'Böylesi bana çok ucuza gelir!' diyecek oldum.   
   
Koruma yok, para var!   
   
Başkan lafı ağzıma tıktı: 'Sen bizi yanlış anladın! Bizim sana verecek bir bekçimiz yok! Son derece kısıtlı personelle 400 bin dönümlük araziye bakıyoruz! Onun için bizim bekçi yılda bir iki belki sizin arazinin önünden geçer' dedi.   
Ben afalladım!   
Başkan benden 'koruma parası' istiyor ama 'koruma yapacak elamanı' olmadığını belirterek, 'Yılda, bir ya da iki kere oradan geçeriz!' diyordu.    
'Kalsın, ben kendi malımı kendim korurum!' deyince, 'Yok mecbur parayı vereceksin, yoksa belge veremeyiz!' dedi.   

Borcun borç, ha!   


Demek ki aidat 'koruma' diye değil, pirim almamı yarayacak belge için isteniyor, diye düşündüm.   
Ben itiraz etmeye başlayınca, başkan 'konu uzamasın!' diye, bana belgeyi verdi.   
'Borcun borç, ona göre, haa!' diye ihtaratta bulundu.   
Böylece birinci belgeyi 400 TL borçlanarak almış oldum.    
Sonra bir alt kata ziraat odasına indim bu sefer onlar belgeyi vermek için diğer şartlarını sıraladılar:   

Bir başkası!   

- Önce onlara olan 1750 TL borcumu ödememi, bunu ödesem bile başka ilçelerdeki arazilerim için ayrı ayrı oraların ziraat odalarına çiftçi kütüklerine üye olup oralardan da belgeleri getirmemi söylediler.    Hemen oracıktan başka bir ilçe ziraat odasını aradım, onlar bize '600 TL borcun var kütüğü bilmeyiz?' dediler.   
   
Başka ilçelerde de!   
   

'Niye az alıyorsunuz? Burası 1750 TL istedi bir yanlışlık olmasın?' dedim.   
'Yok bizim hesap doğru 600 TL ödersen belgeni alırsın!'  dediler.    
Benim ayrıca 2 ilçede daha küçük arazilerim var.   
Onların ziraat odalarını aramadım bile.   

Şimdilik durdurdu!   

Ziraat odasından çıkıp kahveye oturup kendime bir çay ısmarladım, bir hesap yaptım.   
'Almaya çalışacağım pirimden daha fazla ödeme yapmam gerek!' diye endişelendim.    Sonra da düşünmeye, şimdilik 'destekleme pirimi almaktan'  vazgeçmeye karar verdim. Pirim almaya çıktığım yolun daha ilk gününde bırakın pirim almayı meğerse nerelere borçlandırılmışım onu öğrendim.   
Bu çağda tarım böyle idare edilmemeli gerçekten iyi bir düzenlemeye ihtiyaç var.   
'Aradaki bu işlevsiz kurumların tümden kaldırılması gerek!' diye düşünüyorum.   
Neden üreticiler istemeseler bile bu kurumların gelir kaynağı haline dönüşüyor. Tarım Bakanlığımızın bu yönde iyileştirici çalışmalar yapması en büyük dileğim.   
   
Sorular... Sorular!   

   
Şimdi cevabını bulamadığım sorular şunlar?   
1) Devletimiz bize destekleme pirimi vermek için niye arada ne işlevi ve faydası olduğunu bilmediğimiz kurumlarla bizi muhatap ediyor.    
Zıraat odası ne yapıyor da destekleme belgesi vermek için aidat ödeme şartı koşuyor?    
Buraya üye olmadan, ben zeytin yetiştiremem mi?   

2) Destekleme pirimleri açısından bu mecburiyetler ortadan kaldırılamaz mı? Verilen pirimin çoğu geriye bu kurumlara dönüyor bu durum desteklemenin temel amacıyla uyuşuyor mu?    
Ya da gerçekte ne desteklenmiş oluyor?   
Zeytin mi?    
Bu aradaki Kurumlar mı?   
   
3 ) Neden her ilçeye ayrı üyelik ayrı aidat ödeme zorunluluğu var?    
Cevabını bilen var mı?   
   
4 ) Hiçbir işlevi olmayan bir başka kuruluşa neden koruma parası ödetilmek isteniyor?    
Koruma ihtiyari olmaz mı?    
İsteyen verir parasını üye olur?    
Benim daha iyi ürün yetiştirmek için alacağım pirimle bunun ne alakası var?   
5 ) Sadece bir evrak imzalamaktan ibaret bir işi niye tarım ilçe müdürlükleri yapmaz?    
Araya oda v.s kurumları sokup herkesi oraya mecbur ederler?    
Amaç nedir?   


DİP EKSPRES   

Detaylı inceleme yapıldı   


Çiğli Belediyesi halk sağlığı kapsamında ilçedeki semt pazarlarına yönelik denetimlerine ara vermeden devam ediyor. Yapılan denetimlerde vatandaşa sağlıksız gıda maddeleri satan esnafa müsaade edilmedi ve denetimlerde eksik bulunan hususlar konusunda pazar yeri esnafı bilgilendirildi.    
Pazar esnafı; tartı ve gramaj, mühür, ölçü-tartı aletlerinin kalibrasyon kontrolleri başta olmak üzere, beyanname bildirimi ve harçların ödenmesine ilişkin de detaylı bir inceleme ve denetime tabi tutuldu.    
Uygunsuz satış gerçekleştiren esnaflara ihtar veridi. Muayene yılı geçen ve farklı eksikliklere sahip olanlara ise cezai işlem uygulanacağı belirtildi. Birçok esnafa da eksikliklerini gidermesi hususunda süre tanındı. Denetimler sırasında temizlik uyarısı da yapıldı.